Mantarlar genellikle mutfaklarımızda lezzet kaynağı olarak bilinir, ancak bazı türleri bambaşka amaçlarla kullanılır. Ölü ağaçlarda yetişen Ganoderma mantarı da tam olarak bu türden bir mantar olarak karşımıza çıkıyor. Köylüler tarafından yiyecek olarak değil, sanatsal bir malzeme olarak toplanan bu mantar, dikkatli oyma, özel karışımlarla kaplama ve uzun kurutma süreçleriyle inanılmaz bir fincana dönüştürülüyor.
GANODERMA MANTARININ SIRRI
Bu fincanların temel malzemesi, ölü ağaçların gövdesinde doğal olarak büyüyen, sert ve dayanıklı bir tür olan kurumuş Ganoderma mantarıdır. Köylüler bu mantarları yemek için değil, tamamen farklı bir yolculuğa çıkarmak, yani fincan yapmak amacıyla özenle topluyorlar. Toplanan mantarın ilk olarak alt kısmı düzleştiriliyor, ardından iç kısmı dikkatlice oyularak fincanın şeklini alması için boşaltılıyor.

DÖRT KAT VERNİKLEME TEKNİĞİ BİR AY SÜRÜYOR
Mantar fincanın hem dayanıklı hem de parlak olmasını sağlayan en kritik aşama, dört kez tekrarlanan vernikleme işlemidir. Oyulan fincanın iç yüzeyi önce pürüzsüzleştiriliyor ve doğal çam reçinesi verniğiyle kaplanıyor. Kuruduktan sonra fincan, vernik, taş külü ve yapışkan pirinç ezmesi içeren el yapımı özel bir karışımla hem içten hem de dıştan tekrar kaplanıyor. Her uygulanan katmanın günlerce kurumaya bırakılması gerekiyor. Bu işlem tam dört kez tekrarlanıyor ve fincanın yapımı neredeyse bir ay sürüyor.

Uzun ve meşakkatli vernikleme sürecinin ardından fincan, son dokunuşlarla nihai görünümüne kavuşuyor. Son aşamada fincan dikkatlice zımparalanıyor ve yine doğal vernikle cilalanıyor. Bu işlemler sonucunda, fincan yüzeyinde derin, toprağımsı ve göz alıcı bir parlaklık ortaya çıkıyor. Böylece, ölü bir ağacın gövdesinden gelen hammadde, toprağın ruhunu taşıyan dayanıklı ve estetik bir fincana dönüşmüş oluyor.
