Flanör olacaklardı planör değil

Necip Fazıl’ın “hohlaya hohlaya buz dağlarını erittik, şimdi ortalık çamurdan geçilmiyor” dediği bataklığa bugünkü sürükleniş nasıl fark edilmedi?

Halbuki o genel merkez büro elemanının pudra şekeri skandalı, herkesi uyandırmalıydı.

Ama yok... ‘Giyelim sırtımıza şu melâmet hırkasını, kâh çıkıp gökyüzüne seyredelim âlemi, kâh inelim yeryüzüne seyretsin âlem bizi, kaptırmayalım dünyevi kalkınma ihtiraslarına, kendimizi kalkındırmanın büyüsüne kapılmayalım, güçle para ve şöhret döndürmesin başımızı, kaybolmayalım şehrin gizli zevk tuzaklarında, ışıltılı çukurlar çekip yozlaştırmasın bizi, kitaptan kütüphaneden kopmayalım’ romantizmiyle gül gibi geçinip giderken şimdi yaşadığımız şaşkınlığa bakın!

Bir de baktık ki üstümüzde başıboş İHA’lar, yerde ise serseri planörler uçuyor. Gördüklerimiz, duyduklarımız karşısında sarsılmak düşüyor bize de.

Mehmet Akif, Furkan, Kübranur, Mümine, Kurratülayn, Rümeysa ve benzeri isimler ne geziyor bu çürüme ifşalarında?

Göremeyenler nasıl göremedi, neyi gözden kaçırmış olabilirler?

Kaldırım mühendisi flanörlüğünü, kötülük çiçeği dekadanlığını romantize eden Fransız şair Baudlaire bile çöküşün bu kadarını hayâl etmemiştir. Çöküşü, dekadanlığı insanı öğüten kalkınma çarklarına tepki gibi anlatıyordu.

Kendini kalkındırırken hızını alamayıp rüzgârda savrulan motorsuz tayyare olmak; modern şehir hayatının bunaltısına, Paris sıkıntısına bir başkaldırı türü olmasa gerek.

Aylak avare kaldırım mühendisi bohemliğine özenip eller cepte ıslık çalarak havaya bakan flanör olacaklardı, onu da yanlış anlayıp burjuva bohemi planör olmuş bazıları.

Nasıl bir dağıtma, nasıl bozulmaysa... Baudlaire Paris’inin dandy’lerine rahmet okutacak bir gösteriş budalalığı akıyor üstlerinden.

Böyleyken göze batmamayı onlar mı başardı? Yoksa ne yapsalar batamadıkları gözlerin başarısı mıdır bu?

Çok da geriye gitmek gerekmez, miladı 2021’den alsak dahi cevabı bulmamıza yetecek.

ÇARLİSTON MARKA PUDRA ŞEKERİNDEN BURALARA

Dört yıl önce “çarliston marka pudra şekeri” yazıma dönüp baktım.

Çarlistonun sivri biber dışındaki anlamlarıyla başlamışım.

Çarliston paça bir pantolon giymek haytalığa, züppeliğe yorulur... ‘Çarliston marka kereste’ deyimindeyse ender bulunur, orijinal züppe anlamında...

Bunu, hayatımıza yeni giren bir kavramla kullanmak açıklayıcıydı. O kavram, pudra şekeriydi.

Üstat Necip Fazıl zamanında Beyza Hanım, tebeşir ya da aspirin tozu lâkabıyla anılan şu zıkkım artık yeni bir isme kavuşmuştu. ‘Genel Merkez büro elemanı’ becerikli Kürşat sayesinde. Devrin Bay Muvaffaklarını örnek alan bir kavruk Anadolu delikanlısıydı.

Ve herkes biliyordu ki Kürşat, nadir rastlanan bir örnek değildi.

Rahatlığından, pervasızlığından anlaşılıyordu zaten. Çarliston marka bir haytadan bahsedemezdik.

Kalabalalıkta fark edilmeyeceğine, arada kaynayacağına güvenmese göze batmaktan korkmaz mıydı?

Yaygın, olağanlaştırılmış ve kanıksanmış bir tipoloji olmalıydı ki... Lise terk, ‘pudra şekeri’ içinde yüzüyor, deli paralarla oynuyor, arabanın süper lüksüne lüks demiyor, kumar masasından kalkmıyor, gece hayatında namı yürüyor, âlemlerde saçıp savuruyor, zevkinden sefasından fedakârlık yapmıyor ama bu gösteriş merakıyla, bu sefa düşkünlüğüyle Ankara, Kastamonu gibi şehirlerde dikkat çekmediği gibi... Halkın en çok tercih ettiği partinin genel merkezinde de kimsenin gözüne batmıyordu.

Üstüne başına giydiği servetken, haksız kazanç paçalarından akıyorken bir Allah’ın kulu da mı sormazdı, değirmenin suyu nereden akıyor diye!

Sormamışlardı. Kendini bir videoyla ele verince de neye uğradıklarını şaşırmış yahut şaşırıyor gibi yapmışlardı.

Temizlik, arınma için nasıl harekete geçtiklerini de hatırlayın.

Gençleri zehirleyen kötü alışkanlıklarla mücadelenin hedefine CHP’yi koymuşlardı. Yozlaşmadan, tacizden, hırsızlıktan, fuhuş ve uyuşturucu belâsından onlar sorumlu gösteriliyordu. Ülkeyi kötü yönetiyor diye AK Parti’yi karalayanların amacı da CHP’deki rezillikleri örtmekti güya.

Kötü örnekler, yanlış rol modeller demagojiye boğularak örtbas edilmese, doğru yöntemle zamanında ayıklansa, cidden üstüne gidilse bu bataklığa yine gelir miydik?

Rezili çıkmıştı, en azından maskarasını da çıkaramazlardı.

YORUMLAR (6)
6 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.