İş insanı Murat Ülker, kişisel blogunda yayımladığı “Uyumsuzluk hiç düşünmüyorlar mı böyle yaparken?” başlıklı yazısında, günlük yaşamda sık karşılaşılan zorlukların önemli bir bölümünü “tasarım uyumsuzluğu” kavramı üzerinden ele aldı. Ülker, “tasarım” denince çoğu kişinin estetik detayları düşündüğünü, oysa kapının açılış yönünden otobüs durağının konumuna, asansör düğmesinin yerinden telefon tuşlarının ebadına kadar uzanan geniş bir karar alanından söz edildiğini belirtti.
Murat Ülker ambalajın gücünü yazdı: Altında servet yatan öykü
“UYUMSUZLUK” KAVRAMINA VURGU
Ülker, Microsoft’ta kapsayıcı tasarım ekibinin kurulmasına öncülük eden tasarımcı Kat Holmes’un “Mismatch: How Inclusion Shapes Design” kitabına atıf yaparak, bir tasarımın bazı kişiler için “kolaylaştırıcı”, bazıları için ise “dışlayıcı” olabileceğini ifade etti. Yazıda, toplumsal alışkanlıkların tasarımları şekillendirdiği, tasarımların da alışkanlıkları yeniden ürettiği görüşü öne çıktı.
ÜÇ ADIM: DIŞLAMAYI FARK ET, ÇEŞİTLİLİKTEN ÖĞREN, ÇÖZÜMÜ YAY
Ülker, Holmes’un yaklaşımından hareketle kapsayıcı tasarım için üç temel adıma dikkat çekti:
Dışlamayı fark etmek: Kimin sistemin dışında kaldığını görebilmek.
Çeşitlilikten öğrenmek: Farklı deneyimleri “sorun” değil, çözüm kaynağı olarak görmek.
Çözümü yaymak: Bir kişinin ihtiyacı için geliştirilen çözümü daha geniş kitlelerin kullanımına açmak.
Bu çerçevede kaldırım rampası, altyazı ve sesli komut gibi örneklerin “tek bir gruba” değil, çok sayıda kullanıcıya fayda sağlayabildiğini yazdı.
“KAPSAYICILIK NEZAKET DEĞİL, DAHA İYİ TASARIM”
Ülker, kapsayıcılığın nezaketen üstlenilen bir başlık olmadığını; ürün/hizmet kalitesini artıran, toplumsal katılımı büyüten ve yeni alanlar açan bir yaklaşım olduğunu savundu. Dijital çağda küçük bir dışlayıcı hatanın çok büyük ölçekte olumsuz etkilere yol açabileceğini, buna karşılık tasarımdaki “tek bir küçük dokunuşun” beklenenden daha geniş bir fayda üretebildiğini kaydetti.
DIŞLANMA, ÇOCUKLUKTA BAŞLIYOR
Ülker, öğretmen Vivian Gussin Paley’nin “You Can’t Say You Can’t Play” kitabındaki “dışlamama” kuralını örnek göstererek, reddedilme ve dışlanma deneyimlerinin çocuklukta başlayıp yetişkin hayatta da sürdüğünü aktardı.
ENGELLİLİK VE “GÖRÜNMEZLİK”
Yazıda engellilik başlığına da yer verildi. Ülker, Dünya Bankası verilerine atıfla dünya nüfusunun kayda değer bir bölümünün engellilik deneyimlediğini; tasarımın, “ortalama kullanıcı” varsayımıyla kurulduğunda çok sayıda kişiyi görünmez kılabildiğini ifade etti. Holmes’un, tasarım ekiplerinin kullanıcılar hakkında yanlış varsayımlar kurabildiği uyarısını da aktardı.
“VEHBİ KOÇ’U DIŞLAYAN TASARIM” ANEKDOTU
Ülker, yazısında Sabri Ülker’in anlattığı bir anıyı da paylaştı: THY’de ikram edilen Taç Kraker’in ambalajını açmanın zor oluşu üzerine Vehbi Koç’un şikâyet ettiği; çözüm olarak toplu iğneyle ambalajı çentikleyip açtığı, ardından ambalajlara “açma bandı” eklenmesinin gündeme geldiği örneğini verdi.
AMBALAJ TASARIMINA VURGU
Ülker, marka ve ürün iletişiminde ambalajın kimlik unsuru olduğunu belirterek, ürün ambalajlarının “yüz ve saç” kadar ayırt edici bir rol taşıdığını yazdı. Tasarımda istikrarın önemine dair örneklerle, ambalajın hem koruyuculuk hem de rafta algı açısından kritik olduğunu ifade etti.
