Alman futbol efsanesi Franz Beckenbauer, zarif oyun stili ve olağanüstü başarılarla hatırlanacak. Ancak ömrünün son yıllarını dram, skandal ve sağlık sorunları ile geçirdi.
MİKDAT KARAALİOĞLU
O Almanların kralıydı. Dünya şampiyonlukları, Avrupa şampiyonlukları ile dolu futbol kariyerini bitirince, Alman Milli Takımı’nın hocası oldu ve 44 yaşındayken Almanya’yı dünya şampiyonu yapmayı başardı. 1994-2009 yılları arasında başkanlığına yaptığı Bayern München’i de bir dünya kulübü haline getirdi.
Alman tarihine 'bir yaz masalı' olarak geçen 2006 Dünya Futbol Şampiyonasını da Almanya’ya getirmeyi başarınca, neredeyse bir kutsiyet mertebesine çıkartılarak futbolun ışık saçan şahsı olarak sıfatlandırıldı. Hıristiyan dünyasında İsa’ya verilen bu sıfatı kazanmak çok az dünyalıya nasip olmuştu.
Beckenbauer’in dramı tam da nerdeyse kutsal şahsiyet olarak ilan edildiği bir dönemde başladı. Üçüncü oğlu Stephan Beckenbauer beyin tümörü ile iki yıl boyunca verdiği mücadeleyi kaybederek 2015 yılında 46 yaşında öldü. Dokunduğu her şey altın olan Beckenbauer için bu tarihten sonra hayatında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ışık saçan kral yolsuzluk, rüşvet ve ihtirasla anılacaktı.
Beckenbauer, 2006 Dünya Kupası’nın Almanya’ya verilmesi görevini üstlenmişti. Sahip olduğu büyük şöhretle dünyanın her tarafına uçarak, ülkeleri Almanya için ikna ediyordu. Bu görevi için aldığı ödemeler ilerde açıklanamayan gelirler olarak karşısına çıkacaktı.
Spiegel dergisi tam da oğlunun öldüğü yıl "Kara Kasa: 2006 Dünya Futbol Şampiyonası muhtemelen satın alındı" başlığı ile verdiği haberle Beckanbeuer efsanesine indirici darbeyi vurdu. Alman medyası her gün yeni bir ayrıntıyı gündeme getirdi. Beckenbauer’in şahsi avantajlar elde ettiği, nerden geldiği belli olmayan paraların rüşvet olarak dağıtıldığı gibi sayısız iddia ortaya atıldı.
Beckenbauer hakkında soruşturmalar başlatıldı ancak resmi olarak ceza almadı. Ancak Beckenbauer efsanesi sessiz sedasız sonlandı. 2016’dan beri iki kalp ameliyatı da geçiren Beckenbauer bu tarihden sonra medyada hemen hemen hiç görünmedi.
Beckenbauer’in futbola kattığı zerafet ve asalet kendisini Alman halkının ve dünyanın gözünde bir idol haline getirdi. 1970’li yıllarda bir Alman’ın kendine has zarif oyun stili ile kabul görüp dünya starı olması Alman toplumunun da gururunu okşamıştı. Almanlar sadece sahada değil saha dışında da kentli, centilmen bir stara sahip olmayı, Batı’ya ait olma adına bir başarı öyküsü ve rol modeli olarak kabul ettiler.
Belki de Beckanbauer’in ulusal kimliğin ihyasına sağladığı bu katkı onu ömrünün son yıllarında mahkemelerin ve medyanın yıpratıcı saldırılarından korudu. Her şeye rağmen ömrünün son deminde yaşadığı dram muhtemelen unutulacak ve tarihe futbola ışık saçan adam olarak geçecek.
