Zehirli dil

Kürt siyasetçi Leyla Zana’ya küfretmek bir zehirli dil örneğidir. Bu dil Türkiye’de birlikte ve dostane yaşama kültürünü zehirleyebileceği için zehirlerin en tehlikelisidir.

Tek örnek bu değil. Kürt vatandaşımızın nasırına basan her söylem, zehirli dildir.

Bazı DEM’lilerin Lozan’a saldırmaları, “Lozan öncesi” diye dayatmaları da zehirli dildir.

Bırakın tarihçiler tartışsın.

Kandil’in silah bırakma açıklaması yaparken bile neden inatla “Lozan öncesi” diye vurguladığını iyi düşünmeliyiz.

Türkiye bir “süreç” yoluna girdi. Yolda gerilimler yaşanacak, iniş çıkışlar olacak, muhtemelen de uzun bir yol... IRA’yla müzakereler 7-8 yıl sürdü, gerilimler oldu, sonunda sorun çözüldü.

Herkesin diline hakim olması, birikmiş öfkeleri kaşıyacak her türlü söylemden sakınması gerekir. Hele de Meclis kürsüsünde bundan sakınmak gerekir.

TARİHİN DERSLERİ

Öncelikle Osmanlı hilafetine karşı Müslüman Arnavutların isyanını iyi okumalıyız. Suçu İttihatçılara yükleyip geçmek, dipteki faktörleri görmemek olur. Arnavut milliyetçiliği, hem de Abdulhamit zamanında ve Dersaadet’te doğmuştu.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, Rumeli’nin kaybı ve o zamanki nüfusla 1.5 milyon Müslümanın öldürülerek veya tehcirle Anadolu’ya gönderilmesi felaketini yaşamışlardı.

Az daha Anadolu bu hale gelecekti.

Bu endişeyle cumhuriyet, dünyada da yaygın olan “homojenleştirme” politikası izledi.

Sorunu biliyorlardı. Başvekil İsmet Paşa, şark gezisinde günlüğünün 5 Temmuz 1935 tarihli sayfasında “Kürt meselesi vardır, siyasi olarak sindirilmiştir, amma vardır” diye yazmıştı. (Defterler, I, s. 169 YKY Yayınları)

İktisat Vekili Celal Bayar da 1936’daki doğu gezisi sonunda hazırladığı raporda, Kürt vatandaşlara “resmi ağızlardan” olumsuz hitapların ve davranışların ileride “aksülamel” yani reaksiyon yaratmasından endişe duyduğunu yazmıştı. (Nurşen Mazıcı, Celal Bayar, Der Yayınları, s. 160)

GENERAL AYTAÇ YALMAN

Merhum General Aytaç Yalman, 2007 yılında arkadaşımız Fikret Bila’ya acıkmalarında, Kürt meselesini, Sosyal, Askeri ve Siyasallaşma olarak üç döneme ayırıyor, “sosyal dönem”i şöyle anlatıyordu:

Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa, bizler o dönemde, ‘Kürt yoktur’ diye eğitilmiştik… O dönemde sosyal istekleri iyi tahlil edemedik… Belki sorun bu boyuttayken bazı sosyal önemler alınabilmiş olsaydı, sorun bugünkü boyutuna gelmeyebilirdi.” (Fikret Bila, Komutanlar Cephesi, s.148-150, Doğan Kitap)

Org. Yalman, sorunun PKK ile askeri döneme girdiğini, artık aynı zamanda siyasallaştığını anlatır. Merhum General, “Zorunlu Yılların Sessiz Tanığı” adlı anılarının 1. cildinde bu konuyu ayrıntılı olarak tahlil etmiştir. (Kastaş Yayınevi 2014)

Merhum Org. Yalman’ın vatanseverliğinden, Atatürkçülüğünden kim şüphe edebilir?

Tarih yaşanmıştır; örnek almak da husumet sebebi saymak da yanlıştır. Sorunu bir hal yoluna koymak gerektiğine göre öncelikle “zehirli dil”i Türklerin de Kürtlerin de terk etmesi, medeni tartışma dilini benimsemesi ahlaki ve vatani bir vazifedir.

TÜRKLER VE KÜRTLER

Türkiye’de Türkler ve Kürtler var ama bunlar betonlaşmış iki blok değil. İçlerinde milliyetçiler, ulusalcılar, muhafazakârlar, liberaller, demokratlar, otokratlar var.

Dahası, bir anasına, bir babasına bakıp Türk mü, Kürt olduğunu kestiremeyen milyonlar var çok şükür.

Kimlik sorunları konusunda da çok farklı fikirleri var: Türklerde de Kürtler de ayrılalım diye düşünenler var, bu kadar iç içe geçmiş insanların ayrılmasının nasıl bir felaketle sonuçlanacağını düşünmeden, bu konularda hiçbir bilgisi olmadan…

Farklı beton bloklar olmadığımızın şuuruna varmak önemlidir. Bizi bir arada tutan harçtır bu.

Fakat toplumsal gerilim dönemlerinde aşırılar, militanlar birikmiş tepkileri zehirli dille körükleyerek bu harcı çürütebilirler, birlikte, iç içe yaşamayı tahrip edebilirler. Bunun içindir ki zehirli dilden sakınmak, vatanseverliğin de insan olmanın da gereğidir.

Hazır bir reçete de yoktur. Demokrasi ve hukukun umumi prensipleri içinde müzakerelerle, adım adım gelişecek çözüm…

Türkler ve Kürtler iktisadi ve sosyal sebeplerle bugün geçmişin hiçbir döneminde olmadığı kadar iç içe geçmiş, sosyolojik olarak kaynaşmıştır. Benim fikrim, bu sebeple çözümlerin üniter devlet ilkesi çerçevesinde aranmasıdır.

YORUMLAR (35)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.