Görüşler

Aydınlanmanın gizli cemiyetleri

Aydınlanmanın gizli cemiyetleri

‘Gerçekliğe ve Geleneğe Karşı’ kitabının yazarı Halil Turhanlı “Mason localarının tarihi on sekizinci yüzyıldan çok önceye, geç ortaçağların meslek ve sanat loncalarına değin uzanıyor” diyor.

On yedinci yüzyılın mutlakiyetçi rejimi toplumu bir bütün olarak politikanın dışında bırakıyordu. Rejime muhalefet eden, politik gücünü açıktan, yani yasalar içinde ve devlet kurumları çerçevesinde ifade edemeyen muhalif topluluklar ve unsurlar da politik olmayan mekânlarda biraraya geliyorlardı. Akademilerde, kahvehanelerde, meyhanelerde, kitap okuma kulüplerinde, resmi olmayan salonlarda, evlerde toplanıyor; edebiyat ve sanatın yanısıra devlet politikaları konuşuyorlardı. Radikal idari reformu, hatta devrimi savunan bu topluluklar konuşmakla kalmıyor, gizlilik içinde örgütleniyorlardı da.

Böylelikle mutlakiyetçi rejime karşı yeraltında bir örgütlenme gelişti. Gizli iç alanlar mutlakiyetçi devlet karşısında varoluşun güvencesiydi. Sır paylaşmak dayanışma ve kardeşlik bağları kuruyor, onları birbirine bağlıyor, birarada tutuyor, dış dünyanın geri kalanından ayırıyordu. Kardeşler birliğini dış dünyadan ayırıyordu. Dış dünya ile ilişkilerinde “biz ve yabancılar” ayrımı yapıyorlardı. Kendi aralarında eşitlikçi ilişki iddiasında bulunsalar da aslında örgütlerin çoğu katı bir hiyerarşik yapıya sahipti. Kendilerinin dışındaki dünyaya derin kuşkuyla bakıyorlardı.

Mevcut politik ve dini düzenleri reddeden yeni tabakalara mensup muhaliflerin oluşturduğu bu tür örgütler on sekizinci yüzyılda çoğalmış ve yayılmışlardı. Toplantılarında “yeni ve daha iyi bir hayat” için and içiliyordu. Sadece yeni bir hayat değil, yeni bir insan, hatta yeni bir seçkin insan projeleri de vardı. Bir başka ifadeyle bir tür toplum mühendisliğinin peşindeydiler. Bu gibi örgütler mutluluk arayışı içinde olan, değişim isteyen insanları cezbediyordu, hatta bunlardan birine katılmak on sekizinci yüzyılda bir bakıma moda olmuştu. Ayrıca, sır ve gizlilik bu örgütlere bir aura veriyordu.

Aslında söz konusu örgütlerden bazılarının simyaya, esoterik bilgiye olan ilgileri, Zümrüt Tablet’i, Platon’un evrenin oluşumunu açıkladığı ve diyalogları arasında en kapalı olan Timaeus’u ve daha başka hermetik kaynakları yeniden okuyup güncel olaylara göre yorumlamaları Aydınlanma’nın müspet bilime verdiği yüksek değer ve önemle tam bir çelişki oluşturuyordu. Jacob Boehme, Swedenborg gibi mistiklerin öğretilerini yeniden yorumlayan, Ficino ve Paracelsus gibi Yeni-Platoncu düşüncenin temellerini atan bilgelerden etkilenen ve bu sentezlerde, bu yeni yorumlarda Kilise karşıtı öğretiler geliştiren, Kilise tarafından sapkın (heretik) sayılan söz konusu topluluklar mason localarıyla da yakın temas, hatta içiiçe ilişki içindeydiler. Mutlakiyetçi rejime karşı gizli örgütlenmeler içinde farmason (hür mason) localarının özel bir yeri vardı. Daha açıkçası, onların gizli örgütlenmeleri, sıkı bir gizlilik, kapalılık ve ketumluk içinde yürüttükleri faaliyetleri diğer muhaliflere de örnek oluşturuyordu . “İnsan doğasını mükemmelleştirmek”, “insan ruhunu aydınlatmak” gibi amaçlar temelinde örgütlendikleri iddiasında bulunan localar Antikitenin gizemlerini diriltiyorlardı. Ayrıca Illuminati ve Tapınak Şövalyeleri gibi örgütlenmelerden de etkiler taşıyorlardı.

Esasen mason localarının tarihi on sekizinci yüzyıldan çok önceye, geç ortaçağların meslek ve sanat loncalarına değin uzanıyor. Tarihsel köklerinde duvarcıların, taş ve yapı ustalarının loncası bulunuyor. Kiliselerin ve diğer kutsal mekânların inşasında etkin olan, matematik ve geometri konusunda bilgili bu zanaat grubu özel bir saygınlık kazanmıştı. Duvarcılık kutsal bir meslek sayılıyordu. Ancak saygınlık kazanmış bu loncalara on sekizinci yüzyılda meslekten olmayanlar da girdi, örgütün yapısı ve amaçları giderek değişti. Mutlakiyetçi devlet karşıtı bir örgütlenme olarak farmasonluk bu süreç içinde doğdu.

Kriz ve Kritik’de mason localarının bu dönüşümüne ve Fransız Devrimi öncesi yürüttükleri devlet karşıtı gizli faaliyetlere önemli bir bölüm ayıran tarihçi Reinhart Koselleck farmasonluğun on sekizinci yüzyılda mutlakiyetçi devlet içinde ve bu devlete karşı burjuvaziye özgü yeni bir güç olduğunu, farmasonluğun ve burjuva toplumun ancak birlikte ortaya çıkabildiğini belirtir. Farmason locaları hem devletin politik müdahalesinin hem Kilisenin otoritesinden ve etkisinden uzak bir alanda örgütlenmişlerdi. Kilise de ilke olarak farmason localarını reddetti. Locaların kendi ahlak yasaları vardı, kendilerini bu yasalarla bağlı sayıyorlardı. Söz konusu ahlak yasaları onlar için devletinkilerden daha üstteydi. Asıl önemlisi ahlak ve politika arasında kalın bir ayırım çizgisi çiziyorlardı. Reinhart Koselleck’in de belirttiği gibi bu ayrım farmasonluğun temeline bilinçli bir biçimde konmuştu. Locaların kurucu metinlerinde de ahlak ve politika arasında ayrım vurgulanıyordu. Onların ahlakı “devlet aklı”nın dışında ve ona karşıydı. Koselleck’in ifadesiyle, “devlet aklının yön verdiği bir politikanın açık reddiydi.” (Kriz ve Kritik, çev. E.Y.Murteza, Otonom Yayıncılık,2012, s.98)

Mason localarının Fransız Devrimi’ndeki etkileri ve rolleri devrimi izleyen yıllarda daha da çok konuşuldu. İleri sürülen iddialar belirli ölçüde önyargılara dayansa da, belirli bir abartı içerse de gerçeklik payı daha fazlaydı. On sekizinci yüzyıl Avrupa’sında okültist, kâhin, simyacı, şifa dağıtıcı olarak nam salan ve mason localarıyla sıkı ilişki içinde bulunan Kont Kagliostro bir loca toplantısında numerolojiden de yararlanarak Kral XVI. Louis’nin otuz dokuz yaşında idam edileceği kehanetinde bulunmuş, benzer bir sonun Kraliçe Marie-Antonietti ile onun çok yakın dosttu, sırdaşı Prenses Lamballe’yı da beklediğini söylemiş ve her üç kehaneti de doğru çıkmıştı. Farmason localarıyla ilişkisi bilinen Kagliostro’nun kehanetleri doğrulanınca masonik örgütlenmelerin devrimci şiddetle bağlantısı daha çok konuşulmaya başlandı. Giderek böyle bir bağlantının mevcudiyetinden hiç kuşku duymayanların sayısı hayli çoğaldı.

Monarşiye muhalefet eden, cumhuriyetçi devrimleri savunanlar gizli örgütlenmede gerçekten mason localarını örnek almışlardı. Dahası mutlakiyetçi devletin muhaliflerinden büyük bir kısmı farmasondu. Filozoflar, yazarlar, sanatçılar arasında farmason olanların sayısı yabana atılacak gibi değildi. Farmasonluğun reformcu ve devrimci eğilimlerle bağlarını kuran ve kuvvetlendiren de genelde onlardı. Fransa’da 1769’da filozoflar ve Ansiklopedisiler tarafından kurulan “dokuz kız kardeş” locası entelektüeller ile masonlar arasında tam bir köprü olmuştu. Yine Fransa’da kurulan Grand Orient (Büyük Doğu) locasının ana tüzüğünde devrime itici gücünü verecek olan ilkelere yer verilmişti. Ana tüzükte “Hür masonluğun ilkeleri özgürlük, eşitlik, kardeşliktir” yazıyordu. Grant Orient’te yemin kürsüsü üzerinde kutsal kitaplar bulundurulmuyordu.

Fransa’daki devrimden kaçarak İngiltere’ye sığınan bir rahip Abbe Barruel adıyla kaleme aldığı (ve Koselleck’in de Kriz ve Kritik’de kaynak olarak başvurduğu) anılarında mason localarının ve diğer gizli örgütlerin faaliyetlerinden, kurdukları komplolardan uzun uzadıya söz ediyordu. Kuşkusuz, yazdıklarında devrime, devrimcilere karşı duyduğu nefret ve kızgınlığın etkisi vardı, dolayısıyla anıların bazı bölümlerine ihtiyatlı yaklaşmak gerekiyordu. Abartı ve fanteziler epey yer kaplamakla birlikte farmasonluğun devrimde oynadığı role ilişkin gerçeği yansıtan bilgiler de vardı.

Barruel Fransa’da masonluğun amacının mevcut siyasal-dinsel düzeni yıkmak olduğunu, bütün faaliyetlerinin bu amacı gerçekleştirmeye yönelik bulunduğunu iddia ediyor, Jakobenler’in farmasonluğun bir kolu olarak faaliyet yürüttüklerini ileri sürüyordu. Aydınlanma düşünürlerinin masonik gizlilikten esinlenerek kurdukları örgütlerden söz ediyor, Voltaire’in başkanlık ettiği Diderot, Helvetius, d’Alembert gibi düşünürlerin de içinde bulunduğu bir fikir kulübünü “gizli akademi” olarak niteliyor, onların din aleyhinde propaganda yapan, devrim vaaz eden “tehlikeli bir grup” oluşturduklarını ekliyordu. Barruel iddialarına kanıt olarak Voltaire’in Helvetius’a yazdığı 20 Nisan 1761 tarihli mektuptaki şu sözlerini gösteriyordu: Filozoflar da kardeşlikte farmasonlar gibi biraraya gelsin ve birbirlerini desteklesinler, kuracakları birliğe sadakat göstersinler.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir