Türkiye'de milyonlarca aktif sigortalı çalışanın geleceğini yakından ilgilendiren Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) gündemdeki yerini koruyor.
Hükümetin Orta Vadeli Programı'nda (OVP) yeniden vurgulanan bu sistem, çalışanların maaşlarından yapılacak zorunlu kesintiler ve işverenlerin de katkılarıyla oluşturulacak bir emeklilik fonunu içeriyor.
Hedef, emeklilik döneminde mevcut maaşlara ek bir gelir sağlamak.
Ancak uzmanlar, bu sistemin mevcut sosyal güvenlik yapısını güçlendirmek yerine, çalışanların birikimlerini özel fonlara yönlendirme riski taşıdığına dikkat çekiyor.
DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞLARINA ÇÖZÜM ARANIYOR
Deutsche Welle Türkçe'de yer alan habere göre, Türkiye'de emekliler, yıllarca prim ödemelerine rağmen aldıkları aylıklarla geçim sıkıntısı yaşıyor.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi'nin (DİSK-AR) verilerine göre, 2025 yılı ilk yarısında ortalama emekli aylığı 17 bin 252 TL seviyesinde kalırken, açlık sınırı 26 bin TL'nin üzerine çıktı.
Bu durum, mevcut sosyal güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliği ve emeklilerin yaşam standartlarını koruyabilmesi konusunda soru işaretleri oluşturuyor.
TES, bu soruna bir çözüm olarak sunulsa da, sistemin çalışanların cebinden yeni kesintilerle fonlanacak olması eleştirilere neden oluyor.
Milyonlar evde mahsur kaldı: Her 10 kişiden 6'sı tatile çıkamadı!
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ VE TES'İN FARKI
Türkiye'de halihazırda uygulanan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sistemi, uzun vadeli sigorta kolları için çalışanlardan yüzde 9, işverenlerden ise yüzde 11 oranında prim kesintisi yapıyor.
Bu kesintilere rağmen emekli maaşlarının asgari ücretin altında kalması, mevcut yapının etkinliğini sorgulatıyor.
TES ise, mevcut Bireysel Emeklilik Sistemi'nin (BES) bir adım ötesi olarak planlanıyor.
BES'te çalışanların maaşlarından yapılan kesintilere yüzde 30 devlet katkısı sağlanırken, TES'in zorunlu katılım esasına dayanması ve işveren katkısını da kapsaması bekleniyor.
Bu, çalışanların BES'te olduğu gibi sistemden kolayca ayrılamayacağı anlamına geliyor.
KAMUSAL GÜVENCE Mİ, ÖZEL FONLARA TRANSFER Mİ?
Çalışma ekonomisi uzmanı Dr. Özgür Müftüoğlu, TES'i kamusal sosyal güvenlik sisteminin piyasalaştırılması yönünde atılmış bir adım olarak değerlendiriyor.
Dr. Özgür Müftüoğlu'na göre, bu sistem emekliliği bir sosyal haktan ziyade bir yatırım aracı haline getiriyor.
Fonların özel şirketler tarafından yönetilmesi, borsa gibi riskli piyasalara yatırım yapma ve olası bir krizde batma tehlikesini beraberinde getiriyor.
Bu durum, Şili ve ABD gibi ülkelerde yaşanan olumsuz deneyimleri akıllara getirerek, çalışanların birikimlerinin güvencesiz kalabileceği endişesini doğuruyor.
Emeklilere büyük müjde: TOKİ ve SGK'dan işbirliği!
KIDEM TAZMİNATI GÜVENCESİ TEHLİKEDE Mİ?
Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi'nin en çok tartışılan yönlerinden biri de kıdem tazminatıyla olan ilişkisi.
Uzmanlar, TES'in finansman kaynağı olarak kıdem tazminatının bir kısmının fona aktarılması ihtimaline dikkat çekiyor.
Böyle bir düzenleme, işçilerin işten ayrılma durumunda toplu olarak alabildiği bu güvenceyi zayıflatabilir.
Zira kıdem tazminatının fona devredilmesi, işçinin birikimine ulaşımını kısıtlayabilir ve onu yatırım risklerine açık hale getirebilir.
İşçi sendikaları ve uzmanlar, bu durumun çalışanların hak kayıplarına yol açabileceğini belirtiyor.
ARTTIRILAN PRİMLER VE ZAYIFLAYAN SOSYAL GÜVENCE
TES'e ilişkin bir diğer eleştiri konusu ise çalışanların maaşlarından yapılacak ek kesintiler.
Zaten düşük ücretlerle geçinmeye çalışan işçilerin, maaşlarından yeni bir prim kesintisi yapılması, yaşam standartlarını daha da zorlayabilir.
Dr. Özgür Müftüoğlu, bu durumu 'servet transferi' olarak tanımlıyor ve çalışanların cebinden çıkan paranın sigorta şirketlerine aktarılacağını savunuyor.
Hükümet, SGK'nın artan giderlerini TES'e gerekçe gösterse de, uzmanlar asıl sorunun düşük ücretler ve primlerin tam olarak toplanamaması olduğunu vurguluyor.
Patronunuza veda edin! İşte istifa ederek tazminat almanın yolu
AKTİF/PASİF ORANI TÜRKİYE'DE AVRUPA'DAN DAHA İYİ
Haber metninde yer alan ve DİSK-AR'ın Temmuz 2025 tarihli raporuna göre, Türkiye'deki aktif çalışan/emekli oranı (aktif/pasif oranı) 1,61 olarak hesaplanırken, bu oran Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) kapsamında çalışanlarla birlikte 1,75'e çıkıyor.
Bu rakamlar, Türkiye'deki emekli sayısının çok fazla olduğu ve sistemin finansal olarak sürdürülemez olduğu iddialarının aksine, Avrupa ülkelerindeki ortalamalardan (Almanya 1,7, Fransa ve İtalya 1,3) daha iyi bir durumda olduğunu gösteriyor.
Bu durum, TES'in SGK'nın finansal sorunlarını çözme argümanının sorgulanmasına yol açıyor.
DAHA FAZLA KAYNAK AYRILMALI
Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi'nin emeklilikte tam bir ikinci maaş sağlaması teknik olarak mümkün görünmüyor.
Uzmanlar, bu sistemin en iyi ihtimalle sınırlı bir ek gelir sağlayacağını, ancak asıl kamusal sosyal güvenlik sistemini güçlendirme amacından uzak olduğunu belirtiyor.
Dr. Özgür Müftüoğlu, TES'i 1980'lerden bu yana uygulanan neoliberal politikaların bir devamı olarak görüyor ve sosyal güvenlik sisteminin kısmi özelleştirilmesi olarak yorumluyor.
Dr. Özgür Müftüoğlu, kayıt dışı istihdamın azaltılması ve bütçeden sosyal güvenliğe daha fazla kaynak ayrılması gibi alternatif çözümleri öneriyor.

