Görüşler

Orta Doğu’nun üç yeminli düşmanının ortak dostu: Çin

Orta Doğu’nun üç yeminli düşmanının ortak dostu: Çin

Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Dr. Ümit Alperen, Çin’in Orta Doğu’da artan nüfuzunu geçen ay gerçekleşen Suudi Arabistan ve İsrail görüşmeleri bağlamında analiz ediyor.

DR. ÜMİT ALPEREN

Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz’in mart ayında gerçekleşen altı haftalık Asya ziyaretinin şüphesiz en dikkat çeken durağı Çin olmuştur. Çin-Suudi Arabistan arasında resmi-diplomatik ilişkilerin Temmuz 1990’da kurulmasından sonra ilk kez devlet başkanı düzeyinde gerçekleşen Kral Abdullah’ın Ocak 2006’daki ziyaretinin ardından, aynı düzeyde ikinci temas Kral Selman tarafından gerçekleştirildi. Kral Selman’ın ziyaretinin hemen ardındansa, 19 Mart’ta İsrail Başbakanı Netanyahu’nun 4 günlük Çin gezisi başladı.

Kral Selman’ın Çin ziyaretinde dünyanın en büyük petrol üreticisi ve en büyük ikinci petrol tüketicisi arasında enerjiden uzay alanına 65 milyar dolarlık ekonomik ve ticari antlaşma imzalanması dikkatleri çekti. Çin ve Suudi Arabistan arasında yirmiden fazla petrol yatırımı ve yenilenebilir enerji antlaşması imzalanarak bu alanda da işbirliğinin derinleştirilmesi kararı alındı. Ocak ayında IMF yüksek oranda petrole dayalı ekonomisi olan Suudi Arabistan’ın ekonomik büyüme oranı beklentisini bu yıl için yüzde 2’den yüzde 0,4’e düşürmüştü. Bu durum Suudi yetkilileri  “Suudi Vizyon 2030” çerçevesinde ekonomiyi çeşitlendirmeye sevk etmişti. Özellikle BKBY (Bir Kuşak Bir Yol) girişimi bağlamında Orta Doğu’da büyük bir yatırımcı olan Çin, bu bağlamda Suudilerin radarına çoktan girmiş bulunmaktadır.

Suudi Arabistan’ın Çin’e olan ilgisi sadece ekonomik motivasyon üzerinden gerçekleşmemektedir. İran’ın nükleer antlaşma sonrası Çin ile ilişkilerini daha ileri bir seviyeye taşıma ihtimali ve ABD’nin değişen Orta Doğu politikası Riyad yönetimini endişelendirmektedir. İran nükleer sorununda 5P+1 ülkeleri ile bir antlaşmaya varılmış olması, buna karşı Trump’ın beklentileri  yeterince karşılayamaması ve aynı zamanda Rusya ve İran’ın Suriye’de Suudi Arabistan aleyhine zemin kazanması da Riyad yönetimini endişeye sevk eden diğer sebeplerdir. Hem Suudi Arabistan hem de İsrail, ortak düşmanları İran’a karşı Çin’i yanlarına çekmek istemektedirler. Her ne kadar Çin’in İran karşıtı bir pozisyon almasını beklemek rasyonel olmasa da Suudi Arabistan ve İsrail, Çin’in Orta Doğu’da ortak olarak sadece İran’ı seçmesini engellemek arzusundadırlar. 2003’te başlayan Irak Savaşı ve sonrasında Suriye ve Yemen savaşları ile geçmişte güvenlik garantisi sağlayan ABD’nin Suudi Arabistan’ın düşmanı İran’a karşı esneklik göstermesi Riyad yönetimini endişelendirmekte ve oluşan boşluğu doldurabilecek alternatif ortaklar aramaya yönlendirmektedir.

NETANYAHU’NUN ZİYARETİ

Çin için Suudi Arabistan, Müslüman dünyasındaki etkisi nedeniyle de “terörizm ve radikalizm” ile mücadelede önem arz etmektedir. Ağustos 2016’da Kral Selman’ın Savunma Bakanı olan oğlu Prens Muhammet,ı Çin’i ziyaret etmiş ve savunma bağlarını güçlendirmeye çalışmıştır. Bu ziyaretin bir sonucu olarak da Ekim 2016’da ortak bir anti-terörizm askeri tatbikat düzenlenmiştir. Çin için anti-terörizm tatbikatının düzenlenmesi Suudi Arabistan’ı özellikle Xinjiang kaynaklı terörizm vs. konusunda yanına çekmek ve aynı zamanda Orta Asya kaynaklı artan radikalizme karşı İslam dünyasında Körfez ile birlikte Vahhabi akımı temsil eden ülkeler grubunun da desteğini almak anlamına gelmektedir.

Suudi Kralı Selman’ın ziyaretinin hemen sonrasında, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu da 5 bakan ve 90 işadamı ile Çin’e çıkarma yapmıştır. Çin-İsrail arasında diplomatik ilişkilerinin kurulusunun 25. yılına denk gelen bu ziyaret, Netanyahu’nun 2013 yılında, Xi döneminde yaptığı ziyaretinin ardından ikinci ziyaretidir. Netanyahu’ya Çin ziyaretinde Çevre Bakanı Ze’ev Elkin, Ekonomi ve Endüstri Bakanı Eli Cohen, Bilim-Teknoloji ve Uzay Bakanı Ofir Akunis, Sağlık Bakanı Yaakov Litzman ve Tarım Bakanı Uri Ariel’in eşlik etmesi Çin-İsrail ilişkilerinin hangi düzlemlerde geliştiğini göstermesi açısından önemlidir. Çin-İsrail arasında ekonomi, havacılık, eğitim ve bilim-teknoloji alanında antlaşmaların imzalanması beklenmektedir. Çin-İsrail serbest ticaret antlaşmasının da ele alınmasının yanısıra 21 Mart’ta Pekin’de Çin Başbakan Yardımcısı Liu Yandong ve Başbakan Netanyahu’nun katılımı ile 3.Çin-İsrail Ortak İnovasyon Konferansı düzenlenmiştir. Ayrıca Çin ve İsrail arasında “Kapsamlı İnovasyon Ortaklığı “ kurulmuştur. Çin, İsrail’in yüksek teknoloji, tarım, yiyecek, su, medikal teknoloji ve biyoteknoloji alanlarına yatırımlar yapmaktadır. Çin’in İsrail’de bu alanlarda yaptığı yatırımları 2015’te 500 milyon doları bulmuştur.

Netanyahu’nun 90 işadamına ek olarak bu 5 bakanı ile Çin çıkartması yapması, göreceli avantajlı olduğu alanları ikili ilişkilerin geliştirilmesinde bir araç olarak kullanmak istediğini göstermektedir. İsrail, Arap ve İran petrolüne bağımlı olan Çin’in BKBY projesinde dışarda kalmak istememektedir. Aynı zamanda İran’ın nükleer silah sahibi olmasına en çok karşı olan İsrail Çin’i de bu konuda yanına çekemese de en azından Çin üzerindeki etki alanını arttırmayı arzulamaktadır. Çin ise İsrail ile ilişkilerinde Arap-İsrail dengesini gözetmektedir.

Hem Suudi Arabistan hem de İsrail, Çin’i Orta Doğu politikasında kendi politikalarına yaklaştırmaya uğraşsalar da Çin’in Orta Doğu politikası hala iç işlerine karışma, risk ve kriz alanlarından uzak durma ve ekonomik
çıkarlarına odaklanma eksenindedir. Çin, üç düşman ülke ile
ilişkilerini ulusal çıkarı bağlamında geliştirmeye devam etmektedir. İthal ettiği petrolün yarısından fazlasının Orta Doğu’dan geldiği Çin bu bölgede, BKBY projesinin bir parçası olarak ulaşım altyapısı –yollar, demiryolları, limanlar- projelerine devasa yatırımlar yapmaktadır. Çin, Afrika ve Orta Doğu’da 2015’de 5,7 milyar dolar yatırım yaparken 2016 yılında bu rakam 21.5 milyar dolara sıçramıştır. Orta Doğu bölgesine yapılan yatırımlar ise Çin mallarının Avrupa ve Afrika’ya ulaşımında kilit noktada bulunmaktadır. Kral Selman, Çin ile küresel ve bölgesel barışın, güvenliğin ve refahın arttırılması için daha yakın çalışmayı ve Çin’in Orta Doğu’da etkinliğinin artmasını umduğunu ifade etmiştir. Fakat Xi, Çin’in Orta Doğu politikasının BKBY girişimi bağlamında ekonomik olduğunu ve uzun suredir devam ettirmekte oldukları Orta Doğu ülkelerinin içişlerine karışmama prensiplerinde ısrarcı olduklarını belirtmiştir.

EKONOMİ ESASLI POLİTİKA

Çin için Suudi Arabistan petrol ithal ettiği birincil ülke konumunda iken İsrail ulaşmakta zorluk çektiği bir askeri teknoloji kaynağıdır. Çin hem İsrail’den hassas teknoloji transferi yaparken hem de Suudi Arabistan petrolünü ithal ederken her iki hususa da ekonomik olarak bakmakta ve politize olmamaya azami dikkat göstermektedir. Netanyahu’nun ziyaretinde de Başbakan Li Keqiang bu duruma gönderme yaparcasına İsrail’i bazı teknolojilerde dünya lideri olarak övmüştür.
Hatırlanacağı üzere, İsrail, Çin’e çok hassas askeri teknolojileri satmakta tereddüt etmemektedir. 1996 yılında, İsrail’in bir milyar dolar değerindeki ileri teknoloji ürünü Phalcon Radar sistemlerinin (AWACS) Çin’e satışı konusunda anlaşmaya varılmıştır. Fakat ABD’nin bu satışın Tayvan sorununda dengeleri aleyhine değiştireceği tezi ile İsrail’e baskıları sonucunda iptal edilmiştir. Phalcon radar sistemi anlaşmasının iptal edilmesi nedeniyle İsrail, Çin’e 300 milyon dolar tazminat ödemek zorunda kalmıştır. Phalcon radar sistemi başarısız bir girişim olsa da İsrail’in Çin’e sağlayabileceği yüksek teknolojiyi göstermesi açısından önemlidir. Fakat buna rağmen, Çin 1955’den 1978’e kadar İsrail-Filistin sorununda keskin bir şekilde Filistin yanlısı olan politikasını 1978’de denge politikası olarak değiştirmesinin dışında bir değişiklik yapmamıştır. İsrail’in bu durumdan memnun olduğunu söylemek ise mümkün değildir. İsrail’in eski Pekin Büyükelçisi Matan Vilnai, Reuters’e yaptığı açıklamada, Çin’in İsrail politikasının tamamen ticari olduğunu söylemiştir. Vilnai’ye göre Çin, İsrail’in yüksek teknoloji inavosyonunu öğrenmekten öteye geçme niyetinde değildir. Bunu doğrular mahiyette, Li Keqiang da Netanyahu ile görüşmesinde Çin’in İsrail ve Filistin’in ortak dostu olduğunu, barış içerisinde bir arada bulunmayı ve iki devletli çözümü desteklediklerini tekrar etmiştir.

Çin; İran, Suudi Arabistan ve İsrail ile paralel ilişkiler
geliştirerek daha verimli bir ilişki kurduğunun farkındadır.
Bu bağlamda, Çin’in Orta Doğu’nun üç düşman ülkesi ile angajmanı karşılıklı talepler ile artmaktadır. ABD’den farklı olarak Çin, Orta Doğu’nun üç düşman ülkesi İsrail, Suudi Arabistan ve İran ile yakın ilişki geliştirebilen bir ülke konumundadır. Orta Doğu ülkelerinin Çin ile iyi ilişkiler geliştirmesinde en önemli etken ise  bölgenin kronik sorunlarına ve ülkelerin içişlerine karışmaksızın ekonomik ilişkiler geliştirmek arzusudur. BKBY girişimi ile Orta Doğu’da yatırımlarını ve angajmanını arttırması beklenen Çin, üç düşman ülke arasında ilan edilmemiş bir rekabeti de doğurmaktadır.

Son bir not olarak, mevcut şartlar altında Çin’in Orta Doğu politikası -özellikle BKBY girişimi bağlamında- ekonomik temelli olarak algılansa da yatırımlarını korumak için politik ilgisinin ve müdahalesinin de artmayacağı kesin olarak söylenemez. Somali açıklarında deniz haydutlarının ticaret gemilerine saldırmasından dolayı Çin, ticari gemilerini korumak amacıyla bu bölgeye Çin tarihinde Amiral Zheng He’nin (1405-1433) deniz aşırı misyonundan sonra ilk defa üç gemiden oluşan bir filo göndermiştir. Daha sonrasında da 2016 yılında Çin, Afrika Boynuzu’nda Cibuti’de ilk denizaşırı deniz üssü inşasına başlamıştır. Dolayısıyla Çin’in bölgede artan ulusal çıkarlarını korumak amacıyla kısa vadede olmasa da orta-uzun vadede önemli siyasi aktörlerden biri olması kaçınılmazdır. Şunu da belirtmekte fayda var ki Çin’in Orta Doğu’daki dini ve politik tansiyonlarda yeterince tecrübesinin olmaması, ileriki süreçte kendisinin politik alana angaje olması sürecinde bazı riskleri de beraberinde getirebilir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir