KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Medya Haber TV’ye yaptığı açıklamalarda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısını, Meclis bünyesinde hazırlanan raporları ve Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdi. Karasu, yürütülen tartışmaların hukuki ve siyasi bir çerçeveye oturtulması gerektiğini belirterek, iktidar ve muhalefetin “tarihi bir sınavla” karşı karşıya olduğunu savundu.
“27 ŞUBAT ÇAĞRISININ RUHUNA UYGUN DAVRANILMALI”
Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan için dile getirdiği “Gelsin Meclis’te konuşsun” çağrısına değinen Karasu, Öcalan’ın meselenin çözümünü hukuki ve siyasi zemine taşıma iradesi gösterdiğini ifade etti.
Karasu, bu kapsamda şunları söyledi:
“27 Şubat çağrısını AKP iktidarı da Bahçeli de olumlu gördü. Ancak Sırrı Süreyya Önder’in de vurguladığı gibi; bu çağrının pratikleşmesi için uygun hukuki ve siyasi zeminin oluşması gerekir. Önder Apo büyük adımlar attı ancak tecrit altında tutulması, sürece doğru yaklaşılmadığını gösteriyor. ‘Kurucu önder’ deniliyorsa, ‘umut hakkı’ ve özgür çalışma koşulları gündeme getirilmelidir.”
MECLİS RAPORLARINA ELEŞTİRİ
Karasu, Meclis bünyesinde kurulan komisyona sunulan parti raporlarını da değerlendirdi. DEM Parti dışındaki raporların Türkiye’nin toplumsal ve siyasal gerçeklerinden uzak olduğunu savunan Karasu, özellikle CHP’nin sunduğu rapora yönelik eleştirilerde bulundu.
Bu çerçevede Karasu, şu ifadeleri kullandı:
“CHP’nin raporu, eski SHP raporundan bile geri bir yaklaşım içinde. Özgür Özel her yerde ‘Kürt sorunu var’ dedi, Kürdistan’ı dolaştı ama rapora bakınca bu gerçeklerin yansıtılmadığını görüyoruz. Eğer Kürt sorunu Türkiye’nin tarihinin yarısını ilgilendiriyorsa, bu kadar yüzeysel yaklaşmak ciddiyetsizliktir. Türkiye tarihinde Meclis, temel stratejik konularda hep sessiz ve iradesiz kalmıştır; yine aynı tabloyla karşı karşıyayız.”
CEZAEVLERİ VE İNFAZ UYGULAMALARI
Sürecin samimiyetinin cezaevlerindeki uygulamalar üzerinden test edilebileceğini ifade eden Karasu, 30 yılını doldurmuş mahkumların infazlarının ertelenmesini sert bir dille eleştirdi.
Karasu, bu durumu şu sözlerle değerlendirdi:
“Hem ‘gelsinler siyaset yapsınlar’ deniliyor hem de 30 yıl cezaevinde kalmış insanlar bile bırakılmıyor. Bazı televizyonlar bu tahliyeleri bile hedef alıyor. Bu yaman bir çelişkidir. Demokratik siyaset ortamı sağlanmadan, Kürt ve Kürdistan demek hala hapis gerekçesiyken barış nasıl sağlanacak?”
ROJAVA VE SURİYE DEĞERLENDİRMESİ
Mustafa Karasu, Rojava ile Şam yönetimi arasında imzalanan “10 Mart Mutabakatı”na da değinerek Türkiye’nin bölge politikasını eleştirdi. Türkiye’nin dış politikada çelişkili bir tutum izlediğini savunan Karasu, bu yaklaşımın uzun vadeli sonuçlar doğurabileceğini ifade etti.
Karasu, değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye Gazze’de ve Lübnan’da savaşa karşı çıkıp barış istiyor ama konu Kürtler olunca savaş ilan ediyor. Rojava’daki Kürtler, Türkiye’deki Kürtlerin akrabasıdır. Başka ülkelerdeki Türkmenlerin haklarını savunan Türkiye, neden Rojava’daki Kürtlerin öz yönetim hakkına, diline ve kimliğine karşı çıkıyor? Şam ile Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi kendi sorunlarını çözebilir, bu Suriye’nin iç sorunudur. Türkiye’nin kışkırtıcı politikalardan vazgeçip daha stratejik ve uzun vadeli düşünmesi gerekir.”
