Görüşler

Her başarılı kadın siyasetçinin ardında kim vardır?

Her başarılı kadın siyasetçinin ardında kim vardır?

Mülteci ve çocuk hakları alanında çalışmalar yürüten Menekşe Tokyay “14 Mayıs seçimleriyle birlikte, erkek kulübüne dönüşmüş siyaseti biraz da ‘kadınlaştırabilecek’ miyiz?” sorusunu yöneltiyor.

Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır
acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan
karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.”

Nazım Hikmet

Uzun yıllardır gerek sivil toplum, gerek iş dünyası, gerekse yerel yönetimler düzeyinde güçlenen kadın mücadelesi, yaklaşan seçimlerde Meclis’te kadın temsilinin artırılması hedefine doğru yeni bir eşiği aşmaya hazırlanıyor.

Özellikle son yıllarda yaşanan gerilimler, yoksulluk ve adaletsizlikler, kadınların dayanışmasını güçlendirdi; onları, dışlayıcı tüm mekanizmalara rağmen siyasi patikalarında daha kararlı durmaya yöneltti.

Milletvekili aday adayı kadınlara, danışma kurulunda yer aldığım Ben Seçerim Derneği olarak geçtiğimiz günlerde “Neden adaysınız?” diye sorduk ve birbirinden renkli, birbirinden güçlü, birbirinden eğitimli 20 kadını bir konferans salonunda bir araya getirerek kendi yaşam öykülerini, mücadelelerini ve ülke hayallerini dinledik.

Ortak noktaları; kadınların Meclis’te eşit temsilinin ve genel seçimlerde milletvekili aday listesinde kadınların seçilebilecekleri yerlere yerleştirilmesinin artık bir “lütuf” olarak görülmemesi.

Ortak umutları; kadının insan haklarına yıllardır açık bir saldırıda bulunan partilerin Orta Çağ karanlığını andıran varlıkları karşısında, toplumun sayısal olarak yarısını oluşturan kadınların -aralarındaki tüm farklılıklara rağmen- aynı gökyüzü altında tek bir blok olabilmeleri.

Ortak hayalleri; kadınların bu seçimlerde birbirlerinin kurdu değil, birbirlerinin yurdu, birbirlerinin omuz omuza durdukları için aradan kimseyi geçirmeyen kız kardeşleri olabilmeleri...

Ortak hedefleri; tüm farklılıklarıyla temsil edilebilmek, siyaseti eşit temsil temelinde dönüştürebilmek, sessizlerin sesi olabilmek, değişimi Meclis’in içinde olup başlatabilmek...

NASIL BİR 15 MAYIS SABAHI?

Temel soruları ise net: 15 Mayıs sabahı nasıl bir Türkiye’ye ve nasıl bir ruh haliyle uyanmak istiyoruz?

Zamanında katledilen Müslüman feminist Konca Kuriş’in ardından da benzer gözyaşları döken, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekildikten sonra kadınların geriye kalan tek güvencesi olan 6284 sayılı Kanun’a dair saldırılar karşısında benzer kaygıları paylaşan, bu toplumda hiçleşmeyi, yok sayılmayı, görmezden gelinmeyi, mutfak ile çocuk bakımı arasındaki o kısır döngüye hapsedilmeyi kabullenmeyen kadınlar onlar...

Kadının sosyo-ekonomik olarak güçlenmesine yönelik uygun şartlar henüz oluşturulmadan nafaka hakkına yönelik saldırılar karşısında aynı ürkekliği yaşayan, resmi istatistiklere göre çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında bir yıl içerisinde yüzde 33 artış yaşanmasına rağmen çocukların cinsel istismar ve sömürüden korunmasına yönelik Lanzarote Sözleşmesi’nden çıkılması yönündeki gerici saldırılar karşısında tüm çocukların hakları için çırpınan kadınlar onlar...

Onlar, demokratik, eşitlikçi ve hak temelli bir toplumda tüm karar alma mekanizmalarına kadın hassasiyetini ve bakış açısını entegre edene kadar yılmadan çalışan, kent konseylerinin yönetim kurullarında kadın-erkek eşitliğini sağlamak konusunda inatçı bir tutum sergileyip başarı elde eden, ülkeyi erkeklerle birlikte yönetmeye talip kadınlar...
Onlar, seçimlerden sonra salt kadınlar özelinde çalışan bir Kadın Bakanlığı’nın kurulmasını hak eden kadınlar...

Ve onlar, 14 Mayıs seçimlerinde Meclis’e ne kadar çok sayıda girebilirlerse, memleketlerindeki küçük kız çocuklarına ve genç kızlara daha çok rol model olacak kadınlar...

BEN SEÇERİM DERNEĞİ’NİN HEDEFİ

Ben Seçerim Derneği, Meclis’te kadın temsil oranını artırmak adına iki yıldır yoğun bir çaba içerisinde. Uzun bir süredir siyasi partilerle ve özellikle de genel başkanlarla görüşmeler yapıyorlar.

Ben Seçerim Derneği, kadının insan hakları konusunda farkındalık uyandıracağını ve çözüm önerilerini Meclis’e taşıyacağını umduğu, İstanbul Sözleşmesi’ne ve 6284 sayılı Kanun’a sahip çıkan, farklı siyasi partilerden adaylığını koymuş kadın siyasetçileri “Ben Seçerim Adayları” olarak Pazartesi günü bir basın toplantısı aracılığıyla kamuoyuna tanıttı.

20 aday; 12 il ve dört siyasi partiyi (CHP, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, İYİ Parti) kapsıyor. Adayların temsil ettikleri illerden bazılarının daha önce, mensup oldukları partilerden veya herhangi bir partiden hiçbir kadın milletvekili çıkarmamış olan iller olması da ayrıca anlamlı.

Ben Seçerim Adayları, basın toplantısında isteklerini, hedeflerini ve siyasette nasıl bir fark yaratmayı planladıklarını anlattılar. Birbirinden değerli konuşmalarda gördüğüm şu: Ülke çapında uzun zamandır kadınların hane içindeki rolü değişiyor ve erkeklerin de artık bunu kabul etmesi gerekiyor. Kadınlar, kendi başlarına ayakta durmakla yetinmiyorlar, aynı zamanda bu zamana değin devraldıkları temsil adaletsizliklerini ortadan kaldırmak için de canhıraş bir mücadele içindeler. Zihin haritaları kökten değişmiş ve çevrelerine de rol model oluyorlar: Eşitlik ve adalet talep ediyorlar.

Kimisi, zamanında yaşadığı toplumsal bağlamdaki tüm ayrımcılık ve önyargılara rağmen okula gitmiş bir kız çocuğu olarak ortaya koyduğu başarı öyküsünün rüzgârını ardına alıyor.

Kimisi, Urfa gibi patriyarkal ve feodal kodların hâkim olduğu bir ilde siyasi partiler içinde kendine yer açma mücadelesi veriyor.

Kimisi, Kırklareli gibi kadının özgür ve eğitimli olduğu bir ilde bile her çalışma grubunun erkek egemen olması karşısında güçlü bir direniş sergileyerek kentsel düzeyde yarattığı değişimi ülke genelinde politika çıktısına dönüştürmek istiyor.

Ve daha nicesi...

KONDA ARAŞTIRMASI VE SONUÇLARI

KONDA’nın geçtiğimiz sene Ben Seçerim Derneği adına gerçekleştirdiği bir araştırmada, toplumda kadınların yüzde 79’u, kadın milletvekili sayısı arttığı takdirde kadınların başka alanlarda da önemli roller üstlenebileceğini düşünürken, bu oran erkeklerde yüzde 66. Kadınların yüzde 82’si ve erkeklerin yüzde 65’i ise karar verici kademelerde daha fazla kadının yer alması gerektiği düşüncesinde.

Aynı araştırmanın bir diğer çarpıcı bulgusu ise; toplumun yüzde 62’sinin, kadın siyasetçi sayısının artmasıyla daha iyi bir toplum haline geleceğimizi düşünmesi... Ancak, toplumun yarısı, siyasi parti yöneticilerinin kadın adayları seçilemeyecek yerlerden listeye koyduğunu düşünüyor. Dolayısıyla ortada ciddi bir güvensizlik sorunu da var.

Bu, zamanında araştırmacı-yazar Şirin Tekeli’nin kaleme aldığı Kadınlar ve Siyasal Toplumsal Hayat kitabındaki (1982) ana argümanlardan birini de doğrular nitelikte. Tekeli; siyasete girmek isteyen kadınların karşılaştığı en büyük zorluğun, yaşadıkları toplumsal düzende seçim listesinde kendilerine yer bulabilmek olduğunu söyler. Ancak bir kez o listeye seçilebilir bir sıradan giren kadın adayın seçilme olasılığı da bir anda erkekleri geride bırakır.

KONDA araştırmasına geri dönersek; toplumun yüzde 61’i, partilerde mecburi kadın kotası gerektiğini vurguluyor. Toplumun yüzde 73’ü de, ailesinden bir kadının siyasete girmesi durumunda onu destekleyeceğini ifade ediyor.

Ancak şu da bir gerçek ki; kadınların aday listelerinde ön sıralarda yer almaları, bulundukları bölgede kurdukları güçlü toplumsal ilişkilerin yanı sıra hem ekonomik kaynaklar hem de arkalarındaki medya desteğiyle doğrudan alakalı. Dolayısıyla, Ben Seçerim gibi siyasi baskı gruplarının da ekonomik kaynak ve medya desteğinden diğer hemcinsleri kadar fazla yararlanamayan kadınlara destek olması, onlara kız kardeşlik yapması gerekiyor.

EN GÜZELİ HAK EDİYORLAR

Bu ülkenin kadınları iyiyi, güzeli, başarıyı, değişimi, yeni bir hikâyeyi, umudu hak ediyorlar. Ama bunu nasıl elde edecekleri konusunda kâh çıkmaz sokaklara sapıyorlar, kâh yeterince destek görmüyorlar, kâh siyasetin yapısal sınırlılıkları yüzünden değişim yaratma şevkleri kırılıyor.

“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözü, bir türlü “Her başarılı kadın siyasetçinin ardında güçlü bir toplum desteği vardır”a dönüşemiyor.

Bu yüzden önümüzdeki süreçte kadın milletvekili aday adaylarının ve akabinde de adayların yanında durmamız, failliklerini (agency) güçlendirmemiz gerekiyor. Bunu da, toplumsal barışın hâkim olduğu, mutlu bir Türkiye’ye uyanmak için yapmalıyız.

14 Mayıs seçimleriyle birlikte, erkek kulübüne dönüşmüş siyaseti biraz da “kadınlaştırmaya” ne dersiniz?

MENEKŞE TOKYAY KİMDİR?

Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Belçika Katolik Louvain Üniversitesi’nde Avrupa Birliği alanında yüksek lisans çalışmasını gerçekleştirdi ve yüksek onur derecesiyle mezun oldu. Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü’nden doktora derecesini aldı. Avrupa Birliği alanında danışmanlık firmalarında uzman olarak görev aldı. 2003 yılından beri çeşitli dergi ve yayınevleri için çeviri yapmaktadır.

Ayrıca, 2010 yılından bu yana birçok uluslararası haber ajansında Türkiye muhabiri olarak görev almakta ve Türkiye’ye ilişkin gelişmelere dair analizler hazırlamaktadır. Mülteci hakları, çocuk hakları, sosyal politikalar, kadının insan hakları, Avrupa Birliği ve Orta Doğu’daki gelişmeler, başlıca ilgi alanları arasında yer almaktadır.

whatsapp-image-2023-04-06-at-23-52-20.jpeg

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir