Arılarına "mat mat mat mat" diyerek sesleniyor, eline melisa otu sürüyor, tenekeye vuruyor... 63 yaşındaki Mürvet Teyze arıları diliyle komuta ediyor!
Kırklareli’nin Pehlivanköy ilçesine bağlı Kuştepe köyünde yaşayan 63 yaşındaki Mürvet Gürses, görenleri şaşkına çeviren arıcılığıyla dikkat çekiyor. Yaklaşık 30 yıldır kayınpederinden kalan geleneksel sepetlerle arıcılık yapan Gürses, binlerce arıyı "mat mat mat mat" komutuyla yönlendiriyor. Kovan arıcılığı yerine doğal yöntemleri tercih eden Gürses’in arılarla kurduğu bağ, duyanları hayrete düşürüyor.
BİNLERCE ARIYI DİLİYLE YÖNLENDİRİYOR
Kırklareli’nde kaliteli bal üretimi için doğaya saygılı geleneksel yöntemleri tercih eden arıcılar, oğul alma mesaisine başladı. Kuştepe köyünde 30 yıldır sepetle arıcılık yapan Mürvet Gürses, diğer arıcılardan çok farklı bir yöntem izliyor. Arılarını diliyle yönlendiren Gürses, “mat mat mat mat” diye seslenerek binlerce arıyı tek bir sepete toplayabiliyor.
Koloni oluşturan arıların kümelendiği ağaç dallarının altına sepetlerini bırakarak onların doğal yolla yerleşmesini sağlıyor. Melisa otunun kokusunu eline süren Gürses, bu kokuyla arıların dikkatini çekiyor. Ardından tenekeye vurarak ve ıslık çalarak arılara yön veriyor.
KOVAN YOK, SUNİ PETEK YOK: TAMAMEN DOĞAL
Mürvet Gürses, modern arıcılık yöntemlerine karşı değil ama kendi yolunun daha doğal olduğunu söylüyor. Sepetle arıcılık yapan Gürses, “Kovan kullanmıyorum, suni petek koymuyorum. Senede bir kez bal alıyorum ama çok kaliteli oluyor” diyor. Bu yıl arılarını iyi beslediğini belirten Gürses, bolca oğul verdiklerini ve bu nedenle sezon boyunca yoğun mesai yaptığını ifade ediyor.
“TENEKEDEN SES, ELDEN MELİSA KOKUSU”
Gürses’in arılarla kurduğu iletişim adeta bir ritüel gibi. Ağaca konan bir arı kolonisinin hemen altına sepet yerleştiren Gürses, arıları yönlendirmek için eline melisa otu sürüyor, tenekeye vurarak ses çıkarıyor ve “mat mat mat mat” diyerek arıları çağırıyor. Çok yüksekte olan arıları ise bir kova yardımıyla sepete alıyor.
Gürses, “Aç kalıyorum, yemek bile yemiyorum, kaçmasınlar diye hep başlarında bekliyorum. Sesimi duyduklarında geliyorlar. Onları çok seviyorum, onlar da beni seviyor bence” diyerek arılarıyla kurduğu özel bağı anlatıyor.
“GECE KRALİÇEYİ DİNLİYORUM”
Gürses’in arıcılığa tutkusu sadece gündüzle sınırlı değil. Arıların gece kolonileştiğini fark eden Gürses, geceleri onları dinlediğini belirtiyor: “Gece seslerini dinliyorum, kraliçe hangisini toplayacak diye... Sabah olunca izliyorum hangisi çıkacak. Onların hareketlerini takip ediyorum, bu çok heyecanlı.”
Kraliçe arının kovanın içine girmesiyle diğer arıların da onu takip ettiğini belirten Gürses, “Kraliçe varsa bu iyi, yoksa kötü. Onu takip ediyorum, böylece arı sayısını artırıyorum” diyerek, bal sezonuna nasıl hazırlandığını anlatıyor.
“ARILARLA OLMAK BENİM HUZURUM”
Mürvet Gürses için arıcılık sadece bir geçim kaynağı değil, bir yaşam biçimi. Her bir oğulda ayrı bir heyecan yaşayan Gürses, “Ağaçta kolonileri gördüğümde kalbim hızla atıyor. Onlarla olmak, onları izlemek, beslemek benim için büyük bir huzur. Onlarla konuşuyorum, onlar da beni anlıyorlar” diyor.
Mürvet Teyze'nin sepetle, dilsiz ama sesli yöntemlerle yaptığı bu geleneksel arıcılık, teknolojiyle dolu çağımızda adeta doğayla kurulmuş eşsiz bir iletişimin örneği olarak dikkat çekiyor.