Peki, krizle mücadeleden ve bir de hukuktan ne haber?

İktidar çözüm sürecinde biraz kararsız, biraz tedirgin biraz da olup biteceklerin üreteceği siyasi sonuçlara dair endişeli… Bu da zamanı uzatıyor. Evet, böylesi süreçler aceleye getirilemez ama zamana da yayılamaz. Zaten iki kez -açılım ve çözüm süreci- denendiği için elde bir tecrübe olduğu düşünülürse bazı adımların hızlı atılması beklenir. Önemli ve gerekli olan çözmeye odaklanmaktır. Sonunda mutlaka çözüm olacağını düşünmek, “olmazsa olmasın, bırak dağınık kalsın” dememektir. Çözüm mesaisi demek, yolun sonunda Kürt meselesini herkesin içine sinecek bir kapsayıcılıkla halletmeyi hedeflemektir. Süreci bitirmek, eksik bırakmak veya kızgınlıkla masayı dağıtmak için çok bahane bulunur ama maharet bütün bunların üstesinden gelebilmektedir. Türkiye, hiç olmazsa üçüncüde hedefi tutturmayı hak ediyor.

Öte yandan, çözüm sürecinin uzaması çözüme fayda sağlamasa da pratikte iktidara bazı imkanlar sağlıyor. En başta da 8 yıla ulaşan ekonomik krizi aşabilmek adına.

Peki, muhalefetin ve toplumun dikkati süreçteyken iktidar ağır hayat pahalılığı, yükseğin yükseği faiz yükü ile beraberinde gelişen işsizlik, yolsuzluk ve küresel rekabette geri kalmışlık gibi problemlere eğilebiliyor mu? Böyle bir ilgi, eğilim, plan ve program hissediyor muyuz?

Son on yılda bir kez dahi tutturulamayan enflasyon hedefi bu kez tutturulacak mı? Yahut kaynakların ve vergi gelirlerinin aslan payının faize ödenmesi trajedisine son verilebilecek mi? Ücretli kesimin hayat pahalılığıyla mücadelesinde bir nebze olsun avantaj sağlayabilmesi mümkün olacak mı?

Hazır gözler çözüm sürecine dönmüşken iktidar nispeten muhalefetsiz ortamı bütün bu problemlerin hali namına bir fırsata çevirebilecek mi? Yoksa sonuçta elimizde uzadıkça uzayan bir çözüm süreci ve ekonomik kriz serisine eklenmiş bir yıl daha mı kalacak?

Görünen ikincisi… Aylar geçiyor ve biz hala zaten hedef rakamı -yüzde 30- bizatihi kriz ilanı olan enflasyon oranına ulaşmak yolunda oyalanıyoruz. Belki bir noktada yüzde 29 olursa da iktidarın “tamam, başardık” propagandasıyla yetineceğiz. Görünen o, çünkü gelecek yıl bütçesinde de kamu harcamaları bir şey olmamış gibi alabildiğince bol kepçeden planlandı. Yani, herkesin feryat figan ikaz ettiği kamu harcamalarını kısıtlamak bahsinde bir ilerleme yok. Hayat hala sadece ücretliye pahalı, kamuya değil.

Gelgelelim, bir ekonomiyi iyileştirmek için hayati derece önemli olan hukuku iyileştirme bahsine... Çözüm süreci aslında tam da bu konuda iktidara onurlu bir çıkış yolu sunarken o dosyanın kapağını açmaya da niyet yok. İktidarın isteksizliği, Kürt meselesinin çözümü üzerinden genel bir demokratikleşme planına mani oluyor. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hala hapiste. Selahattin Demirtaş Osman Kavala, Can Atalay ve Tayfun Kahraman da haklarında birden fazla AİHM ve AYM kararı olmasına rağmen hala hapiste.

İktidar ise çözüm sürecinin demokratikleşme havası yayılmasına ve hukuku geri getirme ihtimaline karşı tetikte. En çok odaklandığı konunun bu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Aradan demokrasi ve hukuk sızmasın diye büyük bir dikkat gösteriyorlar. Son infaz yasasının noktasına virgülüne kadar ince eleyip sık dokurken ortadaki fili görmemek başka neyle açıklanabilir?

Tekrara hacet var mı? Demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmadan ekonomik krizden çıkılamaz, refah olmaz geleceğe güven duyulmaz. Demokrasi ve hukuk, ekonomik kriz gerekçesi olmadan da eksikliği asla düşünülemeyecek değerlerdir. Pazarlık konusu yapılamaz, kimse azına çoğuna toplum adına karar veremez.

Çözüm sürecindeyiz, bu büyük bir fırsat. Kürt meselesini çözebilen bir ülke her şeyi çözebilir demektir. Böyle kıymetli bir yola girilmişken, bu yürüyüşün iktidara sunduğu ekonomiyi düzeltme, hukuku geri getirme ve gerilimi düşürme fırsatını heba edilmesi de esasen çözümü sakatlar. Bunu da sözümüze ekleyelim…

YORUMLAR (50)
50 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.