Fiziksel, bilişsel, iletişim ve sosyal/duygusal gelişim alanlarında geriliği olan 0-3 yaş arasındaki çocuklara erken müdahale programları uygulanabiliyor.
Fiziksel, bilişsel, iletişim ve sosyal/duygusal gelişim alanlarında geriliği olan 0-3 yaş arasındaki çocuklara erken müdahale programları uygulanabiliyor.
Erken müdahale programlarına başlamak için hastalık tanısı konulmasını beklemenin şart olmadığını belirten Aile Danışma Merkezi Uzmanı Fizyoterapist Arzu Yılmaz “Ailenin bebek veya çocuklarının gelişimiyle ilgili şüphe duyması, bazı ön bulguların olması bebeğin erken müdahale programına başvurması için yeterli sebeplerdir.
Yaşamın ilk üç yılında beyin çok hızlı gelişim gösterir, çocuk da verilen destekleyici erken müdahale programına daha hızlı cevap verir. Dolayısıyla erken müdahale, özel gereksinime ihtiyaç duyabilecek bireylerin gelişimi açısından büyük önem taşır. Bizler bu sayede gelişimsel geriliği olan çocuklara mümkün olan en kısa sürede yardım etmeyi ve onları en üst potansiyellerine ulaştırmayı hedefleriz” dedi.
Erken müdahale hizmeti riskli prematüre, gelişimsel geriliği olan, çok huzursuz ve sakinleştirilmesi zor, emme, yutma, çiğneme gibi beslenme problemi yaşayan, kucağa alındığında çok gergin ve kendini geriye atan ya da kendini bırakan, yüzyüze iletişimden kaçınan ve hoşlanmayan, dokunma, hareket, görme veya seslere karşı çok hassas olan veya tepki vermeyen, bütün pozisyonlarda hep aynı tarafa bakan ve sürekli tek elini kullanan bebeklere veriliyor.
Ayrıca erken dönemde cerebral palsy, kromozomal anomaliler, genetik, metabolik hastalıklar, brakial pleksus zedelenmesi ve tortikolis tanısı koyulan bebeklerin de bu hizmeti almaları öneriliyor.
Erken müdahale başvurusunun ardından bebekler için gelişim testleri yapılarak, bu testlerin sonuçları klinik değerlendirmelerle birlikte ele alınıyor.
Değerlendirme sonucuna göre bebek/çocuğa özel program oluşturuluyor. Bu program, fiziksel, bilişsel, iletişim, sosyal/duygusal ve uyumsal gelişim alanlarında seviye ve ihtiyaçları, ebeveyn ve aile üyelerinin endişe ve önceliklerini, aile rehberliğini, başarılması beklenen hedefleri ve takip sıklığını içeriyor.
Pratik ve birebir uygulamalar ile ailenin maksimum katılımı hedefleniyor.