Birkaç gözlem birkaç öneri…

Cağaloğlu, Küçük Sokakta on iki adet kitap evi faaliyete başladı. Yayıncı geçmişleri de olan kitapçıların çoktan sönüp gitmiş semtin kültürel dokusunu canlandırması hedefleniyor. Fatih gibi sosyolojik yapısı ve ekonomik akışkanlığı geceden gündüze değişen bir ilçeyi yönetmek kolay iş değil. Yedikule’den Aksaray’a, Küçükmustafa Paşa’dan Edirnekapı’ya değin bir gezinti yaptığınızda insan ve hayat dalgalanışlarına bütün çıplaklığıyla şahit olursunuz. Eski hastanelerin trafiğini de eklediğinizde manzara daha da renklenir. Fatih’te oturmadığım için yönetimin temel belediye işlerindeki başarısı konusunda net bir fikrim yok fakat özellikle restorasyon konusunda alınan menzilin öteden beri takipçisiyim. Ayasofya, Sultanahmet ve Süleymaniye Camii gibi mabet olmanın ötesine geçen yapılar ilçe sınırları içinde. Yerel inisiyatif bu noktalarda kültürel duyarlıklar taşımak zorundadır. Gördüğüm kadarıyla belediye bu konuda rikkatli davranıyor. Bununla beraber değişim bizim önlenemez karakterimizdir ve çoklukla bozulmayı getirir. Eski Cağaloğlu’nun en az kırk yıllık hayatını yakından yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki geçmişin hayatıyla şimdinin güncele ve paraya bağlı ortamı arasında büyük nitelik farkları var. Bu görüntüyü birden değiştirmek de kolay değil. Ne Cağaloğlu eski havasında ne de olup biten kimsenin umurunda.

Gazeteler, yayınevleri, matbaalar, yazar büroları, ciltçiler, lokantalar, kahveler, kırtasiyeciler hep birlikte bir iklim oluştururdu geçmişte bu bölgede. Her an bir yazara bir gazeteciye ama mutlaka bir kültür aktörüne rastlardınız. Gazetelerin taşınması, yayınevlerinin göçü, turizmin iştahı fakat asıl yeni insan tipi ve yaşama biçimleri bu sonu hazırladı. Şimdilerde Cağaloğlu ve çevresi makul fiyata yemek yiyebileceğiniz yerlerden bile mahrum. Yayınevleri neredeyse kalmadı. Üniversite özellikle arşivin taşınmasıyla birlikte el ayak çekti. Hanlar hızla otele dönüştürüldü. Sadece gelip geçmenin yaşandığı bir bölge havasında genel olarak. Eskisinden kalabalık ama yüzler ve köşelerin birbirine yabancılığı gözden kaçmıyor.

Cağaloğlu, Küçük Sokakta açılan on iki kitabevi bir başına kültürel soluk getirmeyi başarabilir mi bunu öngöremeyiz. Ne var ki yekparelik ile tekdüzelik arasındaki farkı gözönünde tuttuğumuzda birbirine benzerlerden başka bir tablo oluşturulabilir miydi diye düşünmek gerek. Türkiye siyasetin keskin dili ve eline güç geçirenin buyurgan üslubu sebebiyle daha da çatırdayan ve birbiriyle etkileşime kapalı sosyo- kültürel bloklaşmalardan kurtulamıyor bir türlü. Yetmedi rengi, yolu farketmez hemen her iktidar öbeklenişi sadece kendi benzerini arıyor. Üleşme ve karşılıklı şakşakçılık alıp başını gidiyor. Kültürün her zaman bir başına özgür ve bağımsız hatta cüret isteyen bir alan olduğu unutuluyor. Geçmişte burada yeşeren kültür ortamı farklılıklara bağlıydı. Görünmekten öte var olma isteği daha baskındı.

Söz konusu sokağa defalarca girip çıkmış biriyim. Dileğim burayı yalnız bırakmayıp çok masraf gerektirmeyen hamlelerle etrafın kültürel kimliğini daha da zenginleştirmektir. Mesela Ayasofya tarafına ilerlediğinizde Adnan Özer’in yıllarca dergi çıkarıp kitap hazırladığı bina vardı solda. Şimdi otel. Benim önerim bu sokağın devamını örmek bakımından binanın girişine zarif bir tabela çakılması. Buraya gidip gelen şairlerin isminin anılması. Hemen sağa dönülüp Salkım Söğüt Sokağa adım attığınızda Sezai Karakoç’un bir süre ev olarak kullandığı bina duruyor. Şimdi halı mağazası olan yerde Bayrak Matbaası vardı ve Diriliş dergisinin büyük bölümü orada basıldı. Mustafa Kirenci ile beraber az dergi rulosu taşımadık omuzlarımızda. Buralara da mini tabelalar çakılabilir. Vaktiyle bu yapıların kültüre hizmet ettiği vurgulanabilir. Yetmedi Çatalçeşme Sokağa vardığınızda geçmiş daha da derinleşir. İdeal olanı bu sokağın Divanyolu çıkışlarına kadar kültür damarlarına dönüştürülmesidir. İmkansız mı? Niyet ve imkan olunca bu soru anlamsızdır. Çünkü bu damar bu sokaklar İstanbul’un kültürel imajını döner, kebap, lahmacun, coffe shop ve Çin işi malların alıp satımından kurtaracak en doğal alandır.

Sayın Fatih Belediye başkanı Ergün Turan’a önerim, bu sokakların, binaların geçmişini bilen kişilerden yardım alması, Cemal Süreya hangi handa dergi çıkardı, Sait Maden o klasik kitap kapaklarını hangi odada tasarladı Varlık dergisi vaktiyle hangi yokuştaki yapıdaydı, Nurettin Topçu Hareket’e nerede can verdi, Cumhuriyet gazetesi nice zaman burada yaşadı, Şevket Eygi Bedir’i nasıl odak kıldı bir bir hatırlatacak izler bırakmasıdır. Son yüzyılda kültür, edebiyat, sanat ve gazetecilikten geçmiş hemen herkesin mutlak bir anısı vardır bu sokaklarda. İngilizce, Arapça vb dillerle desteklenecek bu hamle burada dolaşan insanların da ilgisini çeker. Diriliş, Varlık, Hareket, Cumhuriyet, Papirüs, Soyut, Düşler, Bürde ne gelip geçmişse örnek sayıların kapaklarından tabelalar yaptırılabilir. Bu saydıklarım sadece birer örnek. Basın Müzesi ve Gazeteciler Cemiyetinde yeterince materyal zaten var.

Dileğim Küçük Sokağın kendi içine kapanarak sönmesi ve sadece bir çevreye bağışlanmış yapılar diye kalması değil çevreden desteklemelerle ve bünyesine Türkiye’nin bütün değerlerini alarak hayat bulmasıdır. Bunlar Fatih Belediye başkanı Ergün Turan’a sadece birkaç önerim. Dileyen daha ötesini de elbette bulup düşünebilir.

YORUMLAR (8)
8 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.