Doğulu ve Batılı tarihçilerin kutbu

Doğulu ve Batılı tarihçilerin kutbu

Tarihçilerin kutbu Prof. Dr. Halil İnalcık vefatının dördüncü yılında anılıyor. Bir asırlık ömrünü tarihimizi yabancıların gözüyle değil Türk gözüyle yazmaya adayarak birçok esere imza atan İnalcık, bütün dünyada Osmanlı tarihini kendi başına egemen ve özgün bir araştırma dalı olarak kabul ettiren ve tarih disiplinine şekil veren seçkin bir isim olarak tanınıyor.

KARAR / SALİHA SULTAN

Dört yıl önce aramızdan ayrılan, ‘hocaların hocası’ Prof. Dr. Halil İnalcık’ın vefatıyla Türkiye sadece bir tarihçiyi değil, aynı zamanda çok kıymetli bir bilim adamından; bir ilim tarzının son temsilcisinden de yoksun kaldı. Bugün ‘kutbü’l-müverrihîn’, tarihçilerin kutbu olarak anılan İnalcık, Kırım Tatarı bir baba ile Çerkes bir annenin, yani muhacir bir ailenin çocuğuydu. Yüz yaşında vefat eden ve tam anlamıyla bir asra şahitlik eden İnalcık’ın doğduğu yıl olan 1916’da Osmanlı İmparatorluğu Almanya ve Avusturya-Macaristan safında dört cephede çarpışıyordu. Lise öğrenimini Balıkesir İlk Öğretmen Okulu’nda gören İnalcık, buradaki hocalarından birisinin Abdülbaki Gölpınarlı olduğunu aktarır. Onun klasik Osmanlı kültürüne ilgisinin, kendisine Evliya Çelebi seyahatnamesini, Osmanlı vakayinamelerini tanıtan Gölpınarlı’nın etkisiyle bu yıllarda başladığı söylenir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında ailesi Ankara’ya yerleşen İnalcık, tarih lisansını Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde tamamladıktan sonra buraya asistan olarak girer ve tarih doktorasını da aynı fakültede verir. Osmanlı araştırmalarına adım atışı ise 19. yüzyıl Tanzimat modernleşmesi üzerine yaptığı, ilk önemli eseri olarak bilinen ‘Tanzimat ve Bulgar Meselesi’ başlıklı doktora tezi ile olur. 1941’de basılan bu tez, Osmanlı tarihçiliğinde ilk kez köylü ve toprak meselesi konusunu etraflıca ele aldığı için geniş yankı uyandırır. İnalcık, bu çalışmanın ardından bugün onu minnetle anmamızı sağlayan, tarihçilik dünyasına damgasını vurduğu Fatih çağı ve Osmanlı klasik devri Osmanlı devlet yapısı ve idari düzeninin şekillenme sürecini incelediği çalışmalarına yönelir. Yerli ve yabancı birçok kaynakta yayımlanan 150’yi aşkın makalesi, ‘Suret-i Defter-i Sancak-ı Arvanid’ ve ‘Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar’ gibi şaheserleri onu dünya çapında bir Osmanlı tarihçisi kılar.

Harf inkılabı öncesinde eski yazıyı akıcı bir şekilde okuyup yazmayı öğrenmiş olan İnalcık’ın, iyi düzeyde İngilizce, Fransızca, Almanca ve orta seviyede Arapça, Farsça ve İtalyanca bilmesi önemli kaynaklara derinlemesine nüfuz etmesini sağlar. Çalışmaları sırasında Osmanlı tarihi, Balkan incelemeleri ve Ortadoğu araştırmaları alanında uluslararası isim ve çevrelerle mesleki diyaloglar dışında insani ilişkiler de kuran İnalcık, Paul Wittek, Bernard Lewis ve Fernard Braudel gibi isimlerle yakındır. Bernard Lewis onu şu cümleyle tanımlar: “Köprülü ve Barkan döneminin büyük tarihçileridir, Halil İnalcık ise bütün zamanların büyük tarihçisidir.” Tanınmış Amerikalı sosyal bilimci Immanuel Wallerstein ise İnalcık hakkında şu satırları yazmıştır: “Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir “’arihçi’ olarak düşünmek elbette yetersiz kalır. Bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak İnalcık, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı seçkin bir isimdir.”

BERNARD LEWİS: BÜTÜN ZAMANLARIN EN BÜYÜK TARİHÇİSİ

Halil İnalcık’ın akademik yaşamı ise 1972’de Ankara Üniversitesi’nden emekli olmasının ardından Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü’ne geçmesiyle yeni bir merhaleye girer ve akademik camianın artık ayrılmaz bir parçası olur. Bu dönemde Osmanlı tarihçiliğine yaptığı en büyük katkılardan birisi Osmanlı tarihini kendi başına egemen ve özgün bir araştırma dalı olarak kabul ettirmesidir. Ömrünün son aylarına değin çalışmaktan, araştırmaktan ve üretmekten geri durmayan, hayatını tarihimizi yabancıların gözüyle değil Türk gözüyle yazmaya adayan İnalcık’ın kitapları bugün hala çok satanlar arasında yer almaktadır. Tarihçilerin kutbu İnalcık’ın mezarı ise yaşamı boyunca büyük emek verdiği Fatih Sultan Mehmet’in haziresinde bulunuyor.

BABİNGER’İN GÜLDÜREN ÖFKESİ

İstanbul’un fethinin 500’üncü yılında Alman tarihçi Prof. Franz Babinger Fatih’in biyografisini doğumundan ölümüne eksiksiz yazar. ‘Mehmed der Eroberer und seine Zeit” başlıklı eser 1953’de yayınlanır. Babinger, bir ilim adamı tarafsızlığı yerine düşmanlık hissiyle yazdığı eserinde, Fatih’i zalim, gaddar ve hatta sadist bir hükümdar olarak betimler. Halil İnalcık, söz konusu eserin basımından bir sene sonra, 1954’te ‘Fatih Devri Üzerine Tetkikler ve Vesikalar’ başlıklı araştırmasında Babinger’in Fatih ile ilgili iddialarını belgesel kanıtlarla bir bir çürütür. Babinger’in eseri ise yazılışından tam yarım asır sonra 2002’de Oğlak Yayıncılık tarafından ‘Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı’ adıyla Türkçeye kazandırıldı. Ananiasz Zajaczkowski ve Mihail Guboğlu gibi Türkologlar tarafından tenkit edilen kitap hakkında en kapsamlı eleştiri ise Halil İnalcık tarafından yazılır. Bu eleştiri, yayınevi tarafından tercümenin sonuna eklenir. İnalcık, ayrıca bir Amerikan akademik tarih yayınında Babinger’in eserindeki kronolojik hataları da tek tek ortaya koyar. İnalcık daha sonra çevresindekilere, bu eleştirileri hazmedemeyen, iri kıyım cüsseli Babinger’in kıpkırmızı bir yüzle kongrelerde hiddetle “İnalcık nerede?” diye seslenerek, kendisini aradığını kahkahalar eşliğinde anlatır.

NEDEN EN BÜYÜK TARİHÇİMİZ?

Halil İnalcık’ın vefatının ardından KARAR Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras ‘İnalcık neden en büyük tarihçimiz’ başlıklı bir yazı kaleme alır. Yazısında, “Bilim problem çözme işidir ve Osmanlı tarihine ilişkin en fazla problemi Halil İnalcık çözmüştür” görüşünü aktaran Kiras, Osmanlı tarihini hanedan masalları veya sadece siyasi hadiseler anlatımının ötesinde kurumlar, değerler, iktisadi ve sosyal hayat gibi unsurlar üzerinden ele alan ilk tarihçilerimizin Fuat Köprülü ve Ömer Lütfü Barkan olduğunu hatırlatarak, onların izinden giden İnalcık’ın ardında bıraktığı önemli mirası şu cümlelerle dile getirir: “Bu iki büyük öncüyü takip eden ve onların açtığı çığırda ilerleyerek Osmanlı tarihine ilişkin belli başlı birçok önemli problemin çözümünü -yani izahını- yapan isim ise Halil İnalcık’tır. İnalcık bir yandan ‘kuruluş’ ve ‘fetih’ gibi konulardaki problemlerle ilgilenmiş, kılıç gücüne bağlanarak izah edilmeye çalışılan fütuhat sürecini ‘istimalet’ politikasıyla açıklamış; diğer yandan Osmanlı’nın siyasi ve sosyal düzeninin dayandığı iktisadi düzeni açıklama sadedinde çift-hane sistemini kavramsallaştırmıştır. İnalcık’ın eserlerinin bütününde ortaya konulan Osmanlı düzeni tablosu, elbette bütün soruların cevaplarını vermek iddiasında kabul edilemez. Ama artık Osmanlı tarihçilerinin eskisinden çok daha rahat çalışabilecekleri bir zemin var İnalcık sayesinde. Bu külliyatın da Köprülü ve Barkan gibi öncülerin çalışmalarının oluşturduğu zeminde vücut bulmuş olduğunu, ama o birikimi çok daha anlaşılır ve kullanışlı hale getirmiş olduğunu unutmadan…”

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN