İlk albümü ‘Cızgan’la müzikseverlerle buluşan bağımsız sahnenin sevilen ismi Selin Sümbültepe, şimdiden müzik listelerinin en üst sıralarında. Sümbültepe, seyirciyle sahnede buluşamamaktan şikayetçi: “Pek çok ses ve yeni müzik geliyor ama maalesef bunca üretimi kucaklayabilecek çeşitlikte sahne yok.”
IŞIL ÇALIŞKAN
Caz sahnesinden Elif Çağlar, Evrim Özşuca, Bilal Karaman gibi müzisyenlerin projelerinden tanınan Selin Sümbültepe, ilk solo albümü Cızgan’ı çıkardı. Prodüktörlüğünü Kerem Öktem’in yaptığı albümde 11 şarkı var. Çoğu söz ve müziğin kendine ait olduğu albümde Sümbültepe’nin klasik müzik temelinin üzerine inşa ettiği yenilikçi tınılar dikkat çekiyor. ‘Cinaslı Kafiye’ parçasıyla Spotify listelerine seçilen Sümbültepe ile albümünü konuştuk.
Daha önce birçok önemli isime back vokal yaptınız. Albüm çıkarmak için neden bu kadar beklediniz?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne geçişimle birlikte okul benim için biraz uzun ve zorlu bir hale dönmüştü. Dolayısıyla okul biter bitmez albüme atılamadım. O sırada şarkıcılık adına kendimi geliştirmek istediğim şeyler de vardı. Bir yandan bazı popüler isimlere back vokal yapıyor bir yandan da soul, blues tarzlarında kurduğumuz bazı gruplarla sahneye çıkmaya devam ediyordum. Yıllar içinde birçok tarz ve deneyimle yavaş yavaş kendi müziğim de oluştu, sonra zaten kendi zamanında kendi yolunu buldu.
Albümün adı neden ‘Cızgan’?
‘Cızgan’ çocukluk arkadaşım Melih Tosun’un bana hediye ettiği isimsiz bir şiirdi önce. Şarkılaştırdıktan sonra başka bir arkadaşım sevgili Ufuk Ziya Bayrak bu şiire ‘Cızgan’ ismini layık gördü. Anlamının ısırgan otu olduğunu ben de o an öğrenmiştim ve şarkının sözleriyle de bağdaştırdığım için kabul ettim. Diğer bir anlamı ise ‘vazgeçmiş, yılmış’. Albüm uzun zaman diliminde ortaya çıktığı için biraz manidar oldu. Ama yılmak yok, yola devam.
‘Cinaslı Kafiye’ adlı parça albümde öne çıkan şarkılardan biri. Bu parçanın hikayesi nedir?
‘Cinaslı Kafiye’ albümün genel soundunun içinde daha başka bir yerde duruyor. Prodüksiyon olarak da yayımlamaya hazırdı. Biz de beklemedik ve single olarak önden paylaştık. ‘Cinaslı Kafiye’yi Ukulele ile bestelemiştim. Şarkının bendeki en belirgin özelliği, şimdiye kadar yazdığım en hızlı oluşan şarkı olması.
Çoğunlukla söz ve müziğin size ait olduğu bir albüm. Bu durum size neler hissettiriyor?
Albümde iki şarkıyı paylaşıyorum. ‘Cızgan’ın sözleri Melih Tosun’a ait ve Çağlar Can Cengiz’in jacqueline’i var. Şarkılaştırırken iki kıta da benden geldi Jacqueline’e. Paylaşmak ne güzel. Haliyle ilk albümün hissiyatı çok derin, beni birçok deneyimle donattı ve yüreklendirdi. Varoluşuma bir netlik kazandırmış gibi hissediyorum. Yaratım süreci ve ardından gelen paylaşım paha biçilemez bir dışavurum. Bu serüven hep sürsün diliyorum.
Türkiye’de bağımsız sahnenin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülke olarak öyle bir durumdayız ki ne kadar etkilenmemeye çalışsak da bir yerden vuruyor. Benim tek dileğim bolca konser, festival ve buna imkan sağlayacak insanlar olması. Bizim elimizden gelen tek şey üretmeye devam etmek ve bunun dinleyicisiyle buluşmasını istemek. Şu an müthiş bir üretim var; pek çok ses ve yeni müzik geliyor ve maalesef bunca üretimi kucaklayabilecek çeşitlikte sahne yok. İşletmecilerin kaygıları da buna eklenince, aynı isimler aynı mekanlarda dönüp duruyor haliyle.
Klasik müzik bana çok şey öğretti
Aslında klasik müzik eğitimi almışsınız. Bu eğitimin sizin müziğinize nasıl bir avantajı oldu?
Klasik müzik ile 15 yaşında tanışmaya başladım. Konservatuvarlar geleneksel ve biraz tutucu bir eğitim sürdürdüğünden eğer başka müziklere meraklı değilsen, hep bir döngü içinde kalmış oluyorsunuz. Bir süre bu döngüde kaldım ve başka müzikleri keşfetmem uzun zaman aldı. Avantajları elbette ki var. Koca bir tarih yatıyor, sonsuz bir bulmaca, her seferinde yeniden keşif. Müziğin en mükemmmelliyetçisi, en hata kabul etmeyeni. Müziğimi ifade etmemde çok yararı oldu bu uzun ve zorlu eğitimin. Bana ince elemeyi sık dokumayı öğretti.
