Evdeki kitaba el uzatan kanuna tepkiler sürüyor: Bu yönetmelik iptal edilsin

Evdeki kitaba el uzatan kanuna tepkiler sürüyor: Bu yönetmelik iptal edilsin

KARAR’ın gündeme getirdiği ‘Yazma ve Nadir Basma Eserlerin Tespit ve Tescili’ yönetmeliğine tepkiler sürüyor. HALUK ORAL: Kitaba meraklı insanlar cezalandırılıyor. MEHMET RUYAN SOYDAN: Osmanlı arşivlerinin tamamı tescil edildi mi ki, milletin elindekileri tescil edeceksiniz? MEHMET ASLAN: Bir kanun çıkardım, herkes uyacak demek yanlış. Bu demokratik sistemlerde uygun bir yöntem değil. METİN CELAL: Kültür Bakanının hayatın gerçeklerine ve yasalara aykırı bu yönetmeliği iptal edeceğini umuyorum.

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığınca (TYEK) hazırlanan ve 5 Eylül’de Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Yazma ve Nadir Basma Eserlerin Tespit ve Tescili’ yönetmeliğine tepkiler sürüyor. Yönetmeliğe tepkileri ilk olarak 8 Eylül Pazartesi günkü haberimizde kitabiyat dünyasından Emin Nedret İşli, Turan Türkmenoğlu, Güler Doğan Averbek, Yahya Erdem, Şaban Özdemir ve Bahtiyar İstekli gibi isimlerin değerlendirmeleri ışığında gündeme getirmiştik. Değerlendirmelerde, 1928 öncesi basılan bütün matbu eserleri kapsayan ve söz konusu kitapların tescil edilmesinin yanı sıra el koyma hakkı getiren yönetmeliğin koleksiyonerlik, sahaflık ve müzayedeciliği bitireceği, nadir eser ticaretini merdiven altına iteceği görüşleri öne çıkmıştı. Yönetmelik haberimizin ardından kamuoyunda geniş yankı buldu, birçok kültür insanı görüylerini birçok mecrada dile getirdi. Tepkilere rağmen TYEK konuya ilişkin henüz bir açıklama yapmazken, yönetmelik hakkında fikirlerini bu kez de Metin Celal, Haluk Oral, Mehmet Ruyan Soydan ve Mehmet Aslan’a sorduk. KARAR’a değerlendiren isimlerin ortak görüşü, yönetmeliğin bir an önce yürürlükten kaldırılması, konunun uzmanları ile masaya oturup yeni bir yönetmelik hazırlanması yönünde.

haluk-oral
Haluk Oral

HALUK ORAL: KİTABA MERAKLI İNSANLAR CEZALANDIRILIYOR

Yönetmeliği inceledim. Saçma bir şekilde ortaya koyuldu… Ben el yazmalarının takibine taraftarım ama 1928 öncesi bütün matbu kitaplar denilince işleme konulması imkansız, insanları rahatsız edici şeyler ortaya çıkacak. Örneğin diyelim ki benim elimde Reşat Nuri Güntekin’in Çalışuku romanı var, ki bu romandan her sahafta üç beş tane görebilirsiniz. Hem kayıt altına alınması gereksiz hem imkansız çünkü piyasada bol olan bir kitap. Ya da Atatürk’ün Nutuk eseri… Bunları kayıt altına almaya kalkarsanız herkesin elinden yüzlerce kayıt altına alınacak kitap çıkacak ve kimse bunu beceremeyecek.

SEYFETTİN ÖZEGE’NİN KATALOĞUNA BAKSALARDI

Halbuki, böyle bir yönetmelik çıkarmak yerine koskoca kurumların yapamadığını yapan Seyfettin Özege’nin beş ciltlik ‘Eski Harflerle Basılmış Türkçe Eserler Kataloğu’nu oturup inceleyebilirlerdi. Bu makamların yapamadığını Özege yapmış, o katalogdan bakıp diyebilirlerdi ki şu şu eserler kayıt altına alınacak, hem korkunç bir yükten kurtulurlardı. Ayrıca kim karar verecek bu eserlerin tescil edilmesi gerektiğine, Türkiye’de hangi müessese yapacak? Ne demek 1928’den evvelki bütün kitapların söz konusu edilmesi? Shakespeare’in diyelim bir kitabı var, biri almış ülkeye getirmiş, kanunen bu çok nadir diyor, el koyuyor, değerini de kendi biçiyor, böyle iş olmaz. Ayrıca elimizdeki Osmanlı Türkçesi bütün kitaplara göz dikmek zaten herkesin bilmediği Osmanlı Türkçesine ilgiyi de bitirir.

AKÇE KOLEKSİYONCULUĞU DA KANUNLA BİTTİ

Bakın ben üniversite yıllarında eski para biriktiriyordum, bir kanun çıkmıştı son altı padişahtan evvelki Osmanlı paralarını biriktirenler müzeye kaydettirmeli diye. Akçe diye bilinen bir bir gram gümüşten yapılan bir para vardır, Anadolu’da binlercesi bulunurdu. Kapalıçarşı’da dükkanı olan Sait Asil meşhurdur mesela, bu paraları dükkanın ortasına koyarmış, koleksiyoncular da gelip sohbet ederken seçermiş. Tanesi 30 lira falan o dönem. Bu kanun çıkınca sadece bütün o akçelerin hepsi kayboldu, eritilip kaşık yapıldı, çünkü kimse başını belaya sokmak istemedi. Akçe koleksiyonu yapanlar bu işten vazgeçti ya da artık bahsetmemeye başladı. Bu yönetmelik de aynı bu şekilde birçok kitabın kaybolmasına ya da merdiven altına inmesine sebep olacak.

Bu kanun bu şekilde geçerse sahaflık müessesi bitecek. Çünkü bu yönetmelikte kitaba meraklı insanlar cezalandırılıyor. Söz konusu bu kitapların içinde çok azı ticari olarak değer kazanıp alınıp satılan eserler var. Kitap meraklıları bunları bunu biliyor. Türkiye’de hala doğru düzgün edebiyat müzesi yok. Bu işin sonu çok kötü, siyasi görüşle duruşla ilgisi yok bu konunun kitaba meraklı insanlar yok olur.

DÜNYA ALEM BİZE GÜLER

Ben 68 yaşında, asansörsüz bir apartmanın dördüncü katında oturuyorum, eski kitaplarımı toplayıp indireceğim, tıra yükleyeceğim, bilmem nereye götüreceğim, olacak iş mi? Hem kitaplara, hem bana yazık günah. Bir kanun ‘ben yaptım oldu’ şeklinde çıkarılmamalı. Bu kanunu bu hali ile ancak kitaba hiç merakı olmayan bir insan savunabilir. Son olarak şu örneği vermek isterim: 1800’lerde sanırım, Amerika’da bir eyalette senatörün biri ‘bundan sonra pi sayısı 3 olarak alınsın’ diye bir kanun teklifi vermiş ve bu iddiasını Tevrat’taki bir meseleye dayandırmış. Allah’tan bir matematikçi duyuyor, ‘dünya alemi bize herkesi güldüreceksiniz’ diye senatörlere yalvarıyor, kanun teklifini geri çekiyorlar. Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’nın bu yönetmeliği de ‘pi sayısını 3 alın’ türünde bir teklif bence, yani dünya alem bize güler.

mehmet-ruyan-soydan
Mehmet Ruyan Soydan

MEHMET RUYAN SOYDAN: EL KOYMA HAKKI MEVCUT KANUNLARA DA AYKIRI

Söz konusu Yönetmelik, ‘2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’ ve ‘4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 724’üncü maddesine’ istinaden yayımlanmış. Ancak, 4 Sayılı Kararnamenin sözü edilen maddesinde; “Gerçek veya tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan eserlerin tespit ve tescil işlemlerini yapmak” görevi sayılmakla birlikte yayımlanmış olan yönetmelikte ‘tescil’ kavramı genişletilerek “bunların içerisinde kütüphane koleksiyonlarını tamamlayıcı nitelikte olanların bölge veya bağlı kütüphane müdürlükleri tarafından kütüphane koleksiyonlarına kaydı” ibaresi eklenmiş. Lâkin, uygulamanın nasıl yapılacağı ve kapsamı belirlenmemiştir. Bu suretle hem dayanağı olan kanuna aykırı surette düzenlenme yapılmış hem de haksız olabilecek uygulamalara yol açılmıştır. Halbuki, ‘tescil’ kayıt demektir ve idarenin tescil ve tesbit hakkı tabiidir, ancak bu yönetmelikte tescilin yanına bir de el koyma hakkı getirilmiştir. Diğer yandan yönetmelikteki tescil komisyonuna itiraz maddesine baktığımızda da bu el koyma durumu daha belirgin hale gelmektedir. Kayıt altına alınacak esere itiraz söz konusu olamayacağına göre asıl düzenleme bunun için yapılmış gibi duruyor.

FİİLEN İMKANSIZ

İkinci bir sorun ise getirilen yükümlülüğün icrasının fiilen imkânsızlığıdır. Bu yönetmeliği hazırlayanlar kendi teşkilatlarının, halkın elinde bulunan kültür değerlerini teslim ve tescil edebilme kabiliyetine ne kadar sahip olduğunun envanterini çıkarmışlar mıdır? Bilmiyorum. Kapsam o kadar geniş tutulmuş ki, milyonlarca kitap, dergi, efemera, v.s. muhtelif eser ve kâğıtlar tescil için nasıl teslim alınacak, ne kadar sürede tescil işlemi yapılacak, bunların fiziki korunması ve güvenliği nasıl sağlanacak, çalınmalara ve değiştirmelere karşı nasıl tedbirler alınacak, herhangi bir belirleme yapılmamış. Osmanlı arşivlerinin tamamı tescil edildi mi ki, milletin elindekileri tescil edeceksiniz?

KOLEKSİYONCULUK ÖLÜR

Bir diğer sorun da ülkemizde kültür hayatı malum yeni yeni canlanıyor, bundan yirmi yıl evvel, bugün bu yönetmelikte ‘1928 öncesi nadir eser’ dedikleri kitaplar yerlerde sürünüyor, kimse yüzüne bakmıyordu. Şu anda gençlik ve orta alt gelire sahip insanlar, Nadir Kitap gibi ortamlar veya müzayede firmalarının çalışmalarıyla kültüre yöneldi. Bu sayede daha önce adeta çöp olarak görülen eserler şimdi kıymet kazanarak koleksiyonlara katılıp, kurtuluyor. Böyle bir yönetmelik, buna da engel olacaktır.

mehmet-aslan
Mehmet Aslan

MEHMET ASLAN: HERKES ELİNDEKİNİ TOPRAĞA GÖMER

Yönetmelik çalakalem hazırlanmış, tarafların görüşleri alınmamış. Belki niyet iyidir ama yöntem ve biçim olarak yanlış. Sınırları belli değil. Bu belirsizlikler kültürel ortamı bozar. Satıcının, alıcının, koleksiyoncunun piyasaya güvenini de bozar. Bu süreçte devletin belli kalemleri netleştirip, bu kalemlerin dışındaki sürece karışmaması gerektiğini düşünüyorum. Ben yirmi yıldır koleksiyonerliği takip eden birisiyim. Son yıllarda müzayede firmaları ve sahafların katkısı ile bir kültürel canlanma oldu, kültürel değerimiz olan malzemelerin iç piyasaya girişi sağlandı. Bu yönetmelik bu canlanmayı durdurur, Türkiye içinde kalması gereken malzemenin yurt dışına gitmesini artırır. Yani amaç nadir eserleri korumak ise tam tersi bir etkisi olur. İnsanların kendi mülkiyetleri üzerinde bir kaygısı olmaması gerekiyor, koleksiyoner elindeki malzemeye el koyulacağından korkmamalı, sahaf açıkta satabilmeli. Aksi durumda yurt dışı temaları devreye girebilir.

KÜLTÜR ORTAMI BİTER

Temel mantık olarak, evet Yunus Emre’nin birinci elden yazması ülkemizin kültürel mirası açısından çok değerli. Devlet bu tür kitaplar konusunda gereklerini yapar ama siz konuya 1928 öncesi her türlü matbu eser, kartpostal vs diye girerseniz, bu iş olmaz. Ben bir eser alırken koleksiyoner olarak yığınla insana danışarak karar veriyorum, onlar nasıl yapacak bu işleri? Bu mekanizma nasıl işleyecek, bu sistematik tek taraflı ve tek kurum üzerinden oluşturulmuş yönetmelikte. Sahaf, koleksiyoner, kültür insanları, fikir insanları yok, bu nedenle ucube bir kanun olmuş. Normalde bir çalıştay yapar, bir beyin fırtınası oluşturur, bütün verileri toplar, bütün taraflar için makul olan yöntem bulursunuz. Ama bu şekilde yapılırsa kültür ortamı biter. Şu an kenarda köşedeki malzeme gün yüzüne çıkıyor, bu yönetmelikle artık endişe ve korku ile gün yüzüne çıkamaz hale gelebilir.

DEVLETİN ARŞİVLERİNDE KAYIT DIŞI MİLYONLARCA BELGE VAR

Ben Türkiye’de kültürün bireyler üzerinde yürüdüğünü düşünen biriyim. Ali Emiri, İbn’ül Emin, Nuri Arlasez’in emekleri bizim bugünkü kütüphanelerimizi oluşturuyor. Mehmed Akif ile ilgili mesela biri ömrünü veriyor, her şeyini topluyor, arşivliyor. Normalde bunu devletin yapması lazım, ama öyle bir aklı yok. Devletin bu insanların işini zorlaştırması değil, kolaylaştırması lazım. Hadi bugün bu iyi niyetle yapılmış bir yönetmelik diyelim, yarın öbür gün kötü niyetli bir bürokrat tarafından istismar edilebilir, kişisel haklara girilebilir. Bu nedenle sorgulanabilir, denetlenebilir bir sistematiğin oluşturulması gerekir. Bu işin içinden çıkamazlar ayrıca. Devletin şu an arşivlerinde kayıt dışı milyonlarca belge varken özel arşivlere dadanılması doğru değil. Herkes elindekini toprağa gömer, dışarı çıkarmaz. Bir kanun çıkardım, herkes uyacak demek yanlış. Bu demokratik sistemlerde uygun bir yöntem değil. Hukuki davalar olur, gereksiz yere devleti yoracak bir süreç başlar. Bunun adını başta doğru koyarsak, hiçbir tarafı yormayan bir düzenleme yapılmış olur. Sonuç olarak; devletimiz bu süreçte hedef ürünleri sınırlayarak, ehil insanlar nezdinde bütün tarafları temsilen geniş katılımlı bir komisyonla bu işi çözmelidir. Kültür bir gönüllülük ve aşk işidir. Bu aşkın söndürülmeden devam etmesi gerekir.

metin-celal
Metin Celal

METİN CELAL: YAZMA ESERLER KURUMU, YAYINLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜ UHDESİNE Mİ ALDI?

Bu yönetmeliğe bakılırsa Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’nın görev alanı genişletilmiş. Çünkü ‘basılı nadir eserleri’ de kapsıyor yönetmelik. Oysa kurumun adında görevi de belli, ‘yazma eserler’ ile ilgilenmesi gerekiyor. Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Yayınlar Genel Müdürlüğü olmuş ya da onu da uhdesine almış. Yönetmelikler yasalara aykırı olamaz. Bu yönetmelik yasalara aykırıdır. Ayrıca yönetmelikle bağış adı altında el koyma, istediği fiyata alma gibi genel yasalara aykırı yetkiler alınmış. Yazma eserler kurumu memurları tescil bahanesi ile koleksiyonunuzdaki kitabı görecek ve beğenirse ne değer biçerse o fiyata alınacak ya da ‘bağış’ kabul edilecek. Yönetmelikle sadece Türkçe eserleri değil koleksiyonunuzdaki Yabancı dilde nadir eserleri de istedikleri fiyata alabilecekler. 11,5 milyon dolara satılan ‘Birds of America’ kitabını da isterlerse 100 TL’ye alabilecekler. Hatta ‘bağış’ olarak da kabul edebilecekler. Yani o 100 TL’yi de vermeyecekler. Tüm bu kararları da memurlar verecek. Eser tescil komisyonu tamamen memurlardan oluşturulmuş, kadroya bu işin uzmanı bir sahaf ya da koleksiyoncu almak gereği bile görülmemiş. Belki de işlerine karışılmasın istedikleri için meslekten birilerini aralarına istememişler. Kurum memurlarının nadir eserler piyasasını ve inceledikleri kitabın değerini nasıl tespit edecekleri ise meçhul. Kitapseverleri kıymetli eserleri toplayıp korumak, sahafları değerli yazılı kültür varlıklarımızı bulup koleksiyoncuya ulaştırmaktan caydıracak bir yönetmelik. Sayın Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un hayatın gerçeklerine ve yasalara aykırı bu yönetmeliği iptal edeceğini umuyorum.

YORUMLAR (2)
2 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN