Davutoğlu memur zam oranı üzerinden Memur-Sen'i eleştirdi: Sizin göreviniz memurun hakkını korumak değil mi?

Davutoğlu memur zam oranı üzerinden Memur-Sen'i eleştirdi: Sizin göreviniz memurun hakkını korumak değil mi?

Gelecek Partisi lideri Davutoğlu bugün açıklanan memur zam oranına eleştirilerini dile getirerek Memur-Sen'i hedef aldı. "Sizin göreviniz memurun hakkını korumak mı, iktidarın hamasetine dayalı politikasına körü körüne biat etmek mi?" diyen Davutoğlu "KKM adı altında faizcilere 700 milyar TL aktarırken cömert, memurlara zam verirken nasıl bu kadar cimri olabiliyorsunuz, diye sordunuz mu? Yoksa talimat Cumhurbaşkanından geldi diye sus pus mu oldunuz?" ifadelerini kaydetti.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Hükümetin 100. gününe doğru, Türkiye gündemi" programında gündeme ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.

İktidarın seçimlerin ardından birkaç gün sonra 100 günlük karnesini alacağını söyleyen Davutoğlu, iktidara eleştirilerde bulunarak 'ürettikleri bataktan çıkmak için kadroları yenilediler' dedi. İktidarın ekonomi politikalarını sert bir şekilde eleştiren Davutoğlu bugün açıklanan memur zam oranı üzerinden Memur-Sen'e de tepki gösterdi.

Davutoğlu, Memur-Sen'e yönelik şu ifadeleri kaydetti:

"Sizi kendilerini temsil etmek için o masaya oturtan mazlum memur kesimine dönüp “hakkınızı aldık, emanetinize sahip çıktık, sizi enflasyona ezdirmedik?” diyebilecek misiniz

Resmi rakamlara göre bile %50 ye dayanan enflasyonun olduğu bir ortamda 2024’ün ilk altı ayı için %15, ikinci altı ayı için %10, 2025’in ilk altı ayı için %6, ikinci altı ayı için %5 zammı ayın sonunu getiremeyen 4 milyonu aşkın memur ve 2.5 milyona ulaşan memur emeklisine, onların tencere kaynatamayan eşlerine, harçlık alamayan çocuklarına ve torunlarına nasıl anlatacaksınız?

Memurun hakkını sadece iktidara karşı değil, sendika ağalarına karşı da korumak için iki küçük odalı bir merkezde Memur-Sen’i kuran rahmetli Mehmet Akif İnan bu tabloyu görse size ne derdi hiç düşündünüz mü?

Davutoğlu'nun konuşmalarından öne çıkanlar şu şekilde:

Seçimlerden bu yana bugün gün 95 gün geçti. Birkaç gün sonra bütün iktidarlar için bir sınama ölçüsü olan ilk 100 günü tamamlamış olacağız.

Bu 100 günün iktidar karnesiyle ilgili başta iktidara destek vermiş olan kardeşlerim olmak üzere sizlerle bir hasbihal gerçekleştirmek istiyorum. Seçimlerin ardından iktidar sahipleri, beklendiği üzere, 2018’den bu yana ürettikleri bataktan çıkmak adına, bazı kadroları yenilediler.

Peki bu durum ülke adına ne ifade etti?

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki, bütün rezervlerimize rağmen bu kadrolara desteğimizi açıklamaktan geri durmadık ve ilk günden itibaren yapıcı bir muhalefet ortaya koyacağımızı ilan ettik. Yeter ki, kendi yarattıkları irrasyonel sarmaldan çıkış için bu kadroları bağımsız kılsınlar. Kurumların şeffaflığını artırsınlar. Öngörülebilirlik zeminini güçlendirsinler.

Hiç olmazsa ilk adım olarak bunların yapılması, ülkeye güvenin tesisi için umut aşılayıcı bir süreci başlatabilirdi. Lakin maalesef, milletimiz adına umutla bakmak istediğimiz ettiğimiz dağlara yine karlar yağdı.

'ŞEFFAFLIK ADINA HİÇBİR ŞEY YAPILMADI'

Neydi Sn. Mehmet Şimşek’in altını çizdiği hususlar? Rasyonellik, Şeffaflık ve Uluslararası normlara uygunluk idi değil mi! Peki 100 günlük bu süreçte bu iddiaların altını dolduracak ne yapıldı, bir bakalım.

Öncelikle Kur Korumalı Mevduattan çıkış çabalarını olumlu bulduğumu ifade etmeliyim. Her ne kadar bu meselede şeffaflık sorunu devam etse, “Kime ne verildi, ne kadar verildi” sorularının cevabını alamadıysak da, bu faiz ve rant sisteminden bir şekilde çıkma çabası olumlu.

Lakin “Şeffaflık adına ne yapıldı?” diye sorulduğunda, cevabının koca bir “hiç” olduğu ortada. Oysa yeni dönemin ilk cümlelerindeki sözlerden biri buydu. Tıpkı Damat Bakan ve Sn.Nebati dönemlerinde olduğu gibi dövizi baskılamak için, arka kapıdan en az 4 milyar dolarlık bir döviz satışı gerçekleşti.
Her gece bir vergi çıkarmanın dışında, öngörülebilirlik adına yaptıklarının ne olduğunu ise bir türlü anlayamadık.

Uluslararası normlara uygunluk meselesinde ise, “gri liste” utancından ülkeyi çıkarma gayretinin dışında atılan bir adıma şahit olamadık.

Hala düzgün çalışan bir döviz piyasamız ve tahsilat politikamız maalesef yok! Halkın sırtına bindirilen dolaylı vergilerle bütçe açığı kapatmak; herkesi asgari ücretli haline getirmek ve hepsiyle birlikte, emeğin değersizleşmesini üreten bu sistemden çıkışla alakalı hiçbir umut ışığı üretemediler.

'700 MİLYARDAN FAZLA KAYNAĞI ZENGİNLERE AKTARDILAR'

İlk geldiklerindeki heyecan dalgası, yerini bu kadroların İMF Kayyımı olup olmadıkları sorularına bıraktı. Daha şimdiden, açıklanacak OVP’nin ekonomi çevrelerinde hiçbir beklenti oluşturmadığını görmek ne demek istediğimize daha bir açıklık kazandırır.

Sn. Cumhurbaşkanı ve arkadaşları 2 yıl önce “Nas” diyerek, “Çin modeli” diyerek yeni bir ekonomik modele geçildiğini ilan ettiler.

O model 4 ayda çökünce, ömrünü uzatmak için Kur Korumalı Mevduat diye bir şey icat ettiler.
Hani şu aslı 70’li yıllara dayanan ve Özal’ın ve rahmetli Adnan Kahveci’nin gelecek nesillere, zinhar bu ülkeye tekrarını yaşatmamalarını vasiyet ettikleri sistem.

Her fırsatta “nas var” diyerek sizlerin dini hassasiyetlerine seslenen bu iktidar, 700 Milyar TL' den fazla kamu kaynağını toplumun en zenginlerine aktardılar.

O günden bu yana dolar 4 katına çıktı. Konut ve kira fiyatları ise tam 6 katına çıktı.Son alınan kararla da MB faizi 2 yıl öncesinin 6 puan, kredi faizleri ise 15 puan üstüne çıktı. Milletimizi dünyanın en yüksek 5.enflasyonuna mahkum edilirken; Enflasyon 3 katına çıktı ve gelir dağılımı daha da bozuldu. Milyonlarca vatandaşımız ciddi bir barınma kriziyle başbaşa kaldı. Ev sahipleriyle kiracılar birbirine girdi. Milletimiz ciddi bir suç ve yozlaşma iklimine maruz kaldı.

'İKİ İSMİ VİTRİNE KOYMAKLA BOZULMAYI ENGELLEYEMEZSİNİZ'

Bir iki ismi vitrine koymakla sistemik bozulmayı engelleyemezsiniz. Bakın bir taraftan yeni isimlere yol vermek zorunda kalıyorlar, diğer taraftan yaşanan ekonomik çöküşün mimarlarından olan eski MB Başkanını BDDK’nın başına atıyorlar. Neden? Çünkü bankacılık sisteminde gizlenen şeylerin açığa çıkmasını istemiyorlar; eski çark aynen dönsün istiyorlar. Kimler bu ülkeye ne zararlar verdi, sorgulansın istemiyorlar.

Samimi olsalardı bir yapısal reform modeli ortaya koyarlardı. Öncelikle kamusal tasarruf tedbirlerini açıklarlardı. Halka derlerdi ki; “Uçaklarımızı satıyoruz. Lojmanlardan çıkıyoruz. Ben devlet olarak bütün gelirlerimden vazgeçiyorum. Ve ülkenin sorumlusu olarak vasat ücret ne ise sizden onu alacağım” diyebilirlerdi.

Ama bir kesime “sana KKM ile paraları aktaracağım”, öbür kesime dönüp de “senin vergilerini bu servet sahiplerine aktaracağım” demeyeceksin. Gelir adaletinin bu kadar bozulduğu şartlarda dar kesimlerin kemerlerini daha da sıkmaya, ücretlilerin ve emeklilerin milli gelirden aldığı payı daha da düşürmeye dönük eski neo-liberal reçeteleri uygulamak zulümdür. Bu adalet değildir.

'ZEMHERİ GÜNLERE HENÜZ ULAŞMADIK'

Böyle giderse stagflasyondan, üretimin durmasından, işsizliğin artmasından kurtulamayacağız. Asıl zemheri günlere henüz ulaşmadık. Daha önümüz kış. Bu fakir fukara nasıl ısınacak? Doğalgaz, kömür, elektrik faturalarını nasıl ödeyecek? Temmuz ayında %9.5 enflasyon olması demek, Aralık ayında bu enflasyonun nerelere çıkacağının işaretidir.

Cahilce bir düzeni “nas var” diyerek savunanlara, biz de battıkları bataklığa ilişkin nasları hatırlatmayalım mı? “Bakın biz olsaydık, KDV ve ÖTV’yi bir kenara koyardık; zira bu ülkede milletin emaneti olan hazine kaynaklarına çöreklenmiş bir sınıfa vahşi bir servet transferi oldu; önce bunların gelirlerini vergilendireceksiniz” diye bunların yüzüne haykırmayalım mı?

'3 K BU İKTİDARI BOZDU'

Bu yeni yönetim ve onları atayanlar gerçekten samimi olsalardı, yıllardır itinayla saklanan ve karartılan TÜİK ve MB verilerini açıklamakla işe başlarlardı. Şu işe bakın ki, millet maaş zammı alacağı zaman düşük açıklanan rakamlar, işlerine geldiğinde değişiveriyor. Maalesef ekonomi yönetiminin şu anki görüntüsü bir Kayyum görüntüsüdür. Karşımızda, trilyonlarca iç ve dış borcun tahsili için milletin sırtına bindirilmiş bir bürokratlar manzumesi var adeta. Parayı bulabilirse ne ala. Bulamazsa zaten onlara da yol görünür. Ama hepsinden önemlisi, işleri yoluna koymak için bulunan çözümün milletin sırtına binmekten, cebine sofrasına, kaynamakta zorlanan tenceresine cebelleş olmaktan başka bir görüntü vermemesidir.
Yıllarca şunu söyledim: “3K, bu iktidarı bozmuştur.” Nedir bu 3K?

Sağa sola, şirketlere, belediyelere kayyım atamak,

Kamu kaynaklarını yandaşlara aktarmak,

Ve gece yarısı yayınlanan ve her detayı bir çıkar grubunu tatmin etmek için çıkan kararnamelerle kendilerine imkanlar sağlamak.

Yahu biz bu düzeni yıkacağız diye gelmedik mi? 9 kişiye bir pul, 1 kişiye 9 pul mantığını ortadan kaldırmak için gelmedik mi? Vergiyi adeta haraç haline getirenler milletin hakkını hukukunu nasıl koruyabilir? 7 yıldır bunlar kamu bütçesini emanet gibi görmediler! Böylece sömürürken de vicdanları bir lahza sızlamadı! Peki var mıdır nasda buna cevazı?

'ÜLKE TEKSAS'A DÖNDÜ'

Bütün bunlar yetmezmiş, sanki ülke adeta Vahşi Batı filmlerini andırır tarzda bir iklime sürüklenmemiş gibi, bir de ucube bir infaz yasası sistemini milletin başına musallat ettiler. Çete-mafya-uyuşturucu babaları, kimler varsa affedildi. Hırsızlık, cinsel taciz hepsi bu infaz affı torbasının içine katıldı. Düşünün ki; 5 yıla kadar bir cezanız varsa hiç yatmıyor, direkt dışarıya çıkıyorsunuz. 5 yılla 10 yıl arası cezanız varsa, 1 ay, evet yanlış duymadınız, sadece 1 ay kapalı cezaevinde kalıyorsunuz. 10 yıldan sonra ceza alırsanız sadece ve sadece 3 ay yatarı var. Bir de “Ülke Teksas’a döndü” dedik diye bize kızıyorlar. Dönmedi mi? Soruyorum aziz kardeşlerim bu hak mıdır reva mıdır?

Hani nas vardı!? Hani İslam başımızın tacıdıydı!? İslam’ın neresinde bu adaletsiz infaz sistemi vardır? Siz ne hakla esnafa kurşun yağdıran haraççı çeteleri keyfe keder affedebilirsiniz? Siz hangi hakla, kişilere karşı işlenmiş hırsızlık, tecavüz, darp, şiddet, işkence suçlarını cezasız bırakabilirsiniz? Devlet kişilere karşı olan suçları affedemez diyen Erdoğan kendisine yönelik hakaret suçlarını bile affetmezken, vatandaş Ali’nin canına, vatandaş Ayşe’nin namusuna, vatandaş Mazlum’un malına, uyuşturucularla gencecik yavruların geleceğine kast edenleri nasıl affedebilir?

İşte son olaylar! Hakim haklı olarak 5 yıl ceza veriyor ama adam 1 gün bile yatmayacak. Devlete karşı işlendiğini iddia ettikleri suçlarda yaşlılığa, hastalığa bile bakmadan insanları cezaevlerinde ısrarla tutarak ikinci bir defa cezalandırırken, kişilere karşı işlenen suçları keyfe keder affediyorlar. Günahı, suçu, şiddeti, insan onuruna ve canına kasteden canilikleri, nesilleri bataklığa iten vahşilikleri cezasız bırakmak da neyin nesidir?

Bakın İstanbul’un ortasında bu karteller bir polis memuru kardeşimizi şehit ettiler. Peki seçimden önce ne yapmışlardı? Ankara’nın ortasında gencecik bir siyasetçiyi katletmişlerdi! Herkes de bunların kimler olduğunu gayet iyi biliyordu. Ben de her Cuma günü hükümetten, Adalet bakanlığından bu davanın hesabını sordum. Unuttuğumuz sanılmasın, Sinan Ateş’in katilleri hesap verene kadar bu meselenin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

İktidarın bu 100 gününde maalesef hiçbir konuda verilen sözler tutulmadı. Çiftçinin hali perişan. Mazot, girdi fiyatlarındaki artışlar derken, bir de iktidar tarafından ihanete maruz kaldılar. Size kendi memleketim olan Konya’dan bir örnek vereyim. Düşünebiliyor musunuz; tahıl ambarı olan Konya Ovası’nda çiftçilerimiz perişan! Acaba yetkililer TMO Kadınhanı Alım Merkezindeki çiftçilerimizle hiç görüşmüş müdür? İktidar vekilleri hiç onların halini hatrını sormuş mudur? Dertlerine derman olmak için kendilerine acaba şu son günlerde hiç Allah’ın selamını veren çıkmış mıdır? Vallahi biz bir dokunduk bin ah işittik. Hak mıdır reva mıdır değerli kardeşlerim sorarım size.

MEMUR ZAM ORANINA TEPKİ

Bugün açıklanan memur zamlarından memnun musunuz?

Sizi kendilerini temsil etmek için o masaya oturtan mazlum memur kesimine dönüp “hakkınızı aldık, emanetinize sahip çıktık, sizi enflasyona ezdirmedik?” diyebilecek misiniz

Resmi rakamlara göre bile %50 ye dayanan enflasyonun olduğu bir ortamda 2024’ün ilk altı ayı için %15, ikinci altı ayı için %10, 2025’in ilk altı ayı için %6, ikinci altı ayı için %5 zammı ayın sonunu getiremeyen 4 milyonu aşkın memur ve 2.5 milyona ulaşan memur emeklisine, onların tencere kaynatamayan eşlerine, harçlık alamayan çocuklarına ve torunlarına nasıl anlatacaksınız?

Memurun hakkını sadece iktidara karşı değil, sendika ağalarına karşı da korumak için iki küçük odalı bir merkezde Memur-Sen’i kuran rahmetli Mehmet Akif İnan bu tabloyu görse size ne derdi hiç düşündünüz mü?

Sizin göreviniz memurun hakkını korumak mı, iktidarın hamasetine dayalı politikasına körü körüne biat etmek mi?

Hiç memur kitlesine dönüp elimizden bu geldi demeyin. İktidara kayıtsız şartsız teslim olmanın bedelini temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz memurlara ödetiyorsunuz!

Mesela 11 üyesinden yedisinin Cumhurbaşkanı tarafından atandığı Toplu Sözleşme Hakem Kurulu’nun hükümet kanadına dönerek KKM adı altında faizcilere 700 milyar TL aktarırken cömert, memurlara zam verirken nasıl bu kadar cimri olabiliyorsunuz, diye sordunuz mu? Yoksa talimat Cumhurbaşkanından geldi diye sus pus mu oldunuz?

Soruyorum herkese;

İktidar sendikacılığı yapanlara,
Sendikacılık sayesinde konforlu alanlarda iş tutanlara,
İktidarın hukukunu başkalarınınkinden üstün görenlere ne kadar güvenilebilir?
Pazarlık yapma rolüne soyununca sendikacılık yapılmış olmakta mıdır?
İşte bu yüz güne sizler de şahitlik ettiniz.
Milletin hakkını hukukunu herkesten fazla sizler savunmalı değil misiniz?
Bunun için var değil misiniz?
Peki çiftçileri inim inim inleten ve topraktan koparan alım fiyatlarına karşı Ziraat Odaları niye sessiz? Arpa, buğday, fındık üreticilerinin bu yüz gün içinde yaşadığı karabasandan sonra geçen sene 5700 TL olan Mısır alım fiyatının %60 enflasyonun olduğu bu sene %5 artışla 6000 TL ilan edilmesine niye tepki vermezler?

Sebebini söyleyeyim: İktidarın kurduğu korku ve çıkar iklimi herkesi esir almış.

İktidar sahiplerinin bize olan kinleri de buradan geliyor! Çünkü biz bu korku iklimine teslim olmadık, çıkarlarımız düşünüp bir kenara çekilmedik!

Başta hamaset ve yalana ağır propagandanın tesiriyle Cumhur İttifakına oy vermiş değerli kardeşlerim olmak üzere bütün vatandaşlarıma sesleniyorum!

İktidar son seçim neticelerinden aldığı cesaretle ne kadar zorbalaşırsa zorbalaşsın, korku iklimi ne kadar yaygınlaşırsa yaygınlaşsın asla biz korku iklimine teslim olanlardan olmayacağız.

Çıkar ağları nereleri sararsa sarsın; biz çıkarları için ilkelerini terk edenlerden olmayacağız.

Ümitsizlik rüzgarı kimi esir alırsa alsın, biz yeise kapılanlardan olmayacağız

İktidarı korumak için dini ve milli değerlerimiz ne kadar istismar edilirse edilsin, biz bu değerlerin gerçek temsilcisi olmaya devam edeceğiz.

Riyakar dindarlığa da, din karşıtlığına da asla geçit vermeyeceğiz!

Olduğumuz gibi görünüp, göründüğümüz gibi olacağız. Çünkü biz Gelecek kadrolarıyız!
Siyasetimiz geçmişin yanlışlarına, düşmanlıklarına, önyargılarına değil, geleceğin vizyonuna ve umuduna ayarlıdır.

Milletin sinesinden yeni bir gelecek güneşinin doğması yakındır!

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN