Eski beyaz yakalı, şimdinin pazar esnafı Boğaziçi mezunu Barbaros Özışık, pijama satarak kazandığı parayla tiyatro oyun metinleri basmak için Sahne Yayınlarını kurdu. KARAR'a konuşan Özışık, dört kat artan kitap maliyetlerine aldırmıyor, “Kitapları basmak için evvelden haftada 2 kez çıktığımız pazara şimdi üç kez çıkacağız ve batmak için de olsa tiyatro metinlerini basacağız. Batarsak da güzel oyunları gün yüzüne çıkarıp öyle batmış olacağız” diyor.
SALİHA SULTAN
Barbaros Özışık, Boğaziçi Ekonomi Bölümü mezunu, eski beyaz yakalı şimdi bir pazarcı ve ailesi ile pazara çıkıp tezgâh kurarak pijama satıyor. Haftada bir gün de fazladan pazara daha çıkarak o günün kazançlarını kâğıdın her gün zamlandığı, butik yayıncıların sahadan çekildiği günlerde kitap yayımlamaya ayırıyor. Bu şartlarda kurduğu Sahne Yayınları'ndan ülkemizde en az okunan bir alan olan tiyatro metinleri içeren kitaplar basarak yayıncılık yapmaya çalışan Özışık ile Karar okurlarımız için söyleştik.
*Merhaba Barbaros Bey, yayın dünyasına uzak değilsiniz ama yakın da değilsiniz. Yay Yayınlarını kurdunuz, 2022'de Yay Kitap markasıyla klasik oryantalist literatürden bir kitap ve 2024'te de Sahne Yayınları’ndan üç oyun eseri yayımladınız. Öncelikle sizi tanıyalım isteriz. Yay Kitap ve Sahne Yayınlarının Yayın Yönetmeni Barbaros Özışık kimdir?
Sondan başlarsam, kitap yayıncısı ve pazarcıyım. Yayıncılık faaliyetlerimin 2022 yılında başladığını ve 1964 doğumlu olduğumu göz önüne alırsak ben, İngilizcede “late commer” (bir faaliyet alanına geç giren) deyiminde ifade bulan anlamıyla, yayıncılık alanına geç giren biriyim. Pazarcılık hayatıma da çok erken başlamadım. 2012 yılından beri pazarlarda eşimle beraber kendi ürettirdiğimiz ya da aldığımız ürünleri Bodopijama olarak satıyoruz. Biraz daha geriye gidersem 1981’de Işık Lisesinden ve 1989’da Boğazici Üniversitesi Ekonomi bölümünden mezun oldum. Beyaz yakalı olarak 1991’den 94’e kadar İstanbul’da ve sonrasında 2000 yılına kadar sırasıyla Moskova, Kazan, Bakü ve Almaata’da; 2001’den 2010’a kadar İstanbul’da ihracatçı bir tekstil şirketinde çalıştım ve sonrasında kendi tekstil işimi kurdum, bir sene dolmadan battım ve tüm varlıklarımı kaybettim. O günlerde gerçekten iş yaptığım tek kişi uzun zamandan beri kadınlar için pijama satan bir pazarcıydı. Biz de pazara çıkmaya başladık. Pijama ve pazarcılık hikâyemiz o gün bugün devam ediyor. Aile yaşamımızı ve 2022’den beri de yayıncılık faaliyetlerimizi sürdürmemize olanak sağlıyor. Pazarcılık; gece yarıları kalkmak, çok geç vakitlere kadar ayakta çalışmak ve gerek müşteri gerekse farklı farklı mallar satan pazarcı esnafı ve pazar yönetimi yüzlerce kişiyle ilişkide olmak ve bir açıdan yaklaşık on iki saat, ışığıyla, dekoruyla kurduğumuz pazar sahnesinde oyuncu olmak demek. Hiçbir şey kolay değil ve kendisine göre zorlukları ve ödülleri var. Yayıncılık, sembolik olarak söyleyeyim evimizin elektrik faturasını ödeyebilme amacı yanında, o gece yarıları kalkmalarında ve gün içindeki mücadelemizde ailem olarak bize artı bir enerji veriyor.
Yayıncılığa başlama motivasyonunuz ne idi peki? Faaliyet alanlarınızı açar mısınız?
Kültürel ilgi alanlarım hakkında yayınlar yaparak bir etkileşim alanı bulmak ve yaratmak istediğim için bu işe giriştim. Yayıncı olarak şimdilik tarih ve tiyatro alanlarında faaliyetim var. 600-900 arası İslam ve Kuran-Mushaf Tarihi ile ilgili olarak, 2022 Ocak ayında yaklaşık iki yıl süren bir çalışmanın ardından, Klasik oryantalizmin köşe taşlarından Theodor Nöldeke’nin çalıştığı konular hakkında genel oku yucu için çeşitli zamanlarda yazdığı ve kendisinin bir araya getirerek ya yımladığı dokuz makalesinden oluşan kitabını, 'Doğu Üzerine Oryantalist Denemeler' adı altında Celal Öztürk ile yayımladık. Kitabı Türkçeye çevirirken gösterdiği özenin yanı sıra bir tarihçi ciddi yetiyle çalışarak gerek Nöldeke’nin kaynak göstermediği yerlerde verdiği, gerekse Nöldeke’nin kaynaklarına eklediği güncel kaynaklarla ve metnin daha iyi anlaşılmasına yönelik açıklayıcı bilgilerle kitabı zenginleştiren sıradışı çalışması nedeniyle Celal Öztürk’e buradan bir kere daha teşekkür ediyorum. Bu çalışmamız Ankara Okulu Yayınları tarafından ilgi gördü ve ikinci baskısı Doğu Üzerine Oryantalist Denemeler adı altında Oryantalist Klasikler Serisinin 23.ncü kitabı olarak Ocak ayı içinde yayımlandı. Bu ikinci baskıda, Nöldeke ve Oryantalizm bağlamında ilk baskıda yer alan önsözümü 1970’lerden sonraki literatürü daha detaylı tanıtmaya çalışarak geliştirdim. 2025 yılında yine aynı seride yayımlanmak üzere, klasik Oryantalist literatürün diğer köşe taşlarından Alhonse Mingana (1878-1937) ve Ignaz Goldziher’in (1850-1921) kitaplarını çalışıyoruz. Mingana, antika kuran yaprakları üzerinde metin eleştirisi uygulayan ilk kişidir. Goldziher; hadislerin, erken dönem İslam tarihini anlamak için tarihsel bilgi kaynağı olarak yetersizliğini gösterdiği çalışmalarla geçmişteki ve kendi dönemindeki Klasik Oryantalistlerin tarihsel bilgi olarak İslam kaynaklarına olan güveni sorgulamıştır.
İslam tarihi araştırmalarında, 1970’lerin başlarında ortaya çıkan Revizyonist- Gözdengeçirici tarihçilerin metinleri de ilgimi çekiyor. İslami geleneğin tarih anlatısının sorgulanmasını arkeolojik, nümizmatik ve dilsel delillerle genişletmişler ve klasik Oryantalistlerin yaklaşımlarından farklı sonuçlara ulaşmışlardır.
Şimdi sözü Sahne yayınları adı altında dolaşıma soktuğunuz tiyatro oyunlarınıza getirmek istiyorum. İslam ve Kuran-Mushaf Tarihi ile ilgilenip çeviri yapıp kitaplar yayımlarken nasıl geldiniz sahneye… Teolojiden sizi tiyatro dünyasına çeken ne idi…
Ankara Okulu Yayınları kanalıyla, oryantalist literatürle ilgili çalışmalarımın konuyla ilgilenen daha fazla insana ulaşması olasılığı, benim yayıncı olarak başka alanlarda faaliyet gösterebilmemin yolunu açtı. 2023 yılının Kasım ayında, on parmağında on marifet olan, oyun yazarı, şair ve editör, dergi yöneticisi Cenk Gündoğdu ile tiyatro eserleri ve tiyatro kültürü üzerine sohbetimizle başladı her şey. Masadan kalktığımızda yayıncılık yapmaya karar vermiştik artık. Yakın zamanda 3 kitabımızı yayınladık ve www.sahnesanat adı altında bir websitesi kurduk. Sitemizde tiyatroya dair olan düşünsel, kültürel, poetik metinlere, oyun eleştirilerine, tiyatro emekçileriyle söyleşilere, tiyatromuza dair önemli yazılara yer veriyoruz. Zaman içinde bir platform olarak daha etkili hale getirmeyi hedefliyoruz. Bu yıl sonuna kadar on tiyatro metnini okurla buluşturmayı planlıyoruz. Öncelikle modern klasiklerle başladık.
Hangi oyunları basmayı planlıyorsunuz?
Eski Yunan ve Roma tiyatrosunun önemli metinlerinin yeniden üretimleri ilgimizi çekiyor. Hedefimiz: dönem, çağ, koşullar ışığında bahsettiğim bu eşsiz eserleri önemli yazarların yeniden üretimleri ile okumak, okunmasını sağlamak ve sahnede görmek. Ve bu yeniden üretime dikkat çekmek için Yunan şair ve yazar aynı zamanda tiyatro yönetmeni Sophie Dionysopoulou’un Medea adlı oyunu yayımladık. Atakan Yavuz’ın özenli çevirisi ile Matmazej Jülie’yi okurla buluşturduk ve bu çalışmanın önsözünde bir yazı var ki özellikle oyunun yazarı August Strindberg’in aynı zamanda natüralist tiyatronun manifestosu sayılabilecek bir metin de ilk kez Türkçemizde. Bu çok önemli metne dikkat çekmek istedim. Aynı zamanda Moliére’in Tartüf’ünü şiirselliğinden ödün vermeden Yakup Yaşa çevirdi.
BABAM 'ÖĞRETMEN SELAHATTİN'İN İZİNDEN GİTTİM
“Şiir öldü, tiyatro bitti…” tartışmaları ya da söylentileri her dönemin spekülatif ifadesidir... Salonlar doldurulamazken, tiyatrocular izleyicinin odağının dağıldığından yakınırken ve tiyatro kitapları az satarken siz neden tiyatro metinleri yayımlamak istediniz?
Tiyatroyu aklımın bir köşesine kazıyan, hakkında açılan siyasi soruşturmada, Cevat Fehmi Başkut’un Buzlar Çözülmeden oyununu öğrencileriyle sahneye koyması gerekçe gösterilerek edebiyat ve türkçe öğretmeni olarak ilk görev yaptığı yer olan Afyon-Bolvadin Lisesi’nden 1966’da sürülen ve yıllar sonra 1980’de İstanbul Hasköy Lisesi’nde yine aynı oyunu sahneye koyan ve cuntanın açtığı siyasi soruşturma sonucunda yine aynı temel gerekçe olarak bu oyunu sahnelemesi gösterilerek sürülen babam Öğretmen Selahattin’dir. Sonrasında, BÜO (Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları) 1982 yılında Brecht’in Mann ist Mann’ı ve 1983 yılında Nathanel West’in Fırsatlar Ülkesi oyunlarında bana sahnede olma ve oyunların oynanma aşamalarını yasama fırsatı verdi. Çok donanımlı, çok yönlü insanlarla ve gerçekten tiyatro ile tanıştım. Bu topluluğa katkıda bulunma fırsatı bulabileceğim için çok mutluyum.
Peki Sahne Yayınları ekibiniz kimlerden oluşuyor…
Kaleci benim. Cenk Gündoğdu defans, orta saha ve hücum hattında yer alıyor. İkaros Yayınları genel yayın yönetmeni ve çok yönlü edebi kişiliğiyle Özcan Erdoğan, yayıncılık hayatımın başlangıcından itibaren her an yanımda olan, faaliyetlerimde yol gösteren; yol göstermeye de devam eden ve uyandırdığı güvenle heyecanımıza umut veren bir isim. Kitapların tasarımını yapan değerli sanatçı Mustafa Buran’la, grafik uygulamada kitaplarımıza can olan Rukiye Selçuk ve matbaacımız Ali Çınar’la, sahnesanat.com sitemizi yöneten Üzeyir Batuhan Günay’la gayet iyi bir işbirliği içindeyiz. Bu kişiler yanında kitapların yayınlanmasında emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.
Türkiye oyun okur mu? Ya da dümdüz şöyle sorsam: Tiyatroya gitmeyen ülkede tiyatro oyunu okunur mu? Sahne Yayınları bize tiyatroyu sevdirir mi?
Ben Tiyatroyu seviyorum. Kişisel olarak, tüm sahne sanatlarını Tiyatro başlığı altında değerlendiriyorum bu anlamda. Oyunlara gidiyorum, okuyorum ve dinliyorum. Oyun eskizleri yazıyorum. Oynanışlarını göz önüme getirerek eğleniyorum. Bir istek ve hedef olarak da okunması, yazılması ve oynanması için elimden geleni ve fazlasını yapacağım. Kültürel hedeflerimize ulaşabileceğimizi kitapları yayımlayarak gösterdik. Kitap yayımlamaya ve tiyatro ile ilgili internet faaliyetlerimize devam edeceğiz. Kendi yoluna girene kadar Bodopijama sermaye gücü vermeye devam edeceğiz ve sonrasında kendi kendini finanse edecektir bu girişim. Tabii ki melek yatırımcıları ve yatırımcı olmayan melekleri bekliyoruz.
Tiyatroyu yapmak; oynanacak metni seçme, sahnelerini ve sahnedeki kişilikleri ortaya çıkarma ve bu kişilikleri oynayacak oyuncuları belirleme, sahneler ve oyunculuk için gerekli dekor, kostüm, makyaj, ışık ve ses sistemi için gerekli sahnearkası çalışmalarını yapma, sahnede olma, tiyatroya gitme eylemlerinin hepsinin bir arada olmasıyla var olabilen çok özel bir durumu insanoğlunun. Tiyatronun, başlangıçtaki törensel dolayısıyla kamusal bir faaliyet alanı olarak anlamını sonrasında sivil toplumu yaratan sanatsal faaliyet alanlarından biri olarak anlamını devam ettiren kadim bir topluluğuz. Candan cana bu kadim topluluğa ben de katkıda bulunmak istiyorum.
Sonsöz kitapları basmak için evvelden haftada 2 kez çıktığımız pazara şimdi üç kez çıkacağız ve batmak için de olsa tiyatro metinlerini basacağız. Batarsak da güzel oyunları gün yüzüne çıkarıp öyle batmış olacağız. Ama inanıyorum ki bizim inancımız inadımız ile muradımız okuru tiyatro okutmaya sevk edecek iklime katkı sağlayarak yayınların da kendini çevirmesini oluşturmak. Tiyatroyu AVM’lerden söküp okurun kalbine taşıyacak kendi dekorunu, kendi sahnesi kuracağı kitaplarla buluşması için gerekirse haftada 4 gün pazara çıkmaya devam edeceğiz.