Günlük yaşamda önemsiz gibi görülen dağılmış eşyalar, toplanmamış masalar ya da oyuncaklar, araştırmacılara göre yalnızca görsel bir karmaşa değil. Bu unsurlar özellikle kadınlar için sürekli bir stres uyarıcısına dönüşebiliyor.
AYNI ORTAM, FARKLI BİYOLOJİK TEPKİLER
BirGün'de yer alan habere göre, Psychology Today ve Personality and Social Psychology Bulletin’da yayımlanan araştırmalarda, çalışan evli çiftler incelendi. Evini düzensiz olarak tanımlayan kadınların kortizol seviyelerinin, günün ilerleyen saatlerinde düşmesi gerekirken yükselmeye devam ettiği tespit edildi.
Aynı evlerde yaşayan erkeklerde ise benzer bir tablo gözlenmedi. Dağınık ortamda bulunmalarına rağmen erkeklerin stres hormonu seviyeleri gün sonunda normal seyrinde azaldı. Bu bulgu, düzensizliğin kadınlar için kalıcı bir stres kaynağına dönüşürken erkekler üzerinde daha sınırlı bir etki yarattığını gösteriyor.
ZİHNİ MEŞGUL EDEN GÖRÜNMEYEN YÜK
Uzmanlara göre bu farkın temelinde yalnızca biyoloji değil, toplumsal roller de yer alıyor. Kadınların ev içi düzen, planlama ve sorumlulukları büyük ölçüde üstlenmesi, “görünmez zihinsel yük” olarak tanımlanan bir baskı yaratıyor.
Bir erkek için yerde duran bir eşya basit bir ayrıntı olarak algılanabilirken, kadınlar için bu durum yapılacak işler listesine eklenen yeni bir sorumluluk anlamına geliyor. Bu sürekli zihinsel meşguliyet, dinlenmeyi zorlaştırıyor ve stresi kalıcı hale getiriyor.
UZMANLAR: MESELE KİŞİSEL DEĞİL, SİSTEMSEL
Terapist Elizabeth Earnshaw, evdeki dağınıklığın yarattığı stresin bireysel titizlikle açıklanamayacağını belirtiyor. Earnshaw’a göre asıl çözüm, ev içi görevlerin ve zihinsel sorumlulukların daha adil biçimde paylaşılmasından geçiyor.
Araştırmalar, kadınların yaşadığı stresin “daha düzenli olma” beklentisinden değil, eşitsiz biçimde yüklenen sorumluluklardan kaynaklandığını ortaya koyuyor. Bu nedenle sorun, kişisel alışkanlıklardan çok yapısal bir mesele olarak değerlendiriliyor.
