Korkular değişirken…

İlk kez neden ve niçin korktu insan bunu hiç bilemeyeceğiz. İnsanlığın antropolojisi korkunun duvar resimleriyle doludur. O resimlerin de dili çözülememiştir tam. Şimdilerde hangi korkuların hangileriyle yer değiştirdiğini görmek ise hayli çarpıcıdır. Mesela türkülere ve pop müziğe bakmak yeterlidir. Korku yüksek bir katmandır psikolojide. Psikolojinin yerini güncel kaygının ve tüketim arzusunun alması günlük hayatın dokusuyla yakından ilgili olmalı. Türkü yakılmadığına göre eskisi gibi o korkuların yok olup gittiği söylenebilir mi? ‘Mevlam ayrılık vermesin gökte uçan kuşa Leylam’ diye ünlemişti bir zamanlar sazıyla bir halk ozanı. Yetmedi, ayrılık, ölüm ve yokluk yanyana anılmıştı nice zaman. Hayat mı yaratıyordu bu korkuları yoksa insan mı ona yatkındı tam cevap veremeyiz. Korku bazen gereklidir topraktaki enerji misali. Ağaçlar güz yapraklarını sert rüzgar sayesinde döküp kışa yalınayak çıkmak hünerine kavuşur. İnsanın içi yıkıldığı yerden ayağa kalkar. Kimi kişiye ayrılık şifa getirir. Sanata, yüksek düşünceye kaynaklık eder ölüm. Yokluk bir büyük eğitmen olur. Vittorini, Fil’de çok çarpıcı şekilde anlatır bunu. Ölüm, ayrılık ve yokluk gibi büyük korkuların sınırında çarenin saatini kurar insan. O sebepten olacak en büyük muamma hala ölümdür. Fanilik mayası hiç bozulmamış bir varlık hali olarak içten içe devam eder ölümle.

Korkular, ölüme yaklaştıkça, ölüm, havadaki zar gibi görünmezlik kazanıp doğal bir akışa kavuştukça ilkellikten çıkar. Zeynep Sayın’ın ‘Ölüm Terbiyesi’ bu yönden de değerlidir. Ölüm çaresizliğin ötesinde yüce bilgiye dönüşür. Günümüzün insan ve toplum ilişkileri ölümü bir esas değil yanılsama görmekten yana. Ölüm daha fazla var her yerde fakat esas değil. Felsefi ya da metafizik bir mesele olmaktan çıkarılıp sayısal algının merkezine yerleştirilmiş durumda. İstatiksel bir veri daha çok. Savaşlar, doğal afetler, kıtlık, barınma sorunları hiç eksilmediği ve arka arkaya ölümler geldiği halde ekranlar, haber bültenleri hızla devreye giriyor, felaketleri elektronik düzlemde olup bitmiş sanal sahnelere dönüştürüyor. O kadar çok şeyden haberli oluyor ki modern insan böylece aslından hiçbir şeyden habersiz hale geliyor. Haberin sözden sayfaya sonunda ekrana yansımasındaki sürek hatırda tutulduğunda doğal olandan en yapay olana bir kayış yaşandığı görülecektir. Haber, mesaj, ileti, duyuru resullerin ve onların mirasçıların dilinden mesleği haber getirip götürmeye bağlı muhabirlere, gazetecilere, televizyonculara ve sonunda de sosyal medyacılara, trollere dönüşmüştür. Olup bitenin niteliği insandan soyuldu. Bir tür korku deformasyonuydu bu. Döllenmiş bulutların getirdiği yapay yağışlara benziyordu.

İnsanın temel korkuları, hayat öncelikleri ve çevre şartlarıyla şekillenir. Esenlik fikri tabiatta varlıklar arası mayadır. İnsan aklıyla tabiatın sırlarını bilir. Tabiattan gelen korkuları hayrete çevirir. İyilik, özgürlük, yaratıcılık, erdem, adalet, güzellik gibi nice kavramın doğuşu, tabiatın kucağından kurtulup varlığın özüne geçmektir. Korku maneviyata bürünür. Ekmeğe uzanırken buğdayın nefesini duyar. Kişi özgürlüğünü koruyup koruyamayacağını dert edinir, hayat ve insanlar karşısında erdemli davranıp davranmayacağından endişelenir, bir kereliğine geldiğini bildiğini hayatta adaletli olup olmayacağının hesabını yapar. Emeğiyle kazanmadığı hayat sancı yapar onda. Yıldızlar altında bir gece uyuma bahtına kavuşanlar varlık ve yokluğun muhasebesini mutlaka yaparlar. Hiçlik ile sonsuzluk arasında ürperirler. İçlerine düşen korku onları yalnız bırakmaz. Bir gününü bile iyilik yapamamış olmanın korkusunu duyan kaldı mı aramızda? Oluşun büyük sorusu mu yoksa elde tutulanları kaybetmenin hesabı mı bize yüceltir?

Bir kalıptan dökülmüşçesine salkım saçak her yerde korkuları günümüz insanının. Psikiyatrinin ilgileri dışında erdemlerimizin zırhı saydığımız ne kaldı? Bizim mi bu etrafımızı saran korkular ki salınımlarını kaybedip anında donuklaşıyor. Bize dışarıdan giydiriliyor durmaksızın korku elbiseleri. Adına sigorta dedikleri maddi sistem hiç boş durmuyor sözgelimi. Ne kadar sigortası varsa o denli korkularından arındığını sanıyor insan. Kredi kartınız veriliyor. Bir harcama güvencesi demek bu para karşılığı. Fakat ya çalınırsa, ya dolandırılırsanız, işte ona karşı sigorta öneriliyor. Yıllarca çalıştınız, her ay maaşınızdan kesinti yapıldı. Emekli oldunuz. Sağlık ihtiyacınız olacak. İşte ‘tamamlayıcı sigorta’ fırsatı sunuyorlar size. Yine para ödemeye devam ederseniz korkularınız hafiflemiş olacak. Arabanız, eviniz, aileniz, geleceğiniz…Korkular, korkular. Bir karpuz satıcısının saf ve doğal korkusu yok artık bir karpuzu yararken titreyen ellerine yansıyan. Sesiyle ‘kesmece’ diye vadetmişti o çünkü. Güven fikri gözler arasında inceden buğu olup titremişti.

Godard, bir filminde ‘insanın göz temasını’ ortadan niçin kaldırdığını hatırlatır. Gözlerimiz artık ekran denilen yüzeylerde ve onların derinliğini kestirmemiz mümkün değil. Oradan alışveriş yapıyoruz ve servis sağlayıcı kadar mal ve hizmet satanın kim olduğuna dair bir fikrimiz yok. Korkuyoruz dolandırılmaktan. Yaşadığımız her korku bizi içimizden koparıp dışarının unsuru yapıyor. Korkudan faltaşı gibi açılmış gözler değil bizimkisi. Dört yandan huzur, mutluluk, saadet telkinleri yükseliyor. Her yeni korku ele geçirilmiş bir insan. Dün neden korktuğumuzu bilmiyorduk. Şimdi ise bizi korkutan şeylerin uzmanıyız. Ve korkular durmadan üreyip çoğalıyorlar. Etrafımızda resim çizecek bir mağara da kalmadı.

YORUMLAR (2)
2 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.