“İleri, sadece bir yazar değil; aynı zamanda edebiyat tarihçisi, eleştirmen ve nostalji dolu bir kent gözlemcisiydi. Onun kaleminde İstanbul'un köşe bucak sokaklarından geçmişin zarif hatıralarına, insan ruhunun en ince detaylarına kadar uzanan zengin bir dünya vardı.”
Bir süre önce aramızdan ayrılan Selim İleri, Türkçe edebiyatın en özgün ve üretken yazarlarından birisiydi. Sessiz ama derin bir yankı uyandıran eserleriyle, edebiyatımızda kendine has bir yer edinmişti. İleri, sadece bir yazar değil; aynı zamanda edebiyat tarihçisi, eleştirmen ve nostalji dolu bir kent gözlemcisiydi. Onun kaleminde İstanbul'un köşe bucak sokaklarından geçmişin zarif hatıralarına, insan ruhunun en ince detaylarına kadar uzanan zengin bir dünya vardı.
1949 yılında İstanbul'da doğan Selim İleri, edebiyatımızın büyük kırılma anlarına tanıklık etmiş ve bu süreçlerin duygu yüklü bir kayıtçısı olmuştur. Eğitim hayatına 1955'te başlayan yazar, birinci sınıfı Cihangir İlkokulunda, sonraki dönemi de Firuzağa İlkokulunda tamamladı. İlkokul üçüncü sınıfta okuma kitabında Reşat Nuri Güntekin'in "Kirazlar" öyküsüyle edebiyata ilgi duyan İleri, ilerleyen yıllarda Halide Edip Adıvar ve Refik Halit Karay'ın eserleri ile tanıştı.
Yazın yaşamına 1970’lerde başlayan İleri, hikâyeden romana, denemeden senaryoya kadar pek çok türde eserler vermiştir. İlk kitabı "Cumartesi Yalnızlığı", onun melankoliyle yoğrulmuş, derin insan ilişkilerini ele alma ustalığının habercisiydi. Bu eserle edebiyat dünyasında adından söz ettiren İleri, kısa sürede kuşağının en parlak yazarlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Selim İleri 1967 yılının Temmuz ayında Yeni Ufuklar dergisinde yayımlanan “Savaş Çiçekleri” öyküsel düzyazısıyla edebiyat dünyasına adım attı. Vedat Günyol’un yardımı ve kendi çabasıyla ilk öykü kitabı Cumartesi Yalnızlığı/Güz Notları 1968 yılında çıktığında, henüz 19 yaşındaydı. 1968 yılı, onun İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladığı yıldır aynı zamanda; ancak, o yıllarda edebiyat çevrelerine girmeye başlayan Selim İleri, 1972’de okulu bıraktı.
1971’de, Halit Refiğ’in önerisiyle senaryo yazmaya başladı. İlk senaryosu Cennetin Kapısı’nın ardından Günahsızlar, Yaralı Kurt, Bir Demet Menekşe, Seni Kalbime Göndüm ve Göl gibi yirmiye yakın senaryo yazdı. Yayımlanan tek senaryosu Kırık Bir Aşk Hikâyesi ile 1982’de Sinema Yazarlar Birliği tarafından yılın en iyi senaryosu ödülüne layık görüldü.
İleri’nin eserlerinde geçmişe özlem, modern hayatın yalnızlığı ve insan ilişkilerindeki karmaşıklık öne çıkar. Özellikle "Her Gece Bodrum" romanı, modern Türkiye edebiyatının kilometre taşlarından biri olarak değerlendirilir. Bu roman, bir tatil beldesinin yüzeydeki parlaklığıyla altındaki derin mutsuzlukları ustaca bir araya getirir. İleri’nin dili, sade ama büyüleyicidir; okuyucuyu içine çeker ve sıradan bir anı bile şiirsel bir anlatıma dönüştürür.
Selim İleri aynı zamanda İstanbul’un unutulmuş sokaklarına, yıkılmış köşklerine ve kaybolmaya yüz tutmuş insanlarına da derin bir tutkuyla bağlıdır. Eserlerinde İstanbul’un hem bir kahraman hem de bir arka plan olarak sıkça yer bulması, onun şehirle kurduğu kişisel bağın bir yansımasıdır. "İstanbul Hatıralar Kolonyası", bu bağın en güzel örneklerinden biridir.
ÖDÜLLERE DOYMAYAN BİR YAZAR
Farklı türlerde eserler vermeye devam eden edebiyatçının Kırık Bir Aşk Hikayesi adlı senaryosu Sinema Yazarları Derneği tarafından 1982-83 döneminin en iyi senaryosu ödülü olarak belirlendi.
1991 yılında Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın ile Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü'ne ulaşırken, Allahaısmarladık Cumhuriyet adlı oyunu da 1997'de hem Afife Jale hem de Avni Dilligil ödüllerini aldı.
Yazara 1999'da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 'televizyon' alanında kültür-sanat ödülü verildi. Radyo çalışmaları nedeniyle o yıl Dialog Medya Ödülü'nü de aldı.
2002 yılında Orhan Kemal Roman Armağanı'nı Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak kitabıyla alan İleri, 2012'de Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü.
2021'de ise İleri'ye Erdal Öz Edebiyat Ödülü takdim edildi.
Selim İleri romanlarında, bireyin iç dünyasından yola çıkıp içinde bulunduğu dönemi, yaşamın değişkenlerini de içine alarak gelişen yalnızlık, cinsellik, aşk, aydın eleştirisi gibi belli başlı izlekleri kendine özgü bir duyarlıkla işlemiştir. Yazarın ilk dönem romanlarında, bireyin toplumdaki konumunu sorgulayan, bireyin hallerini sergileyen bir tavrı vardır. Bu dönem romanlarının içeriğini belirleyen bir diğer durum ise, cinselliğin öne çıkartıldığı romanlar olmasıdır. Selim İleri, Bodrum Dörtlemesi’nde tarihsel zamanın kimi olgularına değinmekle birlikte, kentsoylu aydınların bireysel tarihini ele alır.
Yazar ikinci dönem romanlarında, bireysel izlekleri işlemeye devam etmekle birlikte, toplumsal sorunlarla daha çok ilgilenmeye başlamıştır. Onun kültürel ve siyasal yaşamla hesaplaşmaları, romanlardaki izleklerin ortak yönüdür. Ancak ikinci dönemde bu hesaplaşma, geçmişe yönelerek tarihsel bir boyut kazanır. Yazar bu romanlarda edebiyat, sanat ve kültür tarihimizdeki gerçekliklerden yola çıkarak kendi romanını kurgulamıştır. Yaşarken ve Ölürken bu değişimin tam ortasında, arafta durur ve bu özelliğiyle bir kırılma noktası olarak algılanabilir. Selim İleri Yaşarken ve Ölürken romanında, Bodrum Dörtlemesi’nde olduğu gibi, dar bir aydın/sanatçı çevresinin kişisel sorunlarını dillendirilmekle birlikte, toplumsal tarihe yönelmiştir.
ATTİLA İLHAN ETKİSİ
Attilâ İlhan, yazarın anılarında özel bir yere sahiptir. Hem zorlu bir kişilik olarak görülür hem de derin bir sevgiyle anılır. İlhan, yalnızca yazarın çalışmalarını desteklemekle kalmamış, eserlerine isim bulma konusunda da yardımcı olmuştur. "Her Gece Bodrum", "Ölüm İlişkileri", "Cehennem Kraliçesi" ve "Ölü Bir Kelebek" bu isimlerden yalnızca birkaçıdır. Yazar, İlhan’ın teşvikiyle "Bu Gece ve Her Gece" adında bir roman kaleme almış; ancak eser, yine İlhan’ın önerisiyle "Her Gece Bodrum" adıyla yayımlanmıştır.
"Her Gece Bodrum", Bodrum’a tatil için gelen bir grup İstanbullu gencin hikâyesini anlatır. Bu karakterler farklı duyarlılıklara, çelişkilere ve özlemlere sahiptir. Roman, gençler üzerinden bireyin yalnızlığını, yozlaşmış ilişkileri ve modern insanın açmazlarını işler. Bu yalnızlığın temelinde ise iletişimsizlik yatar. Herkes kendi dünyasında, içine kapanmış bir şekilde yaşamını sürdürür.
Modern çağın özelliklerinden biri olan “içe kapanma”, “izole bir hayat”, “kalabalıklardan uzaklaşma isteği” ve “iletişimsizlik” gibi temalar romanda güçlü bir şekilde işlenmiştir. Bu nedenle eser, bir gençlik romanı olarak da değerlendirilebilir. Yazar, bu romanıyla Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazanmıştır.
Romanın atmosferi, mekânın doğasıyla bireylerin ruh hali arasında güçlü bir bağ kurar. Şöyle bir betimleme ile açılır: “Bulutlar, dağlardan ve kuzeyden Bodrum’a doğru üşüşüyordu. İnsanların gece gündüz eğlendiği, görkemli bir doğanın ortasında bir umut ışığı gibi beliren bu yerde, gökyüzü şimdi toprakla birleşiyordu.” (s. 2)
ROMANLARINDAKİ İZLEKLER
Selim İleri, entelektüel, sanatla, sanatın sorunlarıyla uğraşan bireyin dış gerçeklikle ilişkisi üzerinde durmuştur. Birey, kimi zaman algıladığı ve sürekli sorguladığı bu gerçeklikle kendi iç gerçekliği arasında uyum sağlamamaya başlar ve bir süre sonra, toplumsal yaşam içindeki konumuyla çatışarak psikolojik bir uyumsuzluk ve yabancılaşma yaşar. Bu yabancılaşma roman kişisini kimi zaman intihara kadar götürür. Yazarın romanlarında intihar, başkaldırıyı simgeleyen bir edim olarak karşımıza çıkar.
İleri’nin romanlarında anımsama oldukça önemli bir belirleyicidir. Romancı, geçmişin izini sürer. 1950’li yıllardan bugüne gelen bir bakış açısı vardır. 1950’li yıllar, yazarın çocukluk dönemidir. Özellikle 1990’dan sonra yazdığı romanlarında tanıklık ettiği geçmişle birlikte, okuduğu eserlerden yola çıkarak Osmanlı’nın son zamanlarının anlatıldığı bir geçmiş de yer alır. Romanlarda, tarihsel olayların anımsanmasıyla, toplumsal geçmişle bireysel geçmiş iç içe geçişimli olarak verilmiştir. Zamanın geçmesiyle birlikte değişen yaşam, birey ve insan ilişkileri sorgulanır.
Edebiyat tarihine olan ilgisi ve bu alandaki titiz çalışmaları da, İleri’yi yalnızca bir yazar olarak değil, bir kültür mirası koruyucusu olarak da öne çıkarır. Türk edebiyatının ustalarını ve unutulmuş eserlerini gün yüzüne çıkarmak için verdiği çaba, onun derin bir vefa duygusuna sahip olduğunu gösterir. Özellikle Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi yazarlar üzerine yaptığı çalışmalar, edebiyat dünyamızda önemli bir boşluğu doldurmuştur.
Selim İleri'nin eserlerini okurken, insan ruhunun en ince katmanlarına dokunan bir yazarı tanırız. O, sadece hikâyeler anlatmaz; bizi geçmişin zarif izlerine, günümüzün karmaşasına ve geleceğin belirsizliğine taşır. Türkçe edebiyatın bu kıymetli sesi, her zaman farklı bir boyut kazandıran, sessiz ama güçlü bir yankıdır.
Edebiyat tarihimize bıraktığı derin izlerle Selim İleri, yalnızca bir yazar değil; bir dönem, bir ruh hali ve bir kültür taşıyıcısıydı. Yeni yılın ilk günlerinde yitirdiğimiz, her sayfasında keşfedilecek yeni bir dünya saklayan bu ustayı daha çok okumak ve anlamak, edebiyatla derin bir bağ kurmak isteyen herkes için bir zorunluluktur.
