Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Ahmet Mehlepçi, yazılı bir açıklama yaparak Sağlık Bakanlığı'nın aile hekimliği sisteminde çalışanlara yönelik uyguladığı politikaları eleştirdi.
Ahmet Mehlepçi, bakanlığın 'değersizleştirici' tutumu, sık değişen yönetmelikler ve sürekli devam eden maaş kesintileri nedeniyle sağlık hizmetlerinin sürdürülemez bir noktaya geldiğini ifade etti.
Bu durumun, sağlık sektöründe görev yapanların motivasyonunu olumsuz etkilediğini ve verilen hizmetin kalitesini düşürdüğünü belirtti.
SAĞLIK POLİTİKALARI TEHDİT OLUŞTURUYOR
Ahmet Mehlepçi, mevcut sağlık politikalarının hem sağlık çalışanları hem de genel halk sağlığı üzerinde ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Sağlık Bakanlığı yetkililerine seslenen Ahmet Mehlepçi, şunları söyledi:
"Çalışanları dinlemeyen, anlamayan, görmeyen, yok sayan bir anlayışla halkın sağlığını tehlikeye atıyorsunuz. Artık oyalamayı bırakın."
Bu açıklamalar, bakanlık ve sağlık çalışanları arasındaki diyaloğun ne denli zayıf olduğunu gözler önüne seriyor.
TEMEL GÖREVLER ENGELLENİYOR
Ahmet Mehlepçi, mevcut sistemin temel sağlık hizmetlerini sunan birinci basamak sağlık kuruluşlarının asli görevlerini yerine getirmesini engellediğini dile getirdi.
Birinci basamağın asıl görevinin insanları hastalıklardan korumak ve sağlıklı bir topluma ulaşmak olduğunu belirten Ahmet Mehlepçi, "Ancak bakanlık bu sistemi ne kurabiliyor ne de işletebiliyor" dedi.
Bu durum, koruyucu sağlık hizmetlerinin aksamasına ve vatandaşların hastalıklarla daha sık karşılaşmasına neden olabiliyor.

Ahmet Mehlepçi
SAĞLIK TİCARİ BİR METAYA DÖNÜŞTÜ
25 yıllık sağlık politikalarının sahada görev yapan hekim ve sağlık çalışanlarının görüşlerini göz ardı ettiğini ifade eden Ahmet Mehlepçi, sistemin adaletsizliğini gözler önüne serdi.
"Hastanın gelip gelmemesi, ilacın yazılıp yazılmaması fark etmiyor, her durumda kesinti uygulanıyor" diyerek, sağlığın ticari bir metaya dönüştürüldüğünü ve her şeyin performans odaklı ölçüldüğünü belirtti.
Ahmet Mehlepçi, bu duruma karşı mücadele eden tarafın sendikalar ve sahada çalışanlar olduğunu, bu duruma dikkat çekmek için 14 günlük iş bırakma eylemleri ve birçok basın açıklaması düzenlediklerini hatırlattı.
Aile sağlığı merkezlerinde çalışan hekimlerin, hemşirelerin ve ebelerin emek ile hak kaybının durdurulması gerektiğini, çünkü bu durumun sadece çalışanları değil, doğrudan hastaları da etkilediğini sözlerine ekledi.
RANDEVU KRİZİ VE ARTIAN ŞİDDET
Sağlık sisteminde yaşanan krizin giderek derinleştiğini belirten Ahmet Mehlepçi, vatandaşların randevu dahi almakta zorlandığını dile getirdi.
6 aydan bir yıla kadar uzayan MR ve ultrason randevuları, hatta iki yıl sonraya verilen ameliyat tarihleri gibi sorunların sorumlusunun birinci basamak sağlık çalışanları olmadığını vurguladı.
Aksine, tüm bu eksiklikleri kapatmak için üzerlerine düşenden fazlasının yüklendiğini, görev tanımlarına girmeyen işlerin dayatıldığını ifade etti.
Ayrıca, yoksulluk, maaş kesintileri ve cezalarla sağlık çalışanlarının sindirilmeye çalışıldığını, bağımsız sivil toplum örgütlerinin yok sayıldığını, korku iklimi, ceza tehdidi ve artan şiddetle karşı karşıya kaldıklarını belirtti.
Ahmet Mehlepçi, mesleklerinin değersizleştirildiğini ve sağlıkta dönüşüm politikasının kendileri için bir 'sağlıkta ölüşüm'e dönüştüğünü sözlerine ekledi.
İNSANCA YAŞANILABİLİR ÜCRET TALEBİ
Ahmet Mehlepçi, aile sağlığı merkezleri çalışanlarının performans baskısına maruz kalmadan, emekliliklerine yansıyan, yoksulluk sınırının üzerinde ve insanca yaşayabilecekleri bir maaş talep ettiklerini vurguladı.
Bu talepler, sağlık çalışanlarının hem maddi hem de manevi olarak rahat bir çalışma ortamına kavuşma arayışını ortaya koyuyor.
