DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, katıldığı bir televizyon programında mevcut iktidarın politikalarını eleştirdi. Babacan, Türkiye’de demokrasinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, siyasi değişim beklentisinin toplumsal psikoloji üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Babacan, "Yargıya hükmedip, Meclis'i anlamsız hale getirerek güçlerini kullanıyorlar. İktidar baskı rejiminden vazgeçip, Türkiye'yi dönüşüme hazırlamalı." dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TELE1 kanalında katıldığı programda hükümetin izlediği politikaları değerlendirdi. Babacan, Türkiye’de demokratik süreçlerin güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, iktidarın devlet kurumları üzerindeki etkisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Babacan, mevcut yönetim anlayışının demokratik süreçlere zarar verdiğini ifade etti. Babacan, yürütmenin yargı üzerindeki etkisine ve yasama organı olan Meclis ile ilgili, "Yargıya hükmedip, Meclis'i anlamsız hale getirerek güçlerini kullanıyorlar." dedi.
Babacan, 19 Mart tarihine atıfla, yaşanan gelişmelerin siyasi dengelere etkisini değerlendirirken, kamuoyundaki değişim beklentisine işaret etti.
"İktidar baskı rejiminden vazgeçip, Türkiye’yi dönüşüme hazırlamalı. 143 milyar dolar kaybettik, artık mesele İmamoğlu değil, mesele Türkiye." ifadelerini kullanan Babacan, toplumun mevcut yönetimin değişebileceğine dair inancının korunduğunu belirtti.
"İnsanlar, bir gün bu iktidarın üzerinde bir başka dönemin başlayacağı umuduyla yaşıyor. Aksi bir kanaat oluşursa, toplumsal psikoloji çok olumsuz etkilenir." şeklinde konuştu.
“SORUMLULUK SAHİBİ BİR GELECEK PLANLAMASI ŞART”
Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da çağrıda bulunarak, siyasi sorumluluk anlayışına dikkat çekti.
"22 yıldan sonra, Türkiye'nin geleceğine dair bir hazırlık yapılmalı. Devlet yönetimi sorumluluğu bunu gerektirir." diyen Babacan, mevcut liderliğin demokratik geçiş sürecine katkı sağlaması gerektiğini ifade etti.
"Ülkeyi yöneten bir kişinin, kendi sonrasıyla ilgili ülkenin emin ellerde olacağına dair bir hazırlık yapması gerekir. Bu, sorumluluk gereğidir."
Açıklamalarında, Türkiye'nin geçmişte çeşitli başarılar elde ettiğini ancak son yıllarda olumsuzlukların arttığını belirten Babacan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Evet, zamanında güzel şeyler oldu ama son 10 yıldır işler kötüye gidiyor. Bu yüzden Sayın Erdoğan’ın, demokrasiye alan açan bir lider olarak anılması için gerekli adımları atması gerekir."
İşte Babacan’ın yaptığı açıklamanın tamamı:
"Yargıya hükmedip, Meclis'i anlamsız hale getirerek güçlerini kullanıyorlar."
"İktidar baskı rejiminden vazgeçip, Türkiye'yi dönüşüme hazırlamalı."
"Ülkeyi daha iyi yönetecek bir iktidar gelecekti, sen benim o umudumu elimden aldın arkadaş diye insanlar sokaklara döküldü. 143 milyar dolar kaybettik, artık mesele İmamoğlu değil, mesele Türkiye. Yani o olur, bu olur; aday şu olur, bu olur; şu kazanır, bu kazanır ama iktidarın değişme ihtimali var ya… Bir gün bu iktidarın üzerinde başka bir dönem başlayacak umudu var ya, insanlar şu anda bu umutla yaşıyorlar, onun için sabrediyorlar. Yoksa yine bu iktidarın devam edeceğine dair bir kanaat olsa Türkiye'de, o zaman toplumsal psikoloji gerçekten çok çok kötü bir noktaya gider. Allah korusun, o zaman sıkıntı Türkiye’de çok büyük olur."
"Sesleniyorum Sayın Erdoğan’a. Diyorum ki, şu inadınızdan vazgeçin. Türkiye’de demokrasinin önünü açın. Ve artık 22 yıldan sonra sizden sonraki Türkiye’yle ilgili de biraz düşünebiliyor olmanız lazım. Yani ‘ölene kadar ben buradayım, benden sonrası da ne olursa olsun’ diyemezsiniz. Ülkeyi yönetme sorumluluğuna sahip olan bir insanın, kendisinden sonrası ile ilgili olarak ülkenin emin ellerde olacağına dair bir hazırlık yapması gerekir. Devlet yönetimi anlayışı bunu gerektirir. Eğer bunu yapmıyorsa, yani ‘ölene kadar ben varım, ondan sonra bana ne’ diyorsa, bu çok sorumsuz bir harekettir. Umarım ki bu yanlışa düşmez. Kendisinin de buradan dönüp, AK Parti'nin kuruluş aklına geri dönmesi, anayasada da açıkça yazdığı gibi, ülkede bir yönetim dönüşümünü, bir değişimin hazırlığını şimdiden yapması lazım. Demokrasinin önünü açması lazım, bu milletin önünü açması lazım. Evet, zamanında Türkiye’de güzel şeyler de oldu. Ama son 10 yıldır işler çok kötü gidiyor. Peki böyle mi anılmak ister? Zulümle mi, baskıyla mı anılmak ister? Türkiye’ye belki bir dönem hizmet etmiş, bir dönem kötü işler yapmış. İyi şeyler de yapar, kötü şeyler de yapar. Ama inşallah, demokrasinin önünü açan bir lider olarak mı tarihe geçmek ister? Bu sorunun dünyadayken kendisine sorulması büyük fayda sağlar."
"Yol bu, kuruldu, kendi mecrasında yürüyor, Meclis çatısı altında. Bu üç partinin buluştuğu bir yapı, bir anlamda bir ittifak oluştu. Sizin o ihtiyatlı yorumunuza katıldığım birçok unsur var. Hem sizin hem Mahmut Arıkan’ın konuşmalarında değindiği gibi… Şimdi nefes almak istediklerimiz var. 2028 seçimleri için… Şimdi bu iş birliğini nasıl tanımlarsınız? Yeniden bir iş birliği mümkün mü? Çünkü bu seçim sistemi, %50+1’i gerektiren bir sistem. Bir dakikada yanıt vermem zor ama özetlemeye çalışayım: Bazen iki artı iki beş eder, bazen iki artı iki üç eder. 2023 seçimlerinde farklı bir model denemek istedik ama şunu gördük ki, normal şartlarda bize oy verebilecek birçok seçmen, o masada olduğumuz için bize destek verdi. Seçim sonrasında yapılan analizlerde de bunu gördük. Her çarşıya çıktığımızda da vatandaşlar dile getiriyor. AK Parti’den soğuyan, bir zamanlar bize görev vermiş seçmenlerin bize yönelmesi muhtemeldi. Ama muhalefetin yapısı bunu zorlaştırdı. Bir denge, bir destek ayrışması kolay görünmüyor. 2023 seçimlerinde denedik ama bu olmadı."
"Bu dönemde neyi tercih ettik? Ayrı bir yoldan ilerleyeceğiz. Zaten 12 Ekim’deki büyük kongrede bunu açıkladım. Dedim ki, bu ülkeyi iki kutuplu siyasete mahkûm etmeyeceğiz. İnsanlar sadece bu iki seçenekten birini seçmek zorunda kalmayacak. Biz üçüncü yolu açacağız. Özellikle AK Parti’ye, Erdoğan’a destek vermiş seçmenlerin rahatlıkla gelebileceği bir zemin oluşturacağız. Osmanlı’da bir söz vardı ya: ‘Elimi atmadım, altın olsa da altına elim gitmez’ diye. Biz bu zemini oluşturacağız."
"Muhalefetin toplam desteğini artıracak bir model olacağız. Eğer gerçekten toplumsal desteği büyütmek ve değerleri yeniden inşa etmek istiyorsak, bu modelin daha doğru bir model olduğunu düşünüyoruz. Şu anda oluşturduğumuz yol bir Meclis grubu. Bu ileride değişebilir mi? Evet. Bu iş birliği zamanla bir ittifaka dönüşebilir mi? O da olabilir. Bugün için Meclis’te güçlü bir çalışma ortamı sağlamak için bir araya geldik. Hedefimiz, bu birlikteliği geleceğe taşımak. İş birliğini ilerletmek ve ileri aşamalarda bunu birleştirmek. Bunu deneyerek, çalışarak oluşturabiliriz."
"DEVA Partisi olarak stratejimiz çok net. Bu yolda kararlıyız. Yolumuza devam ediyoruz. Türkiye’yi iki kutuplu siyasete mahkûm etmeyeceğiz. Bu ülkeye üçüncü bir tercih, sağlam bir tercih, doğru bir tercih, yeni bir tercih sunacağız. Ve inşallah, bu önümüzdeki seçimlerde bu anlayışla sahada olacağız."