Görüşler

Walter Lippmann: Karizmatik gazeteci endişeli liberal

Walter Lippmann: Karizmatik gazeteci endişeli liberal

‘Tuhaf Günler Peşimizde’ kitabının yazarı Halil Turhanlı, modern gazetecilik anlayışının yerleşmesini sağladığı dile getirilen Walter Lippmann’ın düşünce dünyasına ışık tutuyor.

Walter Lippmann’ın modern gazeteciliğim önde gelen yaratıcılarından olduğu, modern gazetecilik anlayışının yaygınlaşmasını ve yerleşmesini sağladığı sıklıkla dile getirilmiştir. Bu iddiada gerçeklik payı mevcuttur. Ama o yalnızca karizmatik ve etkili bir gazeteci değildi. Çok yönlüydü. Kamu entelektüeliydi, “halk filozofu” olduğunu söylüyordu. Siyasi düşünür olarak da kendini kabul ettirmişti. Woodrow Wilson başta olmak üzere ABD Başkanlarının danıştıkları, görüş aldıkları bir uluslararası ilişkiler uzmanıydı.

Çelişkili olduğu söylenmiştir. Bu da doğrudur. Gerçekten entelektüel yolculuğu boyunca düşüncelerinde geniş çaplı değişimler meydana geldi. Düşünceleri, siyaset anlayışı demokrasiyi tanımlayışı birkaç kez ve büyük ölçüde değişti. Fabian sosyalistti olarak başladığı noktadan katılımcı demokrasiye dair şüpheler besleyen ve siyasi teknokrasiyi savunan muhafazakârlığa uzandı. Küresel barış savunuculuğundan vazgeçerek siyasette ve uluslararası ilişkilerde realizm adına Amerika’nın çıkarlarının sözcülüğüne vardı.

***

Lippmann, Harvard’da eğitim gördüğü dönemde Britanyalı düşünür Graham Wallas da orada ders veriyordu. Fabian sosyalistti olan, toplumsal adalet için reformların önemini vurgulayan Wallas’ın derslerini izledi ve onun savunduğu tarzda sosyalizmden etkilendi. Wallas toplumsal ilişkileri ele alışta o dönemde çok ender rastlanan bir bakış açısına sahipti. Sorunu psikodinamik bir açıdan yaklaşıyordu.
Harvard’da Lippmann’ı bir başka düşünür daha etkilenmişti: muhafazakâr filozof George Santayana. İspanyol asıllı düşünür Harvard’da Yunan felsefesi dersleri veriyordu. Lippmann onun bütün derslerine yazıldı. Santayana bu çok ilgili ve çok meraklı öğrencisine asistanlık teklif etti. Ancak Lippmann kararını vermişti, gazeteci olacaktı.

Santayana’nın politik görüşleri çelişkiliydi; elitizm ve demokrasi arasında gidip geliyordu. Hukukun meşruiyetini hiç değiştirilmeden korunması gereken doğal düzenden aldığını ileri sürüyordu. Lippmann’ın sosyalist Graham Wallas ile değişmez doğal düzene inanan muhafazakâr Santayana’dan aynı zamanda ve aynı ölçüde etkilenmiş olmasının onun çelişik siyasi düşüncelerinin bir nedeni olduğu söylenebilir.
Lippmann aynı zamanda uluslararası ilişkiler uzmanıydı. Başta Woodrow Wilson olmak üzere bazı ABD başkanlarına resmi olmayan danışmanlık yapmıştı. Başkan Wilson 8 Ocak 1918’de Kongre’de yaptığı konuşmada Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda yeni bir dünya düzeninin kurulmasının zorunlu olduğunu dile getirmiş, bu yeni düzenin temelini oluşturacak on dört ilkeden söz etmişti. Wilson Prensipleri olarak da bilinen maddelerin belirlenmesinde, Başkan’ın bunları açıkladığı konuşmasının hazırlanmasında Lippmann’ın rolü olduğu bilinir. Daha sonraki yıllarda Theodore Roosevelt’in de beyin takımındaydı. Gazete yazıları sadece Beyaz Saray’da, yönetim katlarında, ofislerde okunmadı; yazılarını sıradan insanlar da takip ettiler.

Birinci büyük savaş sonrasında sürekli barışın tesis edilmesi için koşulların ve Milletler Cemiyeti gibi kurumların oluşturulmasını destekledi. Ne ki, barışın gerçekleşmemesi onu karamsarlığa sevk etmişti. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin çıkarlarını ön planda tutan yazılar kaleme oldu. O dönemde yeni bir güç dengesi doğmuş, ABD’nin, Batı dünyasında en büyük güç olma niteliği kesinlik kazanmıştı.

Bunun korunması ABD’nin Avrupa ile olan ilişkilerini yeniden ve kendine bağlılıklar kazandırarak örgütlemesini, Avrupa’da hiçbir devletin diğeri üzerinde etkili olmamasını, söz konusu coğrafyada kalıcı barışın tesisini gerektiriyordu. ABD çıkarları doğrultusunda kalıcı barışın sağlanabilmesi için savaş sonrası Avrupa’nın iktisadi onarımına yardımda bulundu. Lippmann bu dönemde ABD’nin dış politikasını politik realizm adına destekledi hatta bu politikayı belirleyen öneriler sundu. Soğuk savaş terimini de ilk kullananlardan biriydi. ABD’de dahil olmak üzere Büyük Britanya’yı, kıta Avrupası’nı kapsayan siyasi-kültürel bölge olarak Atlantik topluluğunu savundu. Jeopolitik bir dil kullanarak ABD’nin çıkarlarını meşrulaştıran tezler geliştirdi.

***

Lippmann’ın 1922’de yayımlanan Kamuoyu kitabı sosyal psikolojiden, toplumbilimden siyaset kuramından yararlanarak yazılmış disiplinlerarası bir çalışmadır. Kamuoyunun nasıl oluştuğunu analiz ediyordu. Aslında kamunun oluşumuna dair çalışmalar yüzyılın hemen başında başlamıştı. Gabriel Tarde “Kamuoyu ve Kalabalık” başlıklı denemesini Lippmann’ın kitabından yirmi yıl önce kaleme almıştı. Fransız toplumbilimci gazetelerin kamunun oluşmasında etkili olduğunu, gazetelerin okuyan, siyasi hayata katılan ve bu özelliğiyle de ‘kalabalıktan’ farklı olarak donanımlı ve rasyonel niteliklere sahip “kamu”yu yarattığını ileri sürüyordu. Tarde’a göre salonlar, kahvehaneler kamunun gazetelerden okuduğu haberleri, edindiği bilgileri tartıştığı kültür mekânlarıydı.

Kamu ve kalabalık arasında keskin bir sınır çizen Fransız toplumbilimcinin aksine Lippmann’ın gazetelerin bilgili insanlardan oluşan bir kamu yarattıkları konusunda şüpheleri mevcuttu. Şüphelerini kendi bulduğu stereotip teriminden yararlanarak açıklamaya çalıştı. Peki, neydi stereotip ve stereotipleştirme? Lippmann’a göre stereotip basite indirgenmiş, derinliksiz hale getirilmiş olandı ve gazetelerin yaptığı tam da buydu. Girift konuları, olayları derinliksiz hale getirerek okura sunuyorlardı.

Böylesi bir sunum okuru bilgilendirmiyordu. Bir başka ifadeyle, Lippmann modern toplumlarda yurttaşların toplumun farklı alanlarında ortaya çıkan karmaşık sorunları çözebilecek bilgi ve yetenekten yoksun olduklarını, ancak basite indirgenmiş olanı kavrayabildiklerini, medyanın da okura stereotipler sunmak suretiyle bunu teşvik ettiğini belirtiyordu. Stereotip terimi hakkında bir şey daha: Bugün bu terim Lippmann’ın ilk kullandığından, yani 1920’lerdan daha kötü bir anlama sahip. Richard Dyer’in deyişiyle bir ‘istismar terimi’. Günümüzde hiçbir masumiyeti yok. Stereotipleştirme bireyi farklı kılan özelliklerini görmezden gelerek ve etnik, ırksal, cinsel bir özü varsayarak önyargılara dayalı genellemeler yapmak.

Çoğu kez da aşağılayıcı genellemeler Lippmann’ın basının işlevine ilişkin kuşkuları giderek derinleşti, kamuoyu adı altında ve ‘rıza imalatı’ yoluyla farklı dünyaların insanlarının biraraya getirildiğini ileri sürdü.

En sonunda kamuoyunun “hayalet” olduğunu belirtti. Gerçekten, Kamuoyu‘ndan üç yıl sonra yayımlan Phantom Public’de (Hayalet Kamu’da) Lippmann’ın bakışı daha karamsardı. Bu karamsarlıktan kaynaklanan elitist bir yaklaşımla demokrasiyi bir kez daha gözden geçirdi. Kamunun esasen mevcut olmadığını ileri sürüyor; toplumun teknokratlarca yönetilmesi fikrini tekrar ediyordu. Modern toplumun karmaşık yapısı içinde sorunların daha da çoğaldığını, giderek daha fazla sorun doğduğunu, bunlara çözüm bulmanın da güçleştiğini, söz konusu güçlüğün ancak siyasi teknokrasiyle çözümlenebileceğine işaret ediyordu.

***

Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde sürekli barışı inşa etmek mümkün olmamış, Avrupa’da kimi yerde demokrasi giderek askıya alınmış, yavaş yavaş totaliter rejimlere kayılmıştı. Asıl ilgi çekici ve endişe verici olan totaliter düzenlerinin halk desteği bulmasıydı. Savaşın sonunda sürekli barışın yerleşmesi için çalışan, bunu sağlayacak koşullarının oluşması için çaba harcayan Lippmann bu gelişmeler karşısında umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmıştı. Onun siyasi teknokrasiyi bir çözüm olarak görmesinin nedeni büyük ölçüde bu ruh halidir. Kitlelerin demokrasiyi vazgeçilebilir olarak görmeleri karşısında katılımcı demokrasiyi ‘ulaşılamaz bir ideal’ olarak niteledi.

Lippmann’ın modern toplumun kendi alanlarında çok yüksek derecede teknik bilgi sahibi olan uzmanlarca yönetilmesine dair önerisi Platon’un filozoflarca yönetilen ideal devlet tasarısıyla kıyaslanmıştır. Platon devlet adamlarının felsefe bilmelerinin gerektiğini, filozofun en bilgili insan olduğunu, dolayısıyla toplumu en iyi onun yönetebileceğini, bütün toplumun mutluluğunu sağlayacağını düşünüyordu.

Lippmann’ın gazeteci ve, kamu entelektüeli olarak kimliği elbette yaygın olarak biliniyordu; onun siyaset teorisyeni de olduğu pek çok kişi açısından daha çok pragmatist düşünür John Dewey ile aralarındaki polemik vesilesiyle belirginlik kazandı. Tarihsel ayrıntılar bir yana bırakıldığında tartışmanın odağında demokratik yurttaşlık konusu yer alıyordu.1920’lardaki bu tartışma aslında noktalanmış değildir. Daha sonraki yıllarda canlanmış, yankılanmış ve başka siyaset felsefecileri, akademisyenler tarafından da sürdürülmüştür.

John Dewey, Public and İt’s Problems başlıklı kitabında Lippmann’ın iki kitabında ileri sürdüğü tezleri, özellikle onun siyasi teknokrasi önerisini eleştirdi. Kamuoyu, katılımcı demokrasi, bürokrasi konularında yürütülmüş olan tartışma günümüzde de önemini koruyor. Demokrasinin krizinden sıklıkla söz edilen günümüzde de önemini koruyor.

Dewey insan toplumunun içgüdüleriyle davranan bilinçsiz varlıklardan oluşmadığını, insanların eylemlerinin sonuçlarını öngörebilme ve kavrayabilme, başkalarının kararlarından olumsuz yönde etkilendiklerinde tepki verme kapasitesine sahip olduklarını vurguluyordu. Dewey’e göre insanlar kurumlar ya da başka insanlarca alınan kararlar onlar üzerinde olumsuz etkiler doğurduğunda bir araya gelerek bunun giderilmesi için çaba gösterirler. Pragmatist düşünür ‘olumsuz dışsallıklar’ (negative externalities) olarak kavramlaştırdığı bu etkilere tepki veren, bunların giderilmesini talep eden insanların bir araya gelerek kamuyu oluşturduklarını ileri sürer.

Kaynaklar:
Lippmann, Walter (1993), Phantom Public, Transaction Publishers
Lippmann, Walter (2020), Kamuoyu, çeviri editörü: O. D. Yılmaz, Kabalcı Yayınları

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir