TÜİK’in hane halkı harcama eğilimini gösteren verileri vatandaşın boğazından keserek kirayı denkleştirmeye çalıştığını ortaya çıkardı. Rakamlar toplam kazancın yarıya yakınının artık barınmaya gittiğini gösterirken gıdaya ayrılan bütçe ise 10 puan gibi yüksek bir oranda düşüş gösterdi. Yani vatandaş ekmeğinden, çocuğunun beslenmesinden kısarak evden atılmamak için mücadele verir hale geldi. Dar gelirli vatandaşın evine et hemen hemen hiç girmezken, çocukların temel besin kaynağı olan süt bile lüks içecek haline geldi. Uzmanlar Türkiye’deki büyümenin “niteliksiz büyüme” olduğuna dikkat çekerek, “Ücret gelirleri ve müteşebbis gelirleri arasındaki farklılıklar, gelir dağılımının iyileştirici etkilerini sınırlıyor. Ücret gelirlerinin toplam gelir içerisindeki payı yüzde 48.8, müteşebbis gelirlerinin yüzde 17.5, faiz ve gayrimenkul gelirleri ise üst gelir grubunda yoğunlaşıyor. Durum böyle olunca bir kesim istediği her gıdaya rahatlıkla ulaşırken, en alt, alt ve orta gelir grubundaki hane halkı maalesef temel gıda tüketiminden kısmak zoruna kalıyor” dedi.
VERİMLİLİK VE REKABETTEN UZAK BÜYÜME
Konuyu sosyal medya platformu üzerinden ele alan Ekonomist İris Cibre’de ‘K tipi büyüyoruz’ diyerek gelir dağılımı arasındaki uçurumu gözler önüne serdi. K-Tipi büyüme, adından da anlaşılacağı gibi, bir grafik üzerinde “K” harfinin iki farklı kolunu temsil ediyor. Bu kollar, ekonomideki farklı grupların veya sektörlerin performansını gösteriyor. Bir kol yukarı doğru tırmanırken, diğeri aşağı doğru düşebiliyor veya yatay bir seyir izleyebiliyor. Bu son dönemde ekonomistler arasında sıkça kullanılan bir terim. Daha çok verimlilik ve rekabetten uzak büyüme için dile getiriliyor. Cibre, “2002’de en düşük gelir grubu kazancının yüzde 39’unu gıdaya, yüzde 28’ini barınmaya harcıyordu. Bugün, yüzde 30’unu gıdaya–yüzde 33’ünü barınmaya harcıyor. Orta gelirli de, aynı şekilde, artık gelirinin daha yüksek payını gıdadan kesip barınmaya harcamak zorunda kalıyor. Hep konuşuluyor ya, eskiden her eve mutlaka bir şekilde et süt girerdi diye, rakamsal olarak da ispatı sayılır. Barınma önemli bir sorun haline gelince, gıda ikinci plana düşüyor” dedi. Büyükşehirlerde oranların daha da korkutucu olduğu dikkat çekti. İstanbul’da gelirin sadece yüzde 15,9’u gıda ve alkolsüz içeceklere gidiyor. Bu oran Ankara’da yüzde 17,3, İzmir’de ise yüzde 17,9 olarak hesaplanıyor. Bölgelerin kendi tüketim harcamaları içerisindeki dağılımlara bakıldığında ise tüm büyük şehirlerde hane halkı tüketim harcamalarının büyük bölümünü konut ve kira, ulaştırma ve gıda ve alkolsüz içecekler harcamaları oluşturuyor. Konut ve kira harcamalarına en yüksek payı ayıran bölge İstanbul iken en düşük payı ayıran bölge Kuzeydoğu Anadolu olarak kayıtlarda yer alıyor.
SAĞLIK HARCAMASI YÜZDE 89 ARTTI
Artan pahalılık nedeniyle dengesiz beslenme sağlık sorunlarını da arttırdı. Bu da vatandaşın sağlık giderlerini bir puan yükseltti. Ekonomist Şenol Babuşcu, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda devletin sağlıkta yükü giderek daha fazla oranda vatandaşın omzuna bıraktığını söyledi. Babuşcu, “TÜİK’e göre devletin payı yüzde 77,5’ten yüzde 76,1’e düşerken, hane halkının cebinden yaptığı harcamanın payı yüzde 17,8’den yüzde 18,8’e çıktı” dedi. TÜİK, sağlık harcamaları verisine göre Türkiye’de sağlık harcamaları, 2024’te bir önceki yıla göre yüzde 89,6 artarak 2 trilyon 359 milyar 151 milyon liraya çıktı. Kişi başına sağlık harcaması 2023’te 14 bin 582 lira iken 2024’e yüzde 89,2 artarak 27 bin 587 liraya yükseldi. Hane halkları tarafından tedavi, ilaç vb. amaçlı yapılan cepten sağlık harcaması 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 100,2 artarak 442 milyar 356 milyon liraya ulaştı. Hane halkı cepten sağlık harcamasının toplam sağlık harcamasına oranı 2024 yılında yüzde 18,8 olarak gerçekleşti.
