Nietzsche felsefesi ve hastalık

Osman Çakmakçı

Düşünce tarihi boyunca, düşüncenin delilikle ilgisi her zaman merak ve araştırma konusu olmuştur. Ama bu daha çok akıl hastalıklarıyla bağlantılı olarak ele alınmıştır. Ancak ne var ki son zamanlarda diğer kronik hastalıkların da, sadece ruhsal değil bedensel hastalıkların da filozofların ya da sanatçıların düşünme ve yaratma biçimleri üzerinde ciddi etkilerde bulunduğu düşünülmeye başlanmıştır. Ki bana göre de sadece ruhsal acılar değil bedensel acılar da insanı olgunlaştırmakta, eğip bükmekte, düşüncede ve hayal gücünde anayoldan sapmalara yol açmakta, insanı sağlıklı -yani normal- haldeyken mümkün değil gidemeyeceği bilinmedik yerlere götürmektedir. Sağlıklılık normal kabul edilen hal iken, hastalık a-normal ve istisnai bir durum olarak kabul görmektedir, ki nitekim öyledir de. Hastalık hali hayatın normal akışının kesilmesi, gündelik uğraşların yerine getirilememesi, sağlıklıyken önemli görülen birçok gerçekliğin önemini ve değerini yitirmesine kapı aralar. Hastalık hali sanki normal, sağlıklı ve dünyasal değer sıralamasını tamamen baştan ayağa değiştirir. Sanki ‘olağanüstü bir hal’dir ve vücut ve ruh teyakkuza geçmiştir. ‘Sağlıklı’ zamanlarında fark bile edemeyeceği bazı gerçeklikleri ‘hasta’ zamanlarında fark edecek, hatta özümseyecek ve hastalığın sağladığı yeni imkânlarla yepyeni duyarlıklara ulaşıp yepyeni düşüncelerin kapısından içeri girecektir. Hastalık bu anlamda “normal” kabul edilmiş düşüncelerde gedikler açılmasına yol açar.

Bu nasıl böyle olmaktadır peki? Şöyle: İnsan hastayken savunma mekanizması zayıflar, gerçeklikle kendi varlığının arasında koruyan bir zırh görevini gören derisi incelir, şeffaflaşır, akılcı düşünmesi, dolayısıyla kendisiyle gerçeklik arasına koyduğu önlemler zayıflar, dış etkiler en şiddetli ve hızlı bir biçimde hasta insanı etkiler. Hastalıkta insan gerçekliğe olduğu gibi maruz kalır, öyle ki gerçeklik onun direncini kırarak ona, yani varlığının bütününe nüfuz eder. Aklın mantık yoluyla insanileştirip ehlileştirdiği her türden hakikat hastalıkta insanı ele geçirir. Gerçek olarak kabul edilen her şey gücünü, azametini kaybederek ufalır, önemsizleşir. İnsanın dünyaya bakışı esastan değişir. Değerler önceliği değişir. Sağlıklı olarak kabul edilen gerçeklik şiddetle sorgulanmaya, soruşturulmaya başlanır. Virginia Woolf’un da Everest Yayınlarından yayımlanan Hasta Olmaya Dair yazsısında dediği gibi: “Hastalıkta çocukça bir açık sözlülük vardır; sağlığın ihtiyatlı saygınlığının sakladığı şeyler söylenir, gerçekler ağızdan kaçırılır.”

Sadece filozofların uzmanlık gerektiren bir uğraşı olarak değil, aksine bütün insanlığın edimi olan ve insanlığın dünyasını oluşturup belirleyen, insanın düşünme biçimini ve akışını esastan değiştirip yönünü değiştiren ve bunu günümüzde de yapmayı sürdüren, insanlardan bir insan olarak Friedrich Nietzsche’nin frengiden öldüğü söylenir. Ama esas önemli olan onun hangi hastalıktan öldüğü değil, yaşamı boyunca onu etkileyen hastalıkların düşünme biçimini ve bu düşünce biçiminin ona nasıl bir aşırılık kazandırdığını düşünmek, göz önünde bulundurmaktır. Benim bildiğim kadarıyla Nietzsche hayatı boyunca şiddetli baş ağrılarından çekmiş, ciğerleri zayıf ve iklimin bütünüyle etkilediği biridir. Ona filozof demek onu bir tanımın içine sokma tedbirsizliğini içerdiği için ona bir filozof demiyor, onu insanlardan bir insan olarak kabul ediyorum. Bütün düşüncesi, hastalıklarının onu zaafa uğratması, belki onu her türlü etkiye açık korunmasız bir varlık haline getirmesinden kaynaklanmakta, oraya temellenmektedir.

Nietzsche’nin felsefeye bakışı kitabi ya da geleneksel değildir, kendisine felsefe geleneğinde kesinlikle güvenli ve sarsılmaz bir dayanak almaz. Filozofluğunun temelinde filologluk yattığından dilin dirimselliğinin farkındadır; dil yaşayan canlı bir varlıktır aslında ve dille yeni ve bambaşka bir canlılık ve yaşam var edilebilir. Bu anlamda Nietzsche, düşünmeyi sanata yaklaştırır; sanatsal gerçekliklerle düşünsel gerçeklikleri iç içe geçirerek düşüncede ve tabii ki hayatta yepyeni ufuklar açar. Benim Kurgusal Düşünce dediğim şeyin esasında Nietzsche bulunur. İnsanlara öyle geliyor ki sanki düşünce daha bilimsel ve güvenilirmiş gibi, oysa sanat daha yaşamsal ve gerçektir. Bire bir insandan fışkıran doğal haldir. Bu anlamda, Nietzsche’nin hastalığında, “sözcükler mistik bir nitelik kazanıyor anlaşılan. Yüzeydeki anlamlarının ardında yatanı kavrıyor, sezgilerimize dayanarak, şunu bunu onu ne varsa topluyoruz.”

Son olarak şunu söyleyeyim: Nietzsche hastalığından dolayı mı bu düşüncelere ulaşmıştır yoksa bu düşüncelerine ulaştığından mı hasta olmuştur bu hep tartışılacaktır.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.