Görüşler

Uluslararası güvenlik için KKTC tanınmalı

Uluslararası güvenlik için KKTC tanınmalı

Avukat Esra Ersoy “KKTC’nin üzerine düşen evrensel hukuk ilkeleri ve demokratik sistemin gerekliliklerini sağlayan hukuki güvenliği koruması ve sürdürmesi, uluslararası toplumun dikkatini bu hukuki anomaliye çekmesidir’ diyor.

Uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi çalışmalarında defacto ülkelerin incelemesi sıklıkla hukuki bakımdan ve siyasi bakımdan ele alınır. Oysa bu ülke vatandaşlarının yarınlarını belirleyen dinamikleri ele alınırken tarihsel süreç, yasallık ve siyasi konjonktürün yanında asıl değerlendirilmesi gereken günlük yaşam kalitesi, hukuki güvenlik sorunu ve temel bireysel insan hakları ihlalleridir veya engelleridir.

21. Yüzyılın değişen koşullarında halen temel insan hakları kısıtlamalarına maruz kalınmaktadır. Disiplinler arası çalışmaların zorunlu olduğu bölgesel çalışmalar ve kendine özgü dinamikleri tarihsel, siyasi, sosyolojik ve hukuki çalışmaları zorunlu kılmaktadır. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti özelinde uzayan çözümsüzlük süreci, makul sureyi aşmış, nesilden nesle devredilirken beraberinde sadece çözülmesi değil, hatta önlenmesi zorunlu yeni sorunları da taşımaktadır.

*

1974 öncesinde yaşanmış güvenlik kaygısı 1974 sonrası süreçte yeni güvenlik tanımıyla farklı biçimlerde kendini göstermektedir. Hemen akla gelen çatışma, can güvenliği, siyasi ve toplumsal güvenlik sorunlarıdır. Siyaseten ve hukuken varlığı uluslar arası toplumun çoğunluğu tarafından reddolunan KKTC’de fiilen var olan gerçek kişiler, en temel insan haklarını kullanırken uluslar arası korumadan mahrum kalmaktadırlar. Tanınmayan defacto varlığına rağmen, KKTC’nin varlığı yadsınamayacak gerçek kişi muhatapları, adalet erişimi ve hukuki güvenlik haklarından mahrum kalmaktadırlar. Düşünülenin aksine bu ihlaller bir ya da bir kaç ilgili/ ilintili devletin sorunu değil, topyekun ve etkili çözüm üretememiş uluslararası toplumun sorumluluğudur. Son zamanlarda, özellikle Avrupa Adalet Divanı kararlarında sıkça yer verilmeye başlanan hukuki güvenlik ilkesi, hukuki güvenlik kavramını gündemde tutmaktadır.
Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak hukuki güvenlik, hukukun uygulanmasındaki belirsizlik veya ani değişim riskini ortadan kaldırmaya yönelik bir garanti veya koruma olarak tanımlanabilir.

*

Hukuk devleti, en temel tanımıyla temel hak ve özgürlükleri tanıyan ve bu hak ve özgürlükler için güvence sistemi oluşturan ve böylece bireylerin hukuki güvenliğini sağlamayı taahhüt eden devlettir. Hukuki güvenlik kavramı bu içeriğin somutlaştırılması bakımından önemli bir yere sahiptir. Yakın tarihte ulusal ve uluslararası hukuk sistemlerinde daha sık yer verilmeye başlanmış olan hukuki güvenlik kavramı gerçekten de gerek bireylerin devletle olan ilişkileri gerekse ekonomik hayatın gereği olarak özel hukuk sözleşmeleri bağlamında günden güne önem kazanmaktadır.

Almanca’daki “rechtssicherheit” kavramı dilimizde karşılılığını bu şekilde bulsa da, Fransızca ve İngilizce metinlerde ve kararlarda kullanılan “la sécurité juridique”, “legal certainty/ legal security” kavramlarının tam karşılığı, güvenlik kelimesini hukukilik sıfatıyla vurgulayan “hukuki güvenlik” kavramıdır. Ayrıca Avrupa Birliği idare hukukunda “legal certainty” kavramının, Alman hukukundaki “rechtssicherheit”, Fransız hukukundaki “la sécurité juridique” kavramlarını karşılayacak şekilde kullanımı, bu kavramın hukuki kesinlik ya da hukuki belirlilik anlamında kullanılmadığını göstermektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının Fransızca ve İngilizce resmi metinlerinde de “la sécurité juridique” ve “legal certainty” kavramlarının aynı anlama gelecek şekilde birbiri yerine kullanıldığı görülmektedir. Amerika’da ise hukukun muğlak, belirsiz ve güvensiz olduğunu ifade etmek için sıklıkla “legal indeterminacy” kavramı kullanılmaktadır. “Legal certainty” kavramı yerine ise, “legal indeterminacy” kavramının karşıtı olan “legal determinacy” kavramı kullanılmaktadır. Hukuki güvenlik basitçe, hukuki durumlarda güvenlik, istikrarlılık ve süreklilik olarak düşünülebilir. Daha genel olarak, hukuki güvenlik, hukukun uygulanmasındaki belirsizlik veya ani değişim riskini ortadan kaldırmaya yönelik bir garanti veya koruma olarak tanımlanabilir.

*

Avrupa Birliği hukuku ve, hukuki güvenlik ilkesi, kamusal yetki ve ayrıcalıkların hukuk tarafından sınırlanması, hukuk süjelerinin kamusal yetki ve ayrıcalıkların keyfi kullanımına karşı yine hukuk tarafından korunması olarak tanımlanmaktadır. Avrupa Birliği İdare Hukukunda hukuki güvenlik ilkesinin kapsamı Alman ve Fransız hukukundan etkilenerek, bu iki hukuk sisteminin hukuk devleti ilkesine yaklaşımının ortak noktası olarak, devletin temel hukuki değerlere saygı göstermesi ve saygı gösterildiğine duyulan güven olarak değerlendirilmiştir. Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk kurallarının belirli, istikrarlı ve öngörülebilir olması, bireylerin bu kuralların kendilerine uygulanması sırasında idarece gerçekleştirilen tüm işlem ve eylemlerde devlete güven duymaları ve bu güvenin hukuk sistemi tarafından korunması olarak da tanımlanabilir.

*

Görüldüğü gibi hukuki güvenlik ilkesi tanımı genel kabulle devlet ve birey üzerinden ilişkilendirilmektedir. Bizim kendine özgü biricik çözümsüzlüğümüz KKTC özelinde uluslararası çoklu bir devlet tanınmayışı vardır. Diğer yandan, kendi içerisinde devlet olma irade ve bilincini ortaya koyan KKTC mekanizmaları uluslar üstü sistem tarafından var kabul edilmemektedir. Keza, defacto varlığı kabul de görmektedir ancak hukuken var da değildir. Kişi hak ve özgürlükleri dendiğinde karşımıza uluslararası hukuk ve onunla paralel iç hukuk kural mekanizmaları çıkmaktadır.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları konvansiyonu, uluslararası hukuk bağlamında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatı ve yargı örgütüne de rehberlik etmektedir. Bu denetimlerin yapılabilmesi bakımından Uluslararası Adalet divanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve AB`nin kendine özgü karakteristiğiyle yarattığı hukukunun denetimi için Avrupa Adalet Divanı kararları da hukuk yaratmakta ve bu evrensel değerlerin uygulanırlığını sağlamaktadır.

*

Hukuk güvenliği bakımından; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 6’da ‘Herkes her nerede olursa olsun hukuk kişiliğinin tanınması hakkını haizdir’; ve Madde 7 Kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun eşit korumasından istifade hakkını haizdir’der. Yine herkese iş bu beyannameye aykırı her türlü ayırt edici muameleye karşı ve böyle bir ayırt edici muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır’ ifadesi de beyannamede açıkça sayılmıştır. Devletlerin tanınmaması sebebiyle bireylerin hukuki varlığının göz ardı edilmesi Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine aykırıdır. Malumunuz Madde 2 ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir. Ayrıca, ‘bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz’ düzenlemelerini getirmektedir.

*

Uluslararası toplumun tartışa durduğu siyasi ve hukuki ayrıntılar bir yana dursun, bireysel evrensel hak ihlallerine “kanunilik” ve “yasallık” ile meşruiyet kazandırılmaktadır ya da kazandırılmaya çalışılmaktadır. Hukuki tanınırlık verilmeyen demokratik hukuk devleti olma vizyonundaki KKTC bir yana, Kıbrıs çözümüne müdahil ve muhatap olma iddiası taşıyan tüm tanınır devletler ve hatta Avrupa Birliği dahi KKTC’de bir biçimde hukuki varlık geliştiren ve sürdüren tüm AB vatandaşlarına karşı da hukuk güvenliği ve adalet erişimini eşit biçimde sağlamakla yükümlüdür.

Bu arada hatırlanması gereken BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini esas alan ve daha etkin uygulama çabasıyla imzalanmış olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, AB üyesi tüm devletler taraf olmasına karşın, henüz Avrupa Birliği birlik olarak AİHS taraf değildir. AB kararlarının ve uygulamaya yansımalarının AİHS kapsamında da denetimi mümkün değildir. KKTC vatandaşlarının Avrupa adalet divanına yönelmeleri durumunda da yine tanınmayan, yok sayılan mahkemelerin kararlarını bir üst merciiye taşıyamayacaklardır.

Her ne kadar, KKTC’de mahkemelerin bağımsızlığı, Anayasal güvence altına alınmış olsa da uluslararası toplum tarafından tanınmama, bireylerin hukuk güvenliği bakımından başlı başına bir insan hakkı ihlali ve başka diğer insan hakları ihlallerine potansiyel teşkil etmektedir. Kararı veren muhatap devlet yerine dolaylı bir biçimde yönlendirilmiş bir adalet mekanizması çoğunlukla yine o devletin doğrudan fiilleri sebebiyle gerçekleşmemiş olacağından KKTC’deki hukuk uygulamalarına karşı denetim yapılamamaktadır. Bu uygulama yukarıda değindiğimiz BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisine aykırılık teşkil etmektedir. Dikkat edilmesi gereken, bireylerin hak arama özgürlüklerinin bizzat bu kuruluşların siyasi çözüm sürecindeki tavır ve uygulamalarından kaynaklanmaktadır. KKTC mahkemelerinin yetkili ve yeterli mahkeme olarak kabul edilmeyişi bireysel hak arayışını sıklıkla imkansız kılmakta ya da en hafif haliyle zorlaştırarak ve geciktirerek yetersizleştirmekte ve adaletsiz sonuçlar doğurmaktadır. siyasi ve hukuki çözüm ya da çözümsüzlükten bağımsız, etkili, adil, eşit adalet erişimi temel insan hakkı olarak, bireylere sağlanmak zorundadır.

*

Uluslararası toplum, KKTC’de hukuki varlığını sürdüren tüm bireylerin hak arama haklarını hangi yasal ve siyasi gerekçe ile olursa olsun, sağlamakla yükümlüdür. Uluslararası toplumun müdahil olduğu 40 yılı aşan siyasi çözümsüzlüğün, 40 yılı aşan fiili varlığın bireysel sonuçlarının görmezden gelinebileceği makul süre aşılmıştır. KKTC’de varlığını sürdüren tüm bireylerin hukuki güvenliğinin sağlanması uluslararası toplumun ivedi sorunudur. Aksi halde bu hukuki karmaşa yeni toplumsal ve kitlesel uyumsuzluk ve çatışmaları doğurabilecektir. Kişi bazında hak arama özgürlüklerini kullanmalarına olanak sağlanmalı; gerekirse BM düzeyinde çözüm sürecindeki bu defacto devletlerin bireylerine, defacto devlet uygulamaları ile ilintili doğrudan hak arama platformu sağlanmalıdır. Bu yolla, etkin, yeterli ve tatmin edici adil çözümün gecikmesiyle doğabilecek yeni zararlar önlenmiş olacaktır. Gecikmiş adaletin adil olmadığının kabulüyle, uluslararası toplum, barışı sağlama ve huzuru koruma yükümlülüklerini de gerçekleştirmiş olacaktır. Zaten uyuşmazlık içinde olunan devlet ya da devletlerin yargı organlarının ön adres gösterilmesi uygulanabilirlikten uzak olmak bir yana, evrensel hukuk ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir. Bireylerin hak arama hakları hiç bir siyasi ve hukuki gerekçeyle hiç bir organ tarafından kısıtlanamaz.

Sonuç olarak KKTC’nin üzerine düşen evrensel hukuk ilkeleri ve demokratik sistemin gerekliliklerini sağlayan hukuki güvenliği koruması ve sürdürmesi, uluslararası toplumun dikkatini bu hukuki anomaliye çekmesidir.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir