‘Bir Gecede Büyümek’ kitabının yazarı Emine Uçak Erdoğan “İçinde bulunduğumuz siyasetsizlik hali, iktidarı ve muhalefetiyle dönülen fabrika ayarları demokratikleşme ve toplumsal uzlaşının önemini bir kez daha gösteriyor” değerlendirmesinde bulunuyor.
2023 genel seçimlerinin üzerinden upuzun bir yaz geçti… İktidar ittifakı seçimi kazandığı geceden itibaren yerel seçim hedefiyle yeni bir süreç başlattı. Muhalefet cephesinde durum adeta yasın evreleri şeklinde seyrediyor. Önce uzun bir süre sessizlikle şekillenen bir inkâr süreci yaşandı. Toplumsal muhalefet açısından kurumsal siyasetteki bu inkâr sessizliği ve sorumluluk alamama hali tam bir hayal kırıklığı dönemiydi. İnkâr sürecinin ardından gelen kabullenme ise tam bir öfke ve pazarlık hali oldu. Yıllar sonra ilk kez seçim kazanmaya bu kadar yakınken gelen başarısızlığın faturasını kimse kabullenmek istemedi ve sorumluluğu da diğer partilere yükledi.
Sürecin güçlü ve belirleyici aktörü CHP olduğu için tartışmalar onun etrafında döndü ama diğer partiler açısından da durum aynıydı. Özellikle de Masa’nın diğer güçlü aktörü olan İYİ Parti yenilginin faturasını kabullenmemekte CHP ile yarışır durumda. İnkârdan pazarlığa giden bu sürecin en ağır faturası ise; muhalefete umut bağlayan seçmenin bile büyük hayal kırıklığı ve bir yandan da siyasetten uzaklaşması oldu. Kendi iç sarsıntıları ve diğer partilerle girdikleri tartışmalarla yazı geçiren muhalefet korkarım sonbaharı da bu şekilde geçirecek.
O sırada iktidarın Türkiye Yüzyılı adını verdiği dönemde yaşananlar ise çok acıtıcı bir dejavu duygusu. Gündemden iki fotoğraf yeterli durumu anlatmaya… CHP Diyarbakır Milletvekili Sezai Tanrıkulu’nun, Mazlumder’in “benzer sözler farklı zamanlarda birçok kişi ve kurum tarafında da dile getirilmiştir” açıklamasında vurguladığı gibi daha önce en üst düzeyde kabul edilen ve tazminat ödenen bir konuda söyledikleri yüzünden başta kendi partisi ve iktidar tarafından hedef gösterilmesi… Ankara’nın göbeğinde yargı ve emniyet yetkilileriyle bağlantılı olduğu deşifre olan suç şebekelerinin ise sessizlikle geçiştirilmesi… Ekonomiden adalete, eğitimden diğer temel alanlara derinleşen eşitsizlikler… Bütün bu fonda tek sorunun; sivil anayasanın olmayışı olarak gösterilmesi… Velhasıl iktidar için siyasetsizliğe sıkışmış bir muhalefetin sağladığı güçlü konfor alanı.
Yaz boyu deprem ve tarımsal sürdürülebilirlik alanlarında farklı illerde, sahalarda bulundum. Seçim sonuçlarından memnun, sorunlarının çözülebildiğini düşünen vatandaşla neredeyse karşılaşmadım. İktidar seçmeni kazanmış olmaktan tabii ki memnun ancak yaşanan sorunların da gayet farkında. Muhalefet zaten güven veremediği için alternatif olarak görülmemişti. Yukarıda bahsettiğim süreç bu güvensizlik duygusunu katmerlendirdi. O yüzden de büyük bir belirsizlik ve gelecek endişesiyle kuşatılmış bir durumda genel itibariyle herkes…
Yaşananlarla ilgili vatandaşın birebir yanında olan, ulaşılabilir muhalefet temsilcisi çok az. Misal mevsimlik işçilerle ilgili sosyal medyada yazan, Meclis’te önerge veren muhalefet temsilcileri var, ancak sahada değiller. Bütünlüklü bir siyasete çok ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz; sorunlar çok karmaşık ve yerel dinamiklere göre değişebiliyor. Deprem bölgesinde durumun iller hatta ilçeler arasında farklılık gösterdiğini, deprem bölgesinden notlarımda yazmıştım, okuyanlar hatırlayacaktır.
İTTİFAK SİYASETİ
Velhasıl muhalefet partilerinin sorumluluk alıp yenilginin muhasebesine kendi paylarından başlamaları, gelecek dönem açısından da büyük bir zaafa işaret ediyor. Hele de sorunun ‘ittifak siyaseti’ olduğuyla ilgili kabuller. Kutupların, karşılıklı hizalanmanın geniş alan sunduğu popülist siyasette; ittifak siyaseti sadece matematiksel olarak değil esasen iktidara alan açan kutuplaşma siyasetinden çıkış için de gerekli bir mekanizma. Altılı Masa’yı kaybetmeye götüren süreç ittifaklaşma değil, bu ittifakın popülist düzenler açısından elverişli imkân sunan şeffaflık ve netlikten uzak bir nitelikte kurgulanmasıydı. Farklı toplumsal kesimler bu ittifakın kendi çıkarları için şekillendiği konusunda yeterince güven duysa bambaşka bir şekilde sonuçlanacaktı muhtemelen. Seçim yenilgisiyle ittifakın toplumsal bir mutabakattan çok siyasi kazanç ittifakı olduğunu hissettirecek şekilde birbirine karşı hizalanmalar, toplumun bu düşüncesinde haklı olduğunu düşünmesine yol açtı.
İçinde bulunduğumuz siyasetsizlik hali, iktidarı ve muhalefetiyle dönülen fabrika ayarları, derinleşen eşitsizlikler; tüm karşı çıkışlara rağmen demokratikleşme ve toplumsal uzlaşının önemini bir kez daha gösteriyor. Bu uzlaşı, iktidarıyla muhalefetiyle partilerin yüksek çıkarlarından daha öte bir siyaset anlayışını gerekli kılıyor bana göre. Siyasette değişimin sıkça konuşulduğu bugünlerde daha önce de belirttiğim üzere kurumsal muhalefetin toplumsal muhalefetten ve ülkenin dört bir yanında hem ekonomik hem de toplumsal iyileşme için gece-gündüz var gücüyle uğraşan topluluklardan öğrenecek çok şeyi var.
EMİNE UÇAK ERDOĞAN KİMDİR?
1973 yılında Siirt’in Şirvan ilçesinde doğdu. İlköğretimi ve liseyi Şirvan’da tamamlayan Uçak, 1990 yılında İstanbul İletişim Fakültesi’ni kazandı ve buradan 1994 yılında mezun oldu. Uçak gazetecilik ve televizyonculuğun yanında uzun süre İhlas Haber Ajansı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi çeşitli kurumlarda çalıştı. Sivil toplum alanında gönüllü ve profesyonel olarak bir çok kuruluş ve platformda yer alan Emine Uçak, yüksek lisans eğitimini Medeniyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kültürel İncelemeler bölümünde, İstanbul’daki Suriyeliler: Gündelik Hayat ve Mekan isimli teziyle tamamladı. Yayımlanmış kitapları: “Çanakkale Savaşı’nda Kürt Civanlar”, Keje: Bir Gecede Büyümek ve Malan Barkirin