TANER AY
Haftada birkaç gün kitapçıları dolaşıp yeni çıkan kitaplara bakmak gibi bir alışkanlığım olsa da, Göktürk Ömer Çakır’ın ‘Kronograf’ isimli eserini görmemiştim. Ama, geçenlerde Göktürk’ü ve Oğuzhan Murat Öztürk’ü ziyarete gittiğimde, Göktürk bana TÜN Yayınları’ndan çıkan ve nedense hiç tanıtımı yapılmayan ‘Kronograf’ı imzalayıp verdi.
Bu kitabı o güne kadar görmediğim için, çok utandım... O gece hemen okumaya başladım. ‘Kronograf’a bayıldım desem bile, bayılmak vurgum inanın yetersiz kalır. Sık sık Gureschi’nin sivri dilli ‘Don Camillo’ romanlarını anımsadım, ama bana göre ‘Kronograf’ onlardan çok daha keyifliydi. Sağdan ve soldan ‘humor sâhibi’ olan isimleri çok seviyorum. Atsız’ın bütün eserlerini okudum. Ancak, onun mizah duygusunun benzersizliğini Göktürk’ün kitabındaki yazı sayesinde yeni öğrendim.
‘Babıâli Yokuşunun Maruf İttihadçısı Erol Cihangir’ yazısı da müthiş bir metin. Dünyaya çok farklı yerlerden baksak da, Erol Bey’i hep çok sevmiş, hep takdir etmişimdir. Cihangir, CIA’nın Türkiye şeflerinden Paul Henze’nin Ahat Andican’a “Marksist galiba?” dediği kırk yıllık sıkı Turancı dostumuzdur. Yanılan sadece CIA şefi değildir, kendisi Bâb-ı Âli Yokuşu’nda da ‘Bolşevik Erol’ olarak bilinir. Kitaptaki ‘Ankara’dan Ayarsız Manzaralar Üzerine Müsevvidat’ yazısı ise beni çok güldürdü. Yazıyı okurken, bir an için Mustafa Çalık’ın karşıma çıktığını sandım. Şâyet Göktürk yazıyı Veysel Gökberk Manga’nın evinde bitirmeseymiş, Çalık onu Türkistan’a kadar götürürmüş... Bunlara karşın ‘Umay’ çok şiirsel bir metin. Gözlerinden babası gibi muziplik akan Umay’ın şirin bir portresiyle karşılaşıyoruz. Kitaptaki ‘Göpek Gezdirme Kılavuzu’ için ‘makaralı metin’ mi yoksa ‘ağıt’ mı desem, bilemiyorum, ama Hekabe gerçekten çok şeker bir köpekmiş. Sözü uzatmayayım: Göktürk’ün ‘Kronograf’ kitabını bulup mutlaka okuyun, inanın hayatınız biraz daha şenlenecektir...
NİHAL ATSIZ’IN EVİNDE ARANAN HİTLER
'Irk tayini’ için evine gelen ziyaretçilerin kafalarını Rıza Nur’dan müdevver havsala aletiyle ölçen Nihal Atsız, oğlu Yağmur’un çember çevirdiği günlerde, yani İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, çocukların sır tutamayacağını bildiği için, onun yanında bir arkadaşına firari Hitler’i evinde kendisinin sakladığını söylemiş. Çocuk bu, hiç sır tutabilir mi, sokağa fırlayıp, Hitler’in evlerinde saklandığını bütün arkadaşlarına yaymış. Tabii ertesi gece evleri basılmış, polis yatak altlarında ve dolaplarda Hitler’i aramış. Atsız, deli saçması ihbarı ciddiye alan polisimize kıs kıs gülerken, sanırım Yağmur da Hitler’i görmeyi bekliyordu. Göktürk’ün kitabında yer alan ‘Humor Sahibi Atsız’ yazısında böyle pek çok Atsız öyküsü var.
