Doç. Dr. Niyazi Beki yazdı: Yerin ve göğün nimetlerini inkâr edenlere ilâhî gözdağı

Doç. Dr. Niyazi Beki yazdı: Yerin ve göğün nimetlerini inkâr edenlere ilâhî gözdağı

Allah’ın bin bir çeşit nimetlerle donattığı yeryüzünü bir mutfak gibi kullanıp sonra da bu nimetlerin yüceler yücesi sahibine karşı düşmanca tavırlar içine girmek... Hangi iman, hangi irfan buna müsaade eder?

DOÇ. DR. NİYAZİ BEKİ

“Ey cin ve insan toplulukları! göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. Ama bir güç olmadan geçemezsiniz”(Rahman:33) mealindeki ayette, en üst seviyede bir uyarı yapılmıştır. Ayet, isyan etmenin, her şeyiyle Rabbine muhtaç olan kullara yakışmayacağını gözler önüne sermektedir.

Bu ayetteki üslubun çağrıştırdığı hakikat penceresinden baktığımızda, Rabbimizin –adeta- şöyle dediğini duyar gibi oluruz: “Ey insan ve cin topluluğu! Eğer siz benim kanunlarımdan kaçarak benim mülkümden uzaklaşmak ve benden kurtulmak istiyorsanız, haydi gücünüz yetiyorsa, yer ve gökten ibaret olan memleketimi, mülk ve melekûtumu içine alan ülkemi terk edin! Bunu başarmak için harikulâde bir güce sahip olmanız gerekir. Ancak bunu yapacak ne gücünüz ve ne de hüneriniz vardır.”

Diğer bir ifadeyle:

“Ey baştan aşağı aciz, güçsüz, hakir ve küçük bir varlık olduğu halde, büyüklük taslayan mağrur ve mütemerrid olan, çok zayıf ve çok fakir olduğu halde, serkeş ve inatçı olan insan ve cin taifeleri!.. Emirlerime itaat etmiyorsanız derhal memleketimi terk edin! Siz ne cesaretle Güneş, Ay ve yıldızların birer asker gibi emrine itaat ettikleri bir sultanın emirlerine karşı çıkıyorsunuz? Değil sizin gibi âciz ve zavallı yaratıklar, farz-ı muhal, dağlar büyüklüğünde birer azgın düşman olsanız, onun askerleri, yer ve dağlar kadar büyük yıldızları ve ateşli demirden gülleleri size atabilirler ve sizi dağıtırlar.

Bir yandan Allah’ın verdiği canla varlık âleminde boy göstermek... Memleketinde oturup Ay ve Güneşinden istifade etmek... Atmosferinde teneffüs etmek... Bin bir çeşit nimetlerle donattığı yeryüzünü bir mutfak gibi kullanıp sofrasından faydalanmak... Sonra da yemeğini yeyip suyunu içtiği ve havasını teneffüs ettiği bir ülkenin, celâl ve ikramı gözle görülen yüceler yücesi sahibine karşı düşmanca tavırlar içine girmek.. Hangi vicdana, hangi izana sığar? Hangi iman hangi irfan buna müsaade eder?”

Sorularla İslamiyet

İBADET EDERKEN NEDEN KİBİR HİSSİNE KAPILIYORUM?

SORU: Niyetim sadece Allah'ın rızasını kazanmak olduğu halde, ibadetleri, hayırları yaparken kibir hissine kapılıyorum. Allah'ın bana “'Maşaallah, ne abid, ne alim, ne cömert insan' desinler diye bunları yaptın” demesinden çok korkuyorum. İbadetlerimi sadece Allah rızası için yaptığımdan nasıl emin olabilirim?

CEVAP: Niyet aslında kişiyi yönlendiren bir saiktir. Bu saikin ne olduğunu kişi çok iyi bilir. “Ameller niyetlere göredir” hadisi malumdur. Aslında amelin değer ölçüsü olan niyet, kişinin kalbinden kopup gelen, o andaki arzusunu tatmin etmeye yönelik olarak ortaya çıkan itici güçtür. Bu işin bir yönü. Meselenin diğer bir yönü de şeytanın vesvesesidir. Kişi baştan itibaren Allah rızası için yapmak istediği bir konuda, şeytan onu  tedirgin etmek, o kesin ve samimi niyetine şüphe görüntüsünü vermek için “senin içinden aslında bu da geçiyor.. Bu işi sadece Allah rızası için yapmıyorsun..” şeklindeki telkinlerde bulunabilir.  Eğer biz yaptığımız işte baştan itibaren Allah’ın rızasını gözetlemişsek, içimize doğan bu tür vesveselere asla  itibar etmemek gerekir. Bizim bilerek sahip çımadığımız ve kalbimizle hoşlanmadığımız hiç bir telkin ve düşünce bizim malımız değil ve biz onunla mesul olmayız. Rabbimiz bizleri ihlasta kaim ve daim  eylesin. 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN