Sufilik nedir, sufiler kimdir? Sufilik ve tasavvuf ne demek? Sufiliğin tarihi

Sufilik nedir, sufiler kimdir? Sufilik ve tasavvuf ne demek? Sufiliğin tarihi

Sufilik ne demek? Sufilik ve tasavvuf İslam'ın mistik yönü olarak dikkat çekiyor. Sufilik ve tasavvuf arasında fark var mı? Sufilikle ilgili sorular artarken, sufilik ve tasavvuf arasındaki ilişki ile ritüelleri, uygulanış biçimleri merak edililiyor. Sufiliğin tarihçesi nedir? İslam'ın manevi ve içe yönelik mistik yönünü temsil eden sufiliğin detayları ve bilinmeyenleri haberimizde.

Sufilik nedir, sufiler kimdir? Tasavvuf olarak da bilinen sufilik ile tasavvufun arasında bir fark var mı? Sufiliğin tarihçesi nedir, ne zamana dayanır? Tasavvuf ve sufilik ile ilgili aramalar arttı. Merak edilen soruların yanıtlaırnı ve sufiliğe dair detayları haberimizde derledik.

SUFİLİK NEDİ? TASAVVUF İLE SUFİKŞPŞN FARKI VAR MI?

Tasavvuf ya da sufilik, İslam'ın iç veya mistik yüzü olarak tarif edilir. Sûfi kelimesinin ortaya çıkış tarihi belirsiz olmakla birlikte, genel kanaat, hicrî ikinci asırdan itibaren yaygınlık kazandığı şeklindedir. İşte, sufi inancı hakkında detaylı bilgi.

Sûfî kelimesinin kökü olarak en çok kabul gören kelime, ‘yün’ anlamına gelen Arapça ‘sûf’tur. İlk dönem sûfîler, ibadet ve zühd ile uğraşan, “zâhid, âbid, nâsik” diye nitelenen kimselerdi. Sufizm başlığı altında ne yaşadığımıza bağlı bu sorunun cevabı. Tasavvuf'un anlamı saflaşmaktır.

Allah yolunda, "bencillikten" ve "bencilik"ten arınmak. Varlığını, kimliğini, yüzünü, asıl sahibi olan Allah'a teslim etmektir. Hayatı bütünüyle bir "secde" haline getirmektir. 

SUFİ ANLAYIŞINI BENİMSEYEN MUTASAVVIFLAR

Sufilik anlayışını kimler bensimsemişti? XIV. ve XV. yüzyılın ilk yarısındaki kültürel zeminde, genel olarak Türk sufiliği dediğimiz “Gazilik”, “Alplik”, “Dervişlik” olgularının “Ahilik ve Fütüvvet” gelenekleriyle birleştiği sosyal ve siyasal organizasyonların hâkim olduğu görülür. Sufilik, mistik bir inancın tatmininden ve basit bir tercih konusu olmaktan öte, bir yaşam biçimine, yaşam tarzına dönüşmüşlüğü gösteren sosyal ve dinsel bir gerçek oldu. Bütün inançların birliği ve onlara inananların kardeşliği gibi düşüncelerle simgeleşen bu sufi anlayış, Hacı Bektaş, Yunus Emre, Mevlana, İbn Arabî gibi çok önemli mutasavvıflar eliyle halka aktarılmış ve formülüze edilmiştir.

19-03/03/suf

 Sufizm ve tasavvuf ayrı şeyler midir?

Sufizm başlığı altında ne yaşadığımıza bağlı bu sorunun cevabı. Tasavvuf'un anlamı saflaşmaktır. Allah yolunda, "bencillikten" ve "bencilik"ten arınmak. Varlığını, kimliğini, yüzünü, asıl sahibi olan Allah'a teslim etmektir. Hayatı bütünüyle bir "secde" haline getirmektir. Allah için yaşamaya baş koymaktır. Sufizm'in Batı'da yükseltilen ve parlatılan içeriği ise, Budizm ve Taoizm gibi, içeriksiz güzel yaşama tarzıdır. "Ben" eksenli yaşam becerisidir; Yaratıcı'yı hayattan dışlayarak var olma çabasıdır. Tasavvufun içerdiği saflık yerine, yine tasavvuf isminin kredisiyle, yeni bir karmaşa, yeni bir doyumsuzluk, yeni bir sığlık alanı oluşturmayı hedefler bu tür 'sufizm' mimarları.

Tasavvuf nedir o halde?

Tasavvuf, insanın kendisini Allah'tan razı olduğu, Allah'ın razı olduğu hale getirme yolculuğudur. "Rabbinden razı olarak, Rabbini razı ederek, dön şimdi Rabbine..." diyen Fecr Suresi ayetleri, tasavvufu herkese farz kılar. Ayetler saf insana hitap eder; sufilere değil. Allah'tan razı olmak ve Allah'ı razı etmek, içimizden bazılarının hobisi ya da profesyonel işi değildir. İnsan diye yaratılan herkesin ekmek su gibi ihtiyacıdır. Sufizm ya da tasavvuf başlığı altındaki tüm inceliklerin ve nezaketlerin kaynağı bu gerçek iken, İslam'ın yanına ya da yerine yeni bir marka koymak iyi niyetli değildir.

19-03/03/0x0-12

Sufiler kimlerdir?

Aslında "sufi" diye bir özne yoktur. Sufi diye bildiğimiz Mevlana, Yunus, Geylâni, Harakanî, Arabî, Şems, Sadi gibi kişiler, şiirli sözlerini ve zarif yaşamlarını mümin oldukları için ortaya koyar, sufi oldukları için değil. Sufilere mal edilen her incelik, müminlere aittir."Sufiler şöyle yapar... Sufiler böyle düşünür" diye nakledilen tüm incelikler "Müminler böyle yapar. Müslümanlar böyle düşünür" diye düzeltilmeyi bekliyor.
 

Mevlana sufi değil mi ki?

Mevlana'yı biz sonradan "sufi" diye anmaya başladık. Mevlana'nın kendisi "haydi sufi olalım" diye yola çıkmadı. Mutasavvıf olayım diye niyetlenmedi. Aksine, her insan gibi Kur'ân'ı duyuşunu, kâinatı tefekkürünü estetize etti, şiirleştirdi, cisimleştirdi. İnsanın imanını hayatın ince katmanlarına geçirme deneyimine biz sonradan tasavvuf kategorisine koyduk. İnsanın Allah'a karşı sorumluluk bilincini parmak uçlarına, göz kapaklarına, sesinin kıvrımlarına kadar taşımasına tasavvuf diye geldik. Oysa bu zaten İslam'dır, İslam'ın nüve içeriğidir, İslam'ın ta kendisidir. Mevlana, öncelikle mümindir ve secde ehlidir. İslam'ın aslı olan kalbî duyarlılıkları başka bir isim altında tutup İslam'ın ötesinde bir yerde görmek İslam kavramını yoksullaştırır, sığlaştırır.

Tasavvuf Peygamberimize dayanıyor değil mi?

Tasavvuf, eşya ile merhamet üzerinden bağ kurmaktır. "Sıla-i rahim" diye bildiğimiz merhamet bağını hayata geçirmektir Varlığı ve Kur'ân'ı, fıtratı ve duyguları dikkate alan bir seyir içinde olmaktır. Peygamberimizin ömrü boyunca yaptığı budur zaten. Hira'ya çıkarken saflaşmak için çıkar. Hira'da geceleri inzivada iken Allah'ı razı edecek, Allah'tan razı olacak hal arayışları içine girer. Vahiy, Peygamberimizin saflaşma isteğine mukabeledir. Peygamberimizin tefekkür hayatı başlı başına 'sufice'dir. Ne yazık ki Peygamberimizin hayatını savaş odağında anlatan siyerler yüzünden bu Peygamberimizin hayatının asıl ağırlık merkezine köreldik. Tasavvuf, bu haliyle, herkese farzdır zaten. Ama tasavvufu İslam'ın ana gövdesinden ayrı tutmak, hem tasavvufa haksızlıktır hem İslam'ı tasavvufî bileşeninden soyutlayarak kabalaştırmaktır. Kısacası, tasavvufla tasavvufa kurulan "ötekileştirme" tuzağından uzak durmak gerek.

Kur'ân'da tasavvufla ilgili ayetler var mıdır?

Kur'ân, tasavvufu, yani Allah'tan razı olma, Allah'ı razı etme yolculuğunu kategorize etmez. Aksine, her hecesi tasavvuftur. Mesela, günün beş köşesinde okuduğumuz Fatiha'nın birinci cümlesine bakalım... "Hamd olsun Allah'a..." Allah'a hamd edebilmek için, her şeyin kendisine hak etmediği halde verildiğini gören, kendisine nimet olarak bahşedilenlerin hakkını verememenin mahcubiyetini yaşayan kalbî bir duyuş gerekiyor. Bu duyuş, Batı'nın İslam'ın ana gövdesi görmek ve göstermek istediği siyasal İslam'ın, militan Taliban'ın, şekilci Vehhabiliğin gündemi değildir. Bunlar kalp hareketini değil kas hareketini önceler. Namaz, İslam'ın direğidir. Fatiha namazın direğidir. "Elhamdulillah" cümlesini söyleten kalbî duyuş ise Fatiha'nın anlam pınarıdır. Demek ki, kalbî duyuş İslam'ın ana gövdesidir. Tasavvufu bu anlamda alırsak-ki hak ettiği de anlam budur-her şey tasavvuftur. Tüketim mezesi yapılan, görünme malzemesine dönüştürülen çağdaş uygulamaları tasavvufa dâhil edersek, tasavvufa yine tasavvuf markası üzerinden kurulan tuzağı yemlemeye devam ederiz.

Sufilik ne demek? Sufilik ve tasavvuf İslam'ın mistik yönü olarak dikkat çekiyor. Sufilik ve tasavvuf arasında fark var mı? Sufilikle ilgili sorular artarken, sufilik ve tasavvuf arasındaki ilişki ile ritüelleri, uygulanış biçimleri merak edililiyor. Sufiliğin tarihçesi nedir? İslam'ın manevi ve içe yönelik mistik yönünü temsil eden sufiliğin detayları ve bilinmeyenleri haberimizde.

YORUMLAR (1)
1 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN