28 Şubat mağdurları 20 yıldır adalet arıyor

28 Şubat mağdurları 20 yıldır adalet arıyor

Bugün Türkiye’nin üzerine karabulut gibi çöken 28 Şubat darbesinin yıldönümü... Vesayetle hesaplaşma adına cuntacıların yargılandığı dava FETÖ’nün kumpasları nedeniyle 4 yıldır bir arpa boyu ilerlemedi. Darbe mağduru 600 kişi ise hâlâ cezaevinde.

Demokrasi tarihimize kara bir leke olarak yazılan 28 Şubat post modern darbesi 20. yılına girdi. TSK bünyesinde kısa adı BÇG olan illegal Batı Çalışma Grubu oluşturularak insanlar mağdur edildi. Sivil işbirlikçilerin desteğiyle seçilmiş Refahyol hükümetinin görevi sonlandırıldı. Hukuksuzlukların hesabını sormak için 15 yıl sonra harekete geçilerek 28 Şubat’ın mimarları sanık sandalyesine oturtuldu. Aralarında emekli generaller İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Erol Özkasnak ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 103 isim hakkında “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni cebren devirmeye iştirak” suçundan dava açıldı.

Kamuoyunun “tarihi hesaplaşma” diyerek sahiplendiği davanın ilk duruşması, 2 Eylül 2013’te görüldü. Süreç ilerledikçe beklentiler yerini karamsarlığa bıraktı. Davada hiçbir tutuklu sanık kalmadı. Soruşturmayı başlatan savcıların, ilk görevlendirilen bilirkişilerin FETÖ’yle bağlantısının ortaya çıkması ve yaşanan sahte delil tartışmaları tarihi davayı sulandırdı. Davanın geçen hafta yapılan 87. duruşmasına da FETÖ tartışmaları damgasını vurdu. Sanık ve sanık avukatları, iddianameyi hazırlayan savcının FETÖ’den tutuklu olduğunu hatırlattı. Sanık emekli generaller, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e FETÖ’ye ilişkin brifing verdiklerini, TSK’dan atılan subayların büyük çoğunluğunun FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle işleme tabi tutulduğunu savundu. Mahkeme heyeti, TBMM 15 Temmuz Darbesini Araştırma Komisyonu’ndan rapor ve tutanakların istenmesine karar verdi.

Darbe mağdurlarının avukatlarından Hüsnü Tuna, FETÖ’nün 28 Şubat davasına verdiği zararın farkında olduklarını söyledi. Tuna, başından beri iddianamenin usule, suçun vasfına ve niteliklerine uygun hazırlanmadığını dile getirdiklerini belirterek “Çünkü suç hükümetin düşürülmesiyle sınırlandırılıyor. Bir darbe davası değil adeta hükümetin yıkılması davası gibi hazırlanmış iddianame. Netice itibariyle Refah Partisi’nin ve Doğru Yol Partisi’nin birçok milletvekili, hükümete baskı yapılmadığını iddia ediyor. Dolayısıyla hükümete baskı yapılmamışsa, kendiliğinden istifa etmişse, o zaman hükümeti yıkma suçu da oluşmayacağından netice olarak sanıkların beraatine yönelik başlangıçtan bir proje ortaya konulmuş gibi geliyor. İkincisi, Çevik Bir’ler tutukluyken Gülen’in ‘Yaşlı başlı adamların tutuklu kalmasına üzülüyorum” diye bir açıklaması vardı. Zaten ondan sonraki süreçte de tahliye oldular. Bu tahliye kararlarını veren hakimler şu anda FETÖ’cülükten cezaevindeler” dedi.

FETÖ’nün 28 Şubat cuntasıyla birlikte hareket ettiğinin gün yüzüne çıktığını kaydeden Tuna, sözlerini şöyle sürdürdü: “Alelade şüpheli bir iddianame hazırlandı. Davanın FETÖ tarafından içten içe sulandırıldığı şüphesiz. Sonuçta ceza alan olur, almayan olur. Ama bunlar toplumun vicdanında mahkum oldular.” Müşteki avukatlarından Namık Kemal Burhan da şunları söyledi: “FETÖ’nün Ergenekon ve Balyoz gibi davalardaki kumpas ve sulandırmaları nedeniyle toplum 28 Şubat davasına yeterince sahip çıkmamaya başladı. Bir vurdumduymazlık hasıl oldu. Gördüğüm kadarıyla savcılık suç olmadığını düşünüyor. Özellikle suç tarihi konusunda farklı düşünüyor. Ancak mahkeme heyeti Tansu Çiller’in mutlaka dinlenmesi gerektiği, yani acaba bir şeyler bulunabilir mi diye davayı uzatıyor. Karamsar olmaya gerek yok ama bu dava sahipsiz kaldı. Biz sonuna kadar bu davayı takip edeceğiz. Çünkü 28 Şubat olmasaydı, 15 Temmuz olmazdı.”

FETÖ’nün 28 Şubat yargılamasına vurduğu darbe nedeniyle sağlanamayan adalet, dönemin mağdurları için de tam olarak işletilemedi. Aradan geçen 20 yıla rağmen 18 yaşında bir birahaneye taş atmak suçlamasıyla mahkum edilen Cihat Özpolat gibi hala cezaevinde olan ya da suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışan 550-600 kişi yeniden yargılama bekliyor. Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Mehmet Alagöz “Bu kişilerin dosyalarının yeniden açılıp, delillerin yeniden araştırılması gerekiyor” dedi. Post-modern darbenin etkilerinin yargıda sürdüğüne dikkati çeken Alagöz, şunları kaydetti: “28 Şubat’ta verilen kararların artık tartışılması gerekiyor. O dönemde FETÖ üyesi savcı ve hakimler, bulunduğu mahkemelerde yargılanan dindar insanlara daha ağır cezalar verdi. Onların lehine olan delilleri de kapattılar. 28 Şubat süreci FETÖ’nün önünü açtı. Dindarlar kamudan, yargıdan uzaklaştırılırken FETÖ üyeleri bu görevlere yerleşti.”

O ZAMAN TEĞMEN OLANLAR 15 TEMMUZ’DA TUTUKLANDI

28 Şubat sürecinde astsubay rütbesindeyken TSK’dan ihraç edilen Ahmet Rasim Erenler, mağdurların davaya ilgisizliğinden yakınarak “En başta davaya müdahil olanlar 600 değil de 600 bin kişi olsaydı her şey farklı olabilirdi. 28 Şubat’ta ülkenin büyük bir kesimi sıkıntı yaşadı” ifadelerini kullandı. Sanıkların ordudan atılanların FETÖ mensubu oldukları yönündeki savunmalarına karşı çıkan Erenler “O zamanlar FETÖ’cülerin hepsi hanımlarının başını açtı. Atılanların yüzde 98’i hanımı başörtülü, kendisi namaz kılıyor diye atıldı. O dönemde teğmen rütbesinde olanlar şimdi 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle tutuklu bulunuyor. Hani FETÖ’cüleri temizlemişlerdi” diye sordu.

İRTİCA BAHANESİYLE MİLLİ İRADEYE DARBE

28 Şubat’ta demokrasiye ve halkın iradesine darbe yapıldı. Her şey Refah Partisi’nin 1995’te yapılan seçimleri kazanmasıyla başladı. Engellemelere rağmen DYP’yle koalisyon kuruldu ve Necmettin Erbakan Başbakan oldu. Erbakan liderliğindeki Refahyol hükümetini hazmedemeyen cunta, sivillerin desteğiyle darbe planını uygulamaya koydu. “Üst düzey askeri bir yetkili” mahreçli açıklamalarla, gazete manşetlerinden yapılan tehditlerle hükümet istifaya zorlandı. Sincan Belediyesi’nin Kudüs Gecesi etkinliği bahane edilerek topluma irtica paranoyası pompalandı. Gözdağı amaçlı Sincan caddelerinde tanklar yürütüldü. Karanlık sürece adını veren 28 Şubat 1997 tarihli en uzun MGK toplantısında, hükümete 18 maddelik ‘tavsiye’ kararı dayatıldı. Erbakan, metni imzalamamak için uzun süre direndi ancak 18 Haziran’da istifa etmek zorunda kaldı. Genelkurmay’daki Batı Çalışma Grubu eliyle fişleme ağı kuruldu. Birçok devlet kurumundan dindar personelin görevine son verildi. Başörtülülerin eğitim hakkı gasp edildi. Katsayı uygulamasıyla meslek liselerinin önü kesildi. İmam hatiplerin ortaokul kısımları kapatıldı.

‘BİN YIL SÜRECEK’

Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir: Demokrasiye balans ayarıdır. (Tankların Sincan’da yürütülmesi) Adını ben verdim Batı diye. İrticaya karşı yönümüzü batıya çevirdiğimiz için Batı Çalışma Grubu olarak nitelendirdik.

Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak: 28 Şubat bir kriz yönetimidir. Kriz yönetiminin amacı, savaş veya bir çatışmaya girmeden isteklerinizi karşı tarafa kabul ettirmektir. Bu amaç hasıl oldu, kriz yönetimi başarı ile idare edildi.

Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu: 28 Şubat bin yıl sürecek. (Ağustos 1998’de Genelkurmay Başkanı oldu)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN