İş insanı Murat Ülker, kişisel blogunda yayımladığı yeni yazısında Nicole Kobie’nin The Long History of the Future (Geleceğin Uzun Tarihi) adlı kitabından yola çıkarak teknolojinin yıllardır vaat ettiği ancak henüz gerçekleşmeyen gelişmeleri kapsamlı biçimde ele aldı.
Geleceğin neden sürekli ertelendiğini sorgulayan Ülker, Kobie’nin kitabında yer alan sürücüsüz arabalar, yapay zekâ, robotlar, sayborglar ve artırılmış gerçeklik gibi sekiz başlık üzerinden örnekler vererek, teknoloji dünyasının bugüne kadar neden büyük vaatleri tam anlamıyla yerine getiremediğini irdeliyor.
“YAPAY ZEKÂ HÂLÂ İLKOKULDA OLABİLİR”
Yazısında yapay zekâ gelişimini “henüz ilkokulda” şeklinde yorumlayan Ülker, bu teknolojilerin olgunlaşması için zamana ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Elon Musk, Sam Altman ve Sundar Pichai gibi teknoloji liderlerinin bizzat kendi geliştirdikleri yapay zekâ sistemleri hakkında yaptıkları uyarılara dikkat çekerek, “Yapay zekâdan korkmamıza rağmen onu inşa etmeye devam ediyoruz” diyor.
Ülker ayrıca, gelişmiş robotların teknik başarılarına rağmen henüz sosyal hayatta tam anlamıyla kabul görmediğini de belirtiyor. Honda’nın Asimo’sundan Elon Musk’ın Optimus’una kadar pek çok örneğin hâlâ beklenen seviyede olmadığına vurgu yapıyor.

“AKILLI ŞEHİRLER NEDEN HAYALET ŞEHRE DÖNÜŞTÜ?”
Yazının dikkat çeken bölümlerinden biri ise akıllı şehir projelerine ayrılmış. Ülker, Kobie’nin incelediği Forest City, Songdo ve Masdar City gibi projelerin neden başarısız olduğunu aktararak, bu şehirlerin teknolojik hedeflerine ulaşamadığını ve çoğunun hayalet şehirlere dönüştüğünü ifade ediyor.
Öte yandan Barcelona ve Medellín örnekleriyle, teknolojinin mevcut şehirlerin dönüşümüne nasıl daha verimli şekilde entegre edilebileceğini gösteriyor.
“HOLLYWOOD’UN KATKISIYLA BÜYÜKLERE MASALLAR”
Ülker, teknolojinin inşasında yalnızca bilim insanlarının değil, devletlerin bütçe tercihleri ve medyanın – özellikle Hollywood’un – hayal gücü yönlendirmelerinin etkili olduğunu belirtiyor. Uzay yarışından silahlanmaya, dijital gösterilerden yatırım çılgınlıklarına kadar pek çok gelişmenin altında “kimin neye inandığı”nın yattığını vurguluyor.
“Geleceği kim getiriyor?” sorusunu kitabın yazarı gibi tartışmaya açan Ülker, teknolojinin hangi ellerde ve hangi niyetlerle geliştiği sorusunun daha fazla gündeme gelmesi gerektiğini belirtiyor.
“BİZ LAFI SÖYLEYENE DEĞİL, SÖYLETENE BAKALIM”
Yazısını “büyüklere masallar” nitelemesiyle bitiren Murat Ülker, teknolojik gelişmelere kuşku duyan bir yerden bakarken aynı zamanda okuru şu sorularla baş başa bırakıyor: “Gelecek neden hâlâ gelmedi? Kim karar veriyor? Neye inanıyoruz ve neden inandırılıyoruz?”
