Murat Ülker: Duygusal zekalı insanlar diğerlerini hisseder ve yüzündeki ifadeleri okuyabilir

Murat Ülker: Duygusal zekalı insanlar diğerlerini hisseder ve yüzündeki ifadeleri okuyabilir

İş insanı Murat Ülker, kendi internet sitesinde, "Üstün duygu kontrolü üstün zekayı dövüyor!" adlı bir yazı kaleme aldı. Duygusal zekalı insanlara değinen Ülker, bu kişilerin diğerlerinin yüzündeki ifadeleri okuyabildiğini ve belirli durumlarda diğerlerinin neler hissedeceklerini sezdiklerine vurgu yaptı. Duygusal zekalı insanların, duygularını kontrol etmedeki öneminden bahseden Ülker, bu kişilerin yaşamda başarılı olduğunu da belirtti.

Murat Ülker, kendi internet sitesi üzerinden yayımladığı "Üstün duygu kontrolü üstün zekayı dövüyor!" başlıklı bir yazısında, kendini kontrol eden insanın, zeki İnsandan üstün olduğuna dikkat çekti.

Murat Ülker'in ilgili yazısı şu şekilde:

Bugün konumuz duygusal zeka. Önce şuna karar verelim; duyguları (emotions), bir uyarana karşı uyanan fizyolojik durumlar ve bu fizyolojik duruma karşı verdiğimiz zihinsel çağrışımları ise hisler (feelings) diye adlandırıyoruz. Ancak karşımızdakilerin duygularını anlayarak empati yapabiliriz. Önemli olan bizim kendimizin ve karşımızdakinin duygularını ne şekilde yöneteceğimizdir. İşte duygusal zeka şimdi gerekiyor. Duygusal zekalı insanlar diğerlerini hissederler, diğerlerinin yüzündeki ifadeleri okurlar, diğerlerinin neler hissedeceklerini sezerler.

Yazıda kendinize uygulayabileceğiniz bir duygusal zeka testinin duygusal yetkinlik bölümü de var. Haydi bakalım, harekete geçelim.

Kişi kendine reva görmediği herhangi bir şeyi başkasına gördüğü vakit, kâmil olamaz. (Hz. Ali)

Duygusal zeka şimdi oldukça revaçta, aslında bu bizim kültürümüzde de adlandırılmadan çok vurgulanan bir konudur; daha çok tutum ve davranışların sonucuyla anlatılmıştır.

İnanmışların güzel ahlak ve iyi davranışları şu şekilde tasvir olunmuştur:

“Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün.”

“Komşusu açken yatan bizden değildir.”

“Çuvaldızı kendine iğneyi başkasına batır.”

“Kendisi için istediğini başkası için de ister gerçekten inanmışlar.”

Yukarıda kültürümüzden verdiğim örnekleri hep aklımızda tutarak konumuzda ilerlemeye başlayalım. Eray Beceren tarafından yazılmış Duygusal ve Sosyal Zekamız isimli kitaptaki bir bölümde Beceren ünlü danışman Claus Moller’e atfederek şöyle yazıyordu (1): “İş yerlerinizin girişinde ’kalp vestiyerleri’ vardır. İşe gelenlerin bazıları bu vestiyerlerin farkına varmaz, bazıları ise bu vestiyerleri görür. Ve kalbini bu vestiyere asarak iş yerine girer ve işlerini kalpsiz olarak yürütür. Hatta bunlardan bazıları akşam evine dönerken vestiyerden kalbini almayı unutarak evine de kalpsiz gider ve evindeki işlerini de kalpsiz yürütür. Duygusal Zeka ile amaçlanan insanların iş ve özel yaşamlarına yüreklerini koymalarıdır.”

ulker.jpg
YMurat Ülker

Önce bir kafa karışıklığını çözelim. Bir uyarana karşı uyanan fizyolojik durumlar, duygular (emotions), bu fizyolojik duruma karşı verdiğimiz zihinsel çağrışımlar ise hisler (feelings) olarak tanımlanıyor.

Duygu ve yüz ifadeleri, bu disiplininin babası sayılan Paul Ekman’a göre (2) öfke, mutluluk (neşe), üzüntü, şaşkınlık, tiksinme, korku ve aşağılanma (utanç) olmak üzere 7 temel duygudan oluşuyor. Benim anlamadığım kıskançlık ve yalnızlık niye bu duygular arasında yok, bunlar duygu değil de his mi? Biraz araştırınca bu iki hissin de kökünün korku duygusu olduğunu görüyorsunuz. Siz ne diyorsunuz?

Duygularımız niye önemli? Çünkü 1) Çevremizi etkiler 2) Kararlarımızı etkiler 3) Onları ifade edemez isek doğru iletişim kuramayız 4) Karşıdakilerin duygularını anlamaz isek empati yapamayız 5) Öğrenmenin kökeni duygulardır 6) Hayatta kalmamızı sağlarlar. Ama önemli olan duyguların olması değil bizim kendimize ait duyguları ve karşıdakilere ait duyguları yönetme kapasitemiz. Burada işte duygusal zeka ve empati kavramları devreye giriyor. Eğer duygusal zekamız ve ona bağlı empati yeteneğimiz yoksa üstün zekalı veya zeki olsak da, en iyi okullardan mezun olsak da, insan ilişkilerimizde ve yöneticilik ilişkilerimizde başarılı olmamız mümkün değil (3).

Duygusal zeka kavramını popülerleştiren Rutgers mezunu psikolog ve danışman Daniel Goleman (4) olsa da ilk ortaya koyan, ölçme araçlarını geliştiren hatta Goleman’ı kavramı fazla popülerleştirdiği, sulandırdığı için eleştiren Yale hocaları Salovey ve Mayer’dir (5).

Bugün yapılan tüm çalışmalara baktığımızda Duygusal zeka kapasitesinin birkaç unsurdan oluştuğu görülüyor. Duygusal zekalı insanlar diğerlerini hissederler, diğerlerinin yüzündeki ifadeleri okurlar, belirli durumlarda diğerlerinin neler hissedeceklerini sezerler. Duygusal zekalı insanlar, duygularını özellikle de saldırganlığa yöneltecek negatif olanları kontrol edebilir. Bilişsel olarak zihinsel zekanın ölçümleri yapılıyor, ama herkesin üzerinde anlaştığı bir duygusal zeka ölçümü bulunmuyor (6). Hayatta ya da bir işte başarılı olmayı sağlayan duygusal zeka yenetekleri ise şunlar (7):

Öz farkındalık: Zayıf ve güçlü yanlarını tanıma.

Kendini kontrol: Bozucu dürtü ve ruh hallerini kontrol altına alma.

Motivasyon: Başarının kendisinden zevk almak.

Empati: Diğer insanların duygusal yapılarını anlamak.

Sosyal Beceri: Diğer insanları istenen yöne yönlendirme için iyi ilişkiler kurmak.

İşe alımlarda zeka testi yapılamıyor. Zekanın kanıtı bitirilen okullar. Aynı şekilde duygusal zeka testi de yapılamıyor. Her şey görüşmede anlaşılmaya çalışılıyor. Kişilik testlerinin ölçtüğünü ölçme ya da eksiksiz ölçme konusu baştan beri çok sorunlu ve dikkat edilmesi gereken konu (8). Bu nedenle de işe alımlarda bir analitiğe oturtulmaya çalışılan ölçütlerin üzerinde adayın değerlendirilmesinde üst faktör, görüşmecinin duygusal zekasıdır.Bu bile başlı başına bu konuyu öğrenmek için en önemli neden..

Duygusal Zeka konseptini bize tanıtan Daniel Goleman’ın duygu tanımı şöyle: “Bir his ve bu hisse özgü düşünceler, psikolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi”. Bu bizim düşündüğümüzden biraz daha geniş bir duygu tanımı. Şöyle düşünün; bir kurt köpeği ile yaşıyan bir kadın var, yeni bebeği olmuş. Kadın bir gün yakındaki bakkala gidiyor ve döndüğünde kapıda köpeği ağzı kan içinde görüyor. Bebeğine bir şey yaptığını düşünerek, köpeği beşinci kattan apartman boşluğuna fırlatıp atıyor. O sırada bebeğin sesi duyuluyor, kadın içeri koşuyor bakıyor, yerde bebeğin yanında bir yılan boğulmuş halde yatıyor, anlıyor ki köpek bebeğinin hayatını kurtarmış. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN