Şanlıurfa'da bulunan ve dünya tarihini baştan yazan Göbeklitepe, gizemli yapısıyla insanlığın en eski inanç merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Taş Devri'ne ait devasa dikilitaşları, hayvan kabartmaları ve T biçimli anıtlarıyla 12.000 yıl öncesinin sırlarını barındıran bu büyüleyici yerleşim, adeta tarihin sıfır noktasında bir yolculuk sunuyor.

GİZEMLİ KEŞİF: İLK YÜZEY ARAŞTIRMALARI
Göbeklitepe, modern arkeoloji sahnesine ilk kez 1963 yılında, Türk ve Amerikalı bilim insanlarının ortak yüzey araştırmalarıyla çıktı. Ancak o dönemde buranın gerçek önemi tam olarak anlaşılamadı. Bölgedeki kireçtaşı blokları ve topografik özellikler, tepenin sadece bir mezarlık olduğu izlenimini uyandırdı. Bu erken çalışmaların sonuçları, Peter Benedict tarafından 1980'de yayımlanarak bilim dünyasına sunuldu. Ancak Göbeklitepe’nin asıl hikayesi, bu ilk verilerin çok ötesindeydi.

BİR DAĞIN ZİRVESİNDE SAKLI TAPINAK
Göbeklitepe, diğer Neolitik yerleşimlerin aksine su kenarında, vadi veya ovada değil; Şanlıurfa'nın 15 km kuzeydoğusunda, Harran Ovası'na hakim bir konumda, dağlık bir alanda yer alıyor. 300 metre çapında ve 15 metre yüksekliğindeki bu tepe, konumuyla bile sıradışı bir hikayenin ipuçlarını veriyor. Görüşe ve manzaraya hakim bu stratejik konum, buranın sadece bir yerleşim değil, aynı zamanda ruhani bir merkez olduğunu düşündürüyor.

BİLİM DÜNYASINI SARSAN KAZILAR BAŞLIYOR
Gerçek keşif, 1995-2006 yılları arasında Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Harald Hauptmann ve ardından Dr. Klaus Schmidt liderliğindeki ekibin, Şanlıurfa Müze Müdürlüğü işbirliğinde başlattığı kesintisiz kazılarla geldi. 2007'den itibaren Bakanlar Kurulu Kararlı Kazı statüsüne geçen Göbeklitepe, Dr. Klaus Schmidt'in olağanüstü çalışmalarıyla dünya gündemine oturdu.

ZAMANIN KATMANLARI: GÖBEKLİTEPE STRATİGRAFİSİ
Şimdiye kadar yürütülen kazılarda, Göbeklitepe'de dört farklı katman açığa çıkarıldı. En üstteki I. Tabaka modern tarım yüzeyi iken, altındaki üç tabaka Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'e (Pre-Pottery Neolithic) ait. En üstten alta doğru sıralanan bu tabakalar şöyle:
- I. TABAKA: YÜZEY DOLGUSU
- II. A. TABAKA: DİKİLİTAŞLI KÖŞELİ YAPILAR (M.Ö. 8.000-9.000)
- II. B. TABAKA: YUVARLAK-OVAL YAPILAR (ARA TABAKA)
- III. TABAKA: DİKİLİTAŞLI DAİRESEL YAPILAR (M.Ö. 9.000-10.000)
Özellikle III. Tabaka, Göbeklitepe'nin en eski ve en çarpıcı sırlarını barındırıyor. Bu tabakada ortaya çıkan devasa dairesel yapılar, her biri T biçimli dikilitaşlarla çevrili, merkezinde daha büyük iki dikilitaşın durduğu kompleks bir kült alanını işaret ediyor.

DEVASA TAŞLAR VE GİZEMLİ HAYVAN MOTİFLERİ
Boyları 5 metreye ulaşan T biçimli dikilitaşlar, Göbeklitepe'nin en belirgin özelliği. Bu taşlar, çevre platolardan tek parça halinde kesilerek getirilmiş. Bazıları üzerinde, dönemin insanlarının inanç dünyasını yansıtan yılan, tilki, yaban domuzu ve kuş figürlerinin kabartmaları yer alıyor. Hatta bazı dikilitaşların üzerindeki kol ve el figürleri, bu taşların stilize edilmiş insan figürleri olduğunu ve belki de dünyevi olmayan varlıkları temsil ettiğini düşündürüyor.
Kazılarda ortaya çıkan yabani hayvan heykelleri, özellikle yırtıcı hayvan figürleri, mitolojideki yer altı dünyasının koruyucusu Kerberos'u akla getiriyor ve bu heykellerin de Göbeklitepe yapılarının bekçileri olduğu düşüncesini güçlendiriyor.

BİLİNÇLİ BİR GÖMÜLÜŞ MÜ?
Göbeklitepe'deki anıtsal dairesel yapıların, yapımının tamamlanmasından sonra bilinçli bir şekilde toprak ve çakıl dolguyla örtülmüş olması, arkeologları en çok şaşırtan bulgulardan biri. Bu kasıtlı gömme eylemi, yapıların bir ölü kültüyle ilişkili olabileceği veya belirli bir dönem sonunda ritüelistik olarak sonlandırıldığını düşündürüyor. Bu, bize, avcı-toplayıcı bir toplumun, böylesine büyük ve karmaşık bir organizasyonu nasıl yönettiğine dair önemli ipuçları sunuyor. Tonlarca ağırlıktaki dikilitaşların yerleştirilmesi, uzun süren bir planlama ve işbirliği gerektiriyordu. Bu da, tarımın henüz başlamadığı bir çağda bile toplumsal hiyerarşinin ve örgütlenmenin var olduğunu gösteriyor.

GELECEK KEŞİFLER IŞIĞINDA GÖBEKLİTEPE
Şu ana kadar sadece dört anıtsal yapı açığa çıkarılmış olsa da, yapılan jeomanyetik ölçümler Göbeklitepe'de en az 20 anıtsal yapının daha olduğunu gösteriyor. M.Ö. 10.000 yılına tarihlenen en erken tabakada bile hala ana toprağa ulaşılamadı. Bu, gelecek yıllardaki kazıların, insanlık tarihine dair daha da büyük sırları açığa çıkarabileceği anlamına geliyor. Göbeklitepe, sadece Şanlıurfa'nın değil, tüm dünyanın mirası olarak, geçmişimizden geleceğe ışık tutmaya devam edecek.
