Uçsuz bucaksız kar sessizliğinin iç musikisi

Uçsuz bucaksız kar sessizliğinin iç musikisi

Türkiye’nin dört bir yanı karlar altında. Sanat dünyamızdan Hilmi Yavuz, Ömer Erdem, Nilgün Belgün, Yıldız Ramazanoğlu ve Nazlı Eray kendi pencerelerinden görünen manzara karşısında hissettiklerini ve o hislere eşlik eden şiirleri, film sahnelerini KARAR okurlarıyla paylaştı. Aralarında kar tanelerinden yansıyan büyülü gerçekliğin izini süren de var, kabaran elektrik, doğalgaz faturasını düşünüp dertlenen de...

SALİHA SULTAN

Türkiye’nin İstanbul, Kütahya, Ankara, Bolu, Kastamonu, Konya gibi birçok şehri karlar altında. Gece boyu yağan karın doldurduğu bembeyaz çatılarla, sokaklarda kar coşkusu ve endişesi bir arada yaşanıyor. Sabahı selamlamak için perdeyi aralayanlardan kimi gördüğü beyaz örtü karşısında çocuklar gibi seviniyor, kimi de yapılacak işlerini, kabaran faturalarını, yakacak odunu olmayan insanları düşünüp endişeleniyor. Hal böyle olunca, sanat dünyasına da kar manzarasıyla karşılaştıklarında ne düşündüklerini, bu düşüncelere eşlik eden şiiri, romanı ya da film sahnesini sorduk. KARAR okurları için samimiyetle cevapladılar.

TANBÛRİ CEMİL BEY ÇALIYOR ESKİ PLÂKTA...

HİLMİ YAVUZ

Kar’la uyanmak, benim için, musıkî ile uyanmak demektir. Kar, bende daima müzik çağrışımları yapar. Niçin? Cenab’ın, o ünlü şiirini anımsayınız: ‘Elhân-ı Şitâ’yı;- ya da Yahya Kemal’in ‘Kar Musıkî’lerini! ‘Varoluşun Dayanılmaz Hafifliği’nde Sabrina, Franz’ın ‘Müzik sever misin?’ sorusuna ‘evet, ama farklı bir zaman diliminde...’ yanıtını verir: Evet, ama hangi farklı zaman diliminde? Milan Kundera şöyle yazar: ‘Müziğin karlarla kaplı uçsuz bucaksız bir sessizlik vâdisinde açan bir gül gibi olduğu zamanlarda...’ Çehov’un ‘Üç Kızkardeş’te Tuzenbach’a sordurduğu ‘Kar yağıyor. Bunun anlamı ne?’ sorusunun yanıtı budur; Sabrina’nın yanıtı!

ÖNCE AŞKI SONRA KORKUNÇ ZAMLARI DÜŞÜNDÜM

NİLGÜN BELGÜN

Ben bir kere mart doğumluyum, kış kadınıyım… Kar, kış, yağmur benim en sevdiğim şeylerdir. Hele ki kar, pencereyi açıp kar gördüğümde bu bana mutluluk verdi. Kar seven romantiklerdenim yani. Kar görünce Doktor Jivago filmi geliyor aklıma, Ömer Şerif’in oynadığı film. Karlar içinde, bembeyaz bir ortamda çekilen, her sahnesi çok güzel bir filmdi. Bir tren sahnesi vardı unutamadığım. Gözümün önünden bir aşk, bir tren geçiyor, çok bana uygun. Karlı bir günde mutlaka aşk yaşamışımdır… Ama bu ilk mutluluktan sonra haberlere baktım, trafikte kalanları gördüm. Ben uyarılara uyan biriyim ve trafiğe çıkmadım. Son yılların en büyük karı bu bence, bu yüzden iki gündür evdeyim. Oyunum da yoktu. Yani ilk mutluluktan sonrası üzücü benim için çünkü korkunç da zamlar da var. Türkiye’de orta sınıfı yok ettiler gibi... Fakirler zaten bu durumda nasıl yaşıyor, nasıl idare ediyor, çok merak ediyorum. Beni çok üzen bir konu, bu şartlarda nasıl idare ediyorlar hayretler içerisindeyim. Hepimiz emeği ile çalışan insanlarız bu kadar üst üste zam görmedim bugüne kadar. Merakla bekliyorum gelecek faturaları. İki katına çıksa yine bir şey, üç dört kata çıkmaya başladı rakamlar, bu da maalesef hepimizi zorluyor...

EN BÜYÜK ŞİİR BEYAZ ÖRTÜNÜN KENDİSİ OLDU

ÖMER ERDEM

Sabah kar kaplı bir sabaha uyanmanın sürprizlerine diyecek sözüm yok ama ben o kadar sabırlı değildim bu sefer. Akşamdan onu gözlemeye, sokak lambalarının fanusu altında ak kelebekler gibi uçuşlarını izlemeye başladık. Benim ve oğlumun doğum günü arka arkaya geliyor bugünlerde. Baktık ki bu şenlik devam edecek, gördük ki yol kar tutmaya, arabaların üstü örtülmeye, ağaç dalları yavaş yavaş sarkmaya başladı karar verdik. Aşağıya ineceğiz. Kartopuna sarılacağız. Yerlere yatacağız. Tam da böyle yaptık. Gecenin yumuşak karnında kendine has dönüşleriyle kar, bize bir daha tekrarlanmayacak olanı adeta telkin etti. Bizi asıl şaşırtan ve sevindiren olay ise bizim gibi herkesin sokaklara inmiş olmasıydı. Kadın, erkek, çocuk bir olmuştu. İnemeyenler pencerelere yığılmıştı. Uzun zamandır böylesine sakin, neşe, barış ve mutluluk dolu bir gece yaşamamıştı sanki sokaklar. O enerji ve beyazlığın altında karın kendisi zaten büyük bir şiir olmuştu. Yazılmış bütün şiirleri sabaha kadar bizim yerimize o okudu...

BÜYÜLÜ GERÇEKLİĞİ YAKALADIĞIM O AN

NAZLI ERAY

Her kar gördüğümde, çocukluğumda ilk karı nasıl seyrettiğimi ve büyülü gerçekçiliği nasıl yakaladığımı hatırlıyorum. Altı yaşındaydım, Şişhane yokuşunda Saadet Apartmanı’nda yaşıyorduk. Geceleri uyuyamaz, gökyüzünü, sokaktan geçen sarı tramvayların gürültüyle geçişini seyrederdim. Bir gece birden kar yağmaya başladı. Sokak lambasının sarı ışığında izlediğim kar taneleri aşağı mı yukarı mı çıkıyor anlayamamış ve büyülenmiştim. Elfler, boynuzlu atlar, periler, mini mini insancıklar, cüceler görür gibi oldum. O şekilleri henüz bilmiyordum. Hülyalar içinde sabaha kadar karı izledim evimizin köşe penceresinden. Beni öyle buldu ailem, kızdı, yatağıma yatırdı. Ama o büyülü gece, kar ve yaşadığım farkındalık bana aitti. İlk defa gördüğüm bir şeyi özümsemiştim, ki bu çocukluktan çıkış, hayat denen şeyin senin dışında oluşu ve görüşü yakalamıştım. Karanlık, suratsız 1960’larda, büyülü gerçekliği gördüğüm, gözümün prizmasını yakaladığım an o an… Ve her karla Japon edebiyatının en önemli yazarlarından Kavabata’nın ‘Karlar Ülkesi’ romanı gelir aklıma. Jaonya’daki o kar tasvirleri, kiraz çiçekleri açmadan önce dallarda biriken kar gelir. Bir de buzdan otel var Norveç’te, buzdan yataklar var, orayı merak ederim.

ALLAH’IN BÜYÜK SIRLARINDAN BİRİ

YILDIZ RAMAZANOĞLU

Kar benzersiz bir tefekkürün yolunu açıyor. Tanelerin her birinin yalnızlığı, öte yandan hiçbirinin ötekini rahatsız etmeden birlikte yol almaları, rahmetin, iyiliğin inişi. Bilimsel açıklaması olsa bile kar Allah’ın büyük sırlarından biri. Kimimize yoksullukta felaket yüzünü de gösteriyor ama şairlerin yaklaşımları iç muhasebeye yöneliyor daha çok. Ahmet Muhip Dranas, “Yağsın kar üstümüze buram buram ../Sırf unutmak için, unutmak ey kış!/Büyük yalnızlığını dünyanın” diyor mesela. Beni en derinden etkileyen Sezai Karakoç’un söyleyişidir: “Karın yağdığını görünce/Kar tutan toprağı anlayacaksın/Toprakta bir karış karı görünce /Kar içinde yanan karı anlayacaksın.” Öte yandan bir özne ve özgün varoluş olan kar’ın safından bakanlar da var. Metin Altınok içimize başka bir ateş düşürüyor: “Yaslandı duvarlara, kapıları zorladı/Pencerelerden baktı ev içlerine/Kar hiç böyle kimsesiz kalmadı.” Cenap Şehabettin’i de anmak isterim: “Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş/Eşini kaybeden bir kuş/Gibi kar…Ey uçarken düşüp ölen kelebek/Bir beyaz melek kanadının tüyü.“ “Eve alalım kardanadamı, üzerine kar yağıyor, üşümesin geceleyin” diyen çocuğun sözünü de katalım şiire.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN