“Nil Göncü, beyaz perdede göründüğü ilk andan itibaren izleyiciyi büyülemişti. Pırıl pırıl gözleri, incecik zarif yapısı ve samimiyetiyle dönemin yapımcılarının dikkatini çekmekte gecikmedi.”
Türkiye’nin sinema tarihinde adı pek az anılsa da bazı yüzler vardır ki bir defa göründüğünde belleklere kazınır. Nil Göncü de onlardan biriydi. Parlak gözleri, çocuksu gülüşü ve ekranda bıraktığı sıcaklıkla, döneminin “gelecek vaat eden yıldızları” arasında anılmıştı. Fakat hayatın acımasız terazisi, ona uzun bir sahne sunmadı. Çok genç yaşta aramızdan ayrıldığında geriye yalnızca birkaç film karesi, birkaç röportaj kırıntısı ve unutulmuş bir isim kaldı.

Bir genç düşünün hayalleri var olan. Bir genç düşünün sinemayı seven, beyaz perde de kendini düşünen. İşte böyle biriydi Nil Göncü. Oyuncumuz 10 Nisan 1950 senesinde İstanbul’da dünyaya merhaba dedi. Nişantaşı İlkokulu’nu bitiren ünlü oyuncu daha sonra özel bir okulun tiyatro bölümünde eğitimini tamamlamak için devam etmiştir. Değerli oyuncu “Kuyu’’ simli sinema filmi ile adından söz etmiştir. Aslında Nil Göncü’nün bir anda şöhret olmasının bir nedeni de rol aldığı Kuyu filminin Birinci Adana Altın Koza Film Festivali’ndeki birinciliğidir. Film kendinden o kadar söz ettirmiştir ki oyuncumuz da anılan isimlerden biri olmaya başlamıştır. Yani kader başta kendisine gülmüş bir oyuncudur.
Yeşilçam’ın parlak ışıkları altında bir dönem yıldızı gibi parlayan ama çok genç yaşta aramızdan ayrılan Nil Göncü’nün hikâyesi, sinemanın olduğu kadar magazinin de en hüzünlü satırlarından biridir.
Kuyu filmi ile şöhrete ulaşan Nil Göncü’nün önü artık çok açıktır. Kendisi ile sözleşmeler imzalamak için sırada bekleyen yapımcılardan tutun reklamcılara kadar herkes onun peşindedir. Öyle ki şansı açılan Nil Göncü, İzzet Günay ile “Garibanlar Mahallesi”, Tugay Toksöz ile “Kanlı Sevda”, maalesef son olarak da Murat Soydan ile “Devlerin Öcü” filmlerinde oynadı. Aynı yıl içinde ise 10 film şirketi ile sözleşmelerini imzalamıştı. Artık durdurulmayacak gibi gözüküyordu. Nil Göncü döneminde oyuncu olarak hayatına devam eden ekranın parlak yüzlerini sizlere aktaralım. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Nebahat Çehre, Zeynep Aksu gibi isimlerin olduklarını da unutmamak lazım. Bu kadın oyuncularımızın arasından sıyrılıp ilerlemek çok mühim bir harekettir diye düşünüyoruz. Devlerin Öcü filminin tamamlanmasının ardından hastalanmıştı Nil Göncü, filmin prodüktörü Fehmi Tengiz tarafından Edremit’te bir doktora gösterildi. Doktor bağırsak düğümlenmesi olduğunu söyledi oyuncuya. Oyuncu şaşırmadı çünkü daha önce de bu hastalıktan dolayı ameliyat olmuştu.

Yine ameliyat yolu gözüküyordu. İstanbul’a dönüldüğünde ise ilk iş hastanenin kapısı çalmaktı. Şişli Etfal Hastanesi’nde yapılan ameliyat başarılı geçtiği söylenmişti. İlk üç gün kendisini iyi hisseden Nil Göncü sonrasında 3 Eylül 1969 da 19 yaşında vefat etti.
Nil Göncü, beyaz perdede göründüğü ilk andan itibaren izleyiciyi büyülemişti. Pırıl pırıl gözleri, incecik zarif yapısı ve samimiyetiyle dönemin yapımcılarının dikkatini çekmekte gecikmedi.
Magazin basını Nil Göncü’ye bayılırdı. Gittiği davetlerde çekilen fotoğrafları, gazetelerin arka sayfalarında günlerce konuşulurdu. Bir ara adı, dönemin jönlerinden biriyle (söylenene göre çok ünlü bir aktörle) anıldı. İddialar havada uçuşuyordu: “Aşk mı yaşıyorlar, yoksa sadece reklam mı?” Nil bu söylentilere hiç cevap vermedi. Ama bu sessizlik, söylentilerin daha da büyümesine sebep oldu.
Setlerde ise herkes onun “fazla kırılgan” olduğundan bahsederdi. Küçük kaprisleri vardı belki ama daha çok naifliğiyle tanınırdı. Söylenene göre bir film çekimi sırasında yapımcıyla yaşadığı bir anlaşmazlık, kariyerinin yönünü değiştirmişti. Bazıları “kendi yolunu çizmek istedi” der, bazıları ise “sektör ona ağır geldi” diye anlatır. Gerçeği kimse tam bilmez.
Ne yazık ki hayat, Nil Göncü’ye uzun bir sahne sunmadı. Çok genç yaşta vefat ettiğinde magazin basını birkaç gün boyunca onu yazdı, eski fotoğraflarını bastı. Başlıklar hep aynıydı: “Genç yaşta yitirdiğimiz yıldız” … Ardından başka haberler çıktı, başka isimler gündeme geldi. Nil’in adı ise yavaş yavaş unutuldu.
Bugün, eski dergilerin sayfalarını karıştırırken karşıma çıkan bir fotoğrafında göz göze gelince şunu düşündüm: Nil Göncü sadece bir oyuncu değil, aynı zamanda bir dönemin masumiyetini de temsil ediyordu. Şöhretle gerçek hayat arasına sıkışmış, parlayıp sönen ama iz bırakan yıldızlardan biri…
Belki de bu yüzden hâlâ merakla soruluyor: “Yaşasaydı ne olurdu?”
*Mehmet Utku Şentürk, İletişim Uzmanı ve Araştırmacı Yazar.
