KARAR TV'de Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un konuğu olan Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol Gezi Davası'ndan çıkan kararları eleştirdi. 'Laf Dinlemedi' Merkez Bankası Nereden Nereye? adlı kitabını anlattı.
Karar Gazetesi yazarı Taha Akyol KARAR TV'de Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un konuğu oldu. Gezi Davası kararını değerlendiren Akyol, Türkiye'de bugün çok ciddi bir yargının siyasallaşması problemi olduğunu belirtti. Akyol, Türkiye'nin en önemli problemlerinden birinin kurumların zayıflığı olduğunu dile getirdi.
Gezi Parkı eylemlerine ilişkin beraat kararının bozulmasının ardından Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 17 sanıklı davada karar çıktı. Mahkeme, Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman'a da 18’er yıl hapis cezası verildi. Karara ilişkin değerlendirmede bulunan Akyol,
''Bir partiden, iktidar partisinden aday adaylık müracaatında bulunacak kadar partizan bir hakim bu kadar kritik bir davada hakimlik yapamaz. Ayrıca Türkiye'nin yaşamakta olduğu yargıda siyasi kadrolaşma yeni değil eskiden beri var. Bu artık batıda çok geride faşizan dönemlerde kaldı. Son zamanlarda partili yargıç kavramı karşımıza çıkmaya başladı. 2020 yılında 118 tane AK Partili il ilçe başkanı, üye ve milletvekili adayının yargıç yapıldığına dair isimleri ile birlikte meclis kürsüsünde açıklandı. Bunların sonraki terfileri nasıl oldu nerelere geldi ciddi bir mesele. Hakim, savcı tercihinde mülakatları nasıl işlendiği bildiğimiz bir gerçek FETÖ tasfiyesi ile çok büyük bir boşluk meydana geldi. Bunun yerine objektif, adil, liyakat öncelikli sınavlarla hakim ve savcı almak yerine sınavlarda 70 puan faktörü 50'ye düştü Bu açıkça biz liyakatli değil kim olursa olursun biz almak istiyoruz demekti. 50 puanı geçenler mülakatla uygun görülenler hakim ve savcı yapıldı'' şeklinde konuştu.
YARGININ SİYASALLAŞMASI PROBLEMİ VAR
Türkiye'de bugün çok ciddi bir yargının siyasallaşması problemi olduğuna vurgu yapan Akyol, ''Kemal Gözler hepimizin tanıdığı çok değerli bir anayasa hukukçusu. O'nun Türkiye nereye gidiyor adıyla topladığı 300-400 sayfalık bir kitabı var. Orada tarihleri ile birlikle ve kanun numaraları ile birlikte anlatıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında FETÖ'den önce ve sonra 4 defa kanun çıkarılarak yüksek yargı kadroları değiştirildi. Denildi ki 20 senelik hizmeti olanlar yüksek yargıya geçebilecekler ona göre bir tasfiye yapıldı. Arkasından 10 yıla indirildi ona göre bir tasfiye yapıldı. Arkasından yine 20 yıla çıkarıldı. Yargıda maalesef güveni çok büyük bir şekilde sarsan bir durum meydana geldi. yargının sadece birinci derece mahkemelerinde değil Anayasa Mahkemesi'nde yüksek yargıda, Adalet ve Kalkınma Partisi'nden milletvekili olmuş ya da aday olup kaybetmiş ya da bakan yardımcılığı gibi siyasi görevde bulunmuş yargıçların Cumhurbaşkanı tarafından atandığını görünüyoruz ya da terfi aldığını görüyoruz. Bu davadan bağımsız olarak şunu belirteyim, Türkiye'de bugün çok ciddi bir yargının siyasallaşması problemi var. Bu problem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına geçmiştir. Bu problem hukuk yoluyla demokrasi adını taşıyan Venedik Komisyonu raporlarına geçmiştir. Dolayısıyla bizim yargımıza güvenin Türkiye'de adalet var yatırım yapın demek yetmiyor, bu gerçekler biliniyor'' ifadelerini kullandı.
'LAF DİNLEMEDİ' MERKEZ BANKASI NEREDEN NEREYE?
Merkez Bankası’nın dününü ve bugününü ‘Laf dinlemedi’ kitabında masaya yatıran Taha Akyol programda kitabını da anlattı. Adını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görevden aldığı Merkez Bankası başkanı için kullandığı “Görevden aldık çünkü laf dinlemiyor adam” sözünden alan kitap, Demirel, Özal, Ecevit, Erdoğan dönemlerinden günümüze ekonomi ekonomi politikalarına odaklanıyor. Büyük krizlerde Merkez Bankası’nın tavrı neydi?
2001’de Merkez Bankası’na neden bağımsızlık verildi? Merkez Bankası bağımsız mı, iktidarların emrinde mi olmalı? İktisat tarihi ve güncel gerçekler açısından bu soruların cevaplarını araştırıldığı kitapta yaşanmış ve yaşanan gerçekleri bulacaksınız.
Akyol, Bizim siyasi kültürümüzde devleti yöneten kimse ya da O'nun kabinesi, hükümeti kimse yani milli iradeyle iş başına gelenlerin her şeye hakim olması lazım öyle bir geleneğimizin olduğunu belirtirken, ''Modern devletin esası devletin hukukla sınırlandırılmasıdır. Bu bizim geleneğimizde kültürümüzde adalet kavramı da var ama bunun kurumsallaşması, bağımsız Anayasa, bağımsız yargı, bağımsız Merkez Bankası'nın olması ile sağlanıyor. Bunlar bizde tam yerleşmiş değil'' dedi. Akyol sözlerine şöyle devam etti:
''Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde artık tek imza ile 5 yıllık görev süresi bekletilmeden Cumhurbaşkanının istediği an bir yüksek kamu görevlisini görevden alabilir. 22 ayda 4 tane Merkez Bankası, 2 yılda da 5 tane TÜİK başkanı değişti. Bunların hepsinin görev süreleri 5 yıllık diye getirildi.''
Türkiye'nin yeniden Turgut Özal'ın 24 Ocak kararları gibi, Ecevit dönemindeki Kemal Derviş'in 14 nisan 2001 kararları gibi yapısal reformlara ihtiyacı olduğunu belirten Akyol, ''Yani siyasetin açtığı mutfak musluklarının kapatılması gerekiyor. O musluklardan gelen suyun üretime gitmesi gerekiyor. Bu hem vatandaşın refahını hem de döviz gelirimizi rahatlatacaktır. Özal da bunu yapmıştı Derviş de bunu yapmıştı.''
TÜRKİYE'NİN PROBLEMİ KURUMLARIN ZAYIFLIĞI
Kitabı yazarken kurumlarının zayıflığının dikkatini çektiğinin altını çizen Akyol, ''Şaşırmadım ama hala Türkiye'nin problemi kurumların zayıflığıdır. Biz modern kurumları tazminatla kurmaya başladık her zaman bizde ister istemez siyaset belirleyici oldu. Siyasi tarihi çok kırılmalı olan toplumlarda hukuk ve kurumlar çok gelişmiyor. Biz 100 yıldır barış içindeyiz bir savaş görmedik artık Türkiye yaşadığımız krizlerden kurumların önemini anlamalı, mesele ideoloji, senden benden meselesi değil. Meselenin hukuk ve kurumlar meselesi olduğunu anlamamız gerekiyor'' dedi.
