İstanbul'un stresli hayatından sıkılan reklamcı Ersan Uğur Gör ve fotoğrafçı eşi Fatma Deniz Gör, her şeyi geride bırakıp Sakarya'nın bir köyüne yerleşti. Arıcılığa başlayan ve bu işin okulunu da okuyan çift, şimdi kestane balı üretiyor ve "arı sütü" gibi değerli ürünlerle kendi markalarını kurmayı hedefliyor.
İstanbul'un yoğun temposu, trafiği ve stresi... Birçok beyaz yakalının "her şeyi bırakıp bir sahil kasabasına yerleşme" hayalini, 49 yaşındaki reklamcı Ersan Uğur Gör ve 43 yaşındaki fotoğrafçı eşi Fatma Deniz Gör, geçen yıl radikal bir kararla gerçeğe dönüştürdü. Yüksek plazalardaki ve stüdyolardaki kariyerlerini noktalayan çift, Sakarya'nın Kocaali ilçesinde, doğanın içinde yepyeni ve huzurlu bir hayata başladı: Arıcılık.
KESTANE BALI İLE BAŞLAYAN YENİ KARİYER
Ersan Bey'in memleketi olan Yalpankaya Mahallesi'ne yerleşen Gör çifti, bölgenin yaygın ürünü fındığa alternatif olarak, daha niş ve değerli olan kestane balı üretimine odaklandı. Geçen yıl deneme amacıyla başladıkları bu işte, bir yılda kovan sayılarını 6'ya çıkardılar. Şimdi hedefleri ise kovan sayılarını artırarak kendi markalarını yaratmak ve ürettikleri balları sosyal medya ile e-ticaret platformları üzerinden tüm Türkiye'ye satmak.
BU İŞİ OKULUNDA OKUYOR: HEDEF 'ARI SÜTÜ'
Bu yeni hayatı bir hobi olarak görmeyen Fatma Deniz Gör, işi akademik boyuta taşıyarak profesyonelleşme yolunda önemli bir adım attı. Düzce Üniversitesi Yığılca Meslek Yüksekokulu Arıcılık Programı'nda eğitimine devam eden Fatma Hanım, "Okulda, bildiğimiz çok fazla şeyin yanlış olduğunu, arıcılığın temelden öğrenilmesi gereken bir meslek olduğunu öğrendim" diyor.
Onun asıl hedefi ise daha zor ve daha kıymetli bir ürün: Arı sütü. Fatma Hanım, "Arı sütü çok kıymetli, üretimi çok zor. Türkiye'de üretimi çok cüzi miktarda ve genellikle ithal ediyoruz. Kendimi ve kovanlarımı biraz daha geliştirdikten sonra arı sütü çalışmayı planlıyorum" diyerek vizyonunu ortaya koyuyor.
GENÇLERE ÇAĞRI VE KOVAN BAŞINDA ÇAY KEYFİ
Türkiye'de tarımla uğraşanların yaş ortalamasının yüksekliğine dikkat çeken Fatma Hanım, "Bu işleri biraz daha genç neslin, biraz daha yeniliğe açık insanların yapması gerektiğini düşünüyorum" diyerek gençlere de bir çağrıda bulunuyor.
Şehir hayatının kaosundan sonra buldukları huzuru ise şu sözlerle anlatıyor: "Arıcılık çok fazla merak uyandıran bir meslek. Her gün kovanda acaba ne oluyor diye düşünüyorsunuz. Kahvaltıdan sonra elime çayımı alıyorum, önce kovanın başında biraz arıları izliyorum, sonra da sandalyeme oturup kenardan takip ediyorum."
Gör çiftinin bu hikayesi, doğru planlama, eğitim ve tutkuyla, şehir hayatından doğaya uzanan yeni bir başarı öyküsünün yazılabileceğinin en güzel kanıtı.
