Daha önce bu köşede Eric Hoffer’ın ‘Kesin İnançlılar’ kitabından bahsederken “kimi kitaplar vardır, dönemi hiçbir zaman geçmez, her zaman tazedir, her zaman okura bir şeyler söyler” demiştim (Üçüncünün Eşiğinde, 22 Haziran 2025). Kimi kitaplar da zamanından çok çok önce yazılmıştır; asıl sözünü gelecekteki okuruna saklar/söyler. Guy Debord’un ‘Gösteri Toplumu da bunlar arasında. Gösterinin bu kadar sıradanlaştığı bugünlerde, Eric Hoffer’u hatırladığımız gibi Debord’u da tekrar hatırlamalı/okumalıyız sanıyorum.
Debord’a göre erken sanayi toplumu insanları “işçi/üretici” olarak tanımlamış, 20.yüzyıla gelindiğinde modern kapitalizmin onu “tüketiciye” dönüştürmüştür. Üretim pazarın ihtiyacı için değil, “gösteri için” devam ettirilen bir süreçtir. Her şey metalaşmış, gösteri gerçekliğin/gerçeğin yerini almıştır. Toplum bu kez işçi olarak yani üreterek değil tüketici olarak yani tüketerek kendisine yabancılaşmaktadır. Gerçek deneyimlerin yerini seyirlik/paylaşılabilir deneyimler alırken, hayat değil onun metalaşmış, yapaylaştırılıp bayağılaştırılarak tekrar üretilmiş bir tür gösterisi yaşanmaktadır artık.
Kapitalizm gelenekten kopartarak, önce işçi olarak teslim aldığı modern insanı, şimdi tüketici yaparak yalnızlaştırmayı, sisteme bağımlı kılmayı amaçlamaktadır: “Otomobilden televizyona kadar, gösteri sisteminin seçtiği bütün mallar [cep telefonu, bilgisayar, sosyal medya... Ömer Faruk] aynı zamanda ‘yalnız kalabalıkların’ tecrit koşullarını sürekli olarak güçlendirmek üzere sistemin kullandığı silahlardır.” Görünüşler, imajlar, reklamlar, moda, popüler kültür tek bir şeye bakıyormuş hissi uyandırsa bile “görünüşteki birlik” sahteyken herkes yalnız ve izoledir. [Herkes titrek ve sabırsız, titrek ve sabırsız evlerinde... Turgut Uyar’dan bir mısra, Terziler Geldiler şiirinden.]
Gösterinin pazarladığı “nesne/sahte ihtiyaç” tüketicilerin evlerine girer girmez bayağılaşırken sistemi değiştirme potansiyeline sahip bulunan çalışan sınıfın bizzat kendisi de “temsile” dönüştüğü için “nesne” haline gelmekte ve özne olup tarihin akışını değiştirememektedir.
Modern toplumda tarihin algılanışı da değişmiştir. Geleneksel toplumda/tarım toplumlarında zaman döngüselken [mevsimler, dini ritüeller, bayramlar] ilerlemeye/üretime yönelik örgütlenmiş kent hayatında zaman daima parçalanmış ve doğrusaldır: paketlenmiş şimdiler, yaşanıp tüketilen anlar, reklam/haber sağanağına maruz kalan/bunalıp sersemleyen kalabalıklar... Burada geçmiş/ve hatta dün hızla unutulmakta, gelecek/yarın hiçbir zaman düşünülememektedir.
Mekân da tıpkı zaman gibi gösteri toplumuna hizmet etmektedir. Şehirler, iş merkezleri, otoyollar, apartmanlar, parklar, meydanlar ve caddeler üretim-tüketim-kontrol mekanizmasına göre düzenlenmişlerdir. Tekdüze ve işlevsel. Tapınakların yerini alışveriş merkezleri, gökdelenler, otoparklar almıştır. İnsanı özgürleştirmesi gereken kültürün-sanatın-felsefenin gücü yadsınır, bastırılır, etkisizleştirilip “tüketim mezesi” haline getirilir. Moda olan kitaplar, filmler, şarkılar, yazarlar, tatil yerleri, mekânlar... Evler de birbirlerine benzemektedir giderek. Gündelik yaşamlar da... Kuşatılmışızdır ve gösteriden kaçmak handiyse imkânsız gibidir.
Zaman, zamanının ötesini duyumsayan Guy Debord’u haklı çıkarttı iyiden iyiye. Bugün önemli olan tatilde eğlenmek değil, tatilde eğlendiğini göstermektir özetle. Bir telefon, sadece iletişim aracı sayılamaz artık; statü göstergesidir insanların gözünde. Satın alınan sadece bir telefon değil, onun imajıdır ayrıca. Ve hatta imaj her şeydir, susuzluğun yanında, bir reklam filminde pazarlandığı gibi.
Guy Debort iletişim devriminin eşiğinde, 1994’te intihar etmeseydi, bugünkü olanakları da görseydi ne düşünürdü, 1967 tarihinde basılmış kitabına nasıl eklemeler yapardı, merak etsek bile, tek kitabıyla, yaşadığımız ve giderek distopikleşen çağın haberini vermiştir bize. Kehanet gibi...
Gösteriyi ret etmenin tek yolu Guy Debort gibi intihar etmek değil elbette; ‘kendi küçük bahçemize’ çekilip onu çapalamak da bir çözüm olsa gerek. Ama önce “gösteri toplumuna” dair bilinç kazanmalı insan. Gösteri toplumunda ‘Gösteri Toplumu’nu okuyarak.
