Plastikten baruta, penisilinden radyoaktiviteye hayatımızı değiştiren pek çok şey, aslında bilim insanlarının çalışmaları sırasında ortaya çıkan beklenmeyen sonuçların eseri...
1/10
Fizikçi Wilhelm Röntgen, 1895 yılında katot ışınlarıyla yaptığı deneyde sıradışı bir durum keşfetti. Işınları gönderdiği cihazla laboratuvarda bulunan bir film kağıdı arasında ışık geçirmeyen cisimler vardı, fakat kağıt yine de parlıyordu. Bunun tek bir açıklaması vardı, katot ışınları opak maddelerin içinden geçebiliyordu. Röntgen'in bu keşfi büyük sansasyona neden oldu. Dönemin zenginleri, iskeletlerinin fotoğrafını çektirmek için sıraya girdi. Röntgen, sadece bu işi yaparak çok para kazanabilirdi ama bunu reddettiği gibi, çevresinin bütün ısrarlarına rağmen bilim adına özgürce kullanılabilmesi için x ışınlarının patentini de almadı.
2/10
1800'lü yılların sonunda, patlayıcılar için barut veya nitrogliserin kullanılıyordu. Nitrogliserin, baruttan çok daha güçlü, aynı zamanda çok daha tehlikeliydi. Nitrogliserinin en ufak bir harekette patlamasından dolayı pek çok kaza meydana geliyordu. Patlayıcı uzmanı Alfred Nobel'in kardeşi de bir nitrogliserin kazasında ölmüştü. 1866 yılında Nobel, bir gün laboratuvarında çalışırken, elindeki bir şişe nitrogliserini yere düşürdü, fakat sıvı patlamadı. Nobel, yerdeki talaş ve diyatomik toprağın nitrogliserini absorbe ettiğini farketti ve bu fikirden yararlanarak nitrogliserini güçlü ve güvenli bir patlayıcı üretti. Nobel, icat ettiği bu patlayıcıya dinamit adını verdi.
3/10
Antik Çin'in 100 binden fazla tıbbi karışımından biri, hazımsızlık için kullanılan ve sülfür, kömür ve güherçileden oluşan bir mide ilacıydı. Hazımsızlığa iyi gelen ve ısıtılarak kullanılan bu ilacın kötü bir yönü vardı: Yeterince ısıtılınca patlıyordu. Çinlilerin ilaç olarak kullandığı şey, bildiğimiz baruttu.
4/10
1900'lerin başında, yalıtım amacıyla en çok kullanılan madde, gomalaka reçinesiydi. Fakat gomalakanın Güneydoğu Asya'da yaşayan böceklerden üretilmesi, Avrupa'da kullanılmak için çok maliyetli olması anlamına geliyordu. Kimyager Leo Hendrik Baekeland, gomalakanın sentetik ve çok daha ucuz bir alternatifini üreterek büyük paralar kazanabileceğini düşündü. Çalışmaları sonucunda ortaya çıkan şeyin reçine ile alakası yoktu, ama plastiği bulan insan olarak tarihe geçti.
5/10
ABD'li mühendis Percy Spencer, mikrodalga ışınlarını radarlarda kullanmak için çalışıyordu. Yaptığı deneylerde, bir anten aracılığıyla gönderdiği yüksek enerjili mikrodalga ışınlarının, etraftaki metallerden yansıyarak alıcıya gelmesini ve böylece radar ekranında konumlarının belirlenmesini sağlamaya çalışıyordu. Spencer, bir deney esnasında cebindeki çikolatanın eridiğini farketti ve böylece mikrodalga ışınlarının yemekleri ısıtabildiği ortaya çıktı. Mikrodalga fırın, gıdaların içindeki su moleküllerinin ısıtılması prensibiyle çalışıyor.
6/10
Bu galerinin olmazsa olmazı tabii ki Coca-Cola. Amerikalı eczacı John Pemberton, 1865 yılında, Amerikan İç Savaşı'nda Konfederasyon ordusunda teğmen albay olarak hizmet veriyordu. Dönemindeki birçok asker gibi, o zamanlar ağrı kesici olarak kullanılan morfine bağımlı hale gelmişti. Pemberton, morfin bağımlılığını tedavi eden bir ilaç üretmek için çalışmaya başladı. Bunu başaramadı ama o gün bugündür dünyanın en çok içilen içeceklerinden birini üretti.
7/10
Kimyager Spencer Silver, 1968 yılında bir "süper yapıştırıcı" üretmek için çalışıyordu. Fakat çalışmalarının sonucunda ürettiği yapıştırıcı, süper olmak bir yana, neredeyse hiç yapışmıyordu. Bu yapıştırıcı ancak kağıtları bir arada tutacak kadar güçlü, ayırırken yırtılmamalarını sağlayacak kadar zayıftı. Silver, bunun kullanışlı bir fikir olabileceğini düşündü ancak beş yıl boyunca kimseyi ikna edemedi. Bir gün, Silver'la aynı şirkette çalışan Arthur Fry'ın aklına, kilisede ilahi okurken ilginç bir fikir geldi. Fry, sayfaları kaybetmemek için arasına koyduğu kağıtların kayıp düşmemesi için Silver'ın yapıştırıcısını kullanmak geldi. Böylece "post it" doğmuş oldu.
8/10
New York'taki Carey Moon Lake House restoranı, kalın dilimlenmiş patates kızartmasıyla ünlüydü. 1853 yılında bir gün, bir müşteri patatesleri fazla kalın bularak geri gönderdi. Aşçı George Crum, daha ince dilimlenmiş bir tabak patates kızartması hazırladığında müşteri bunu da fazla kalın buldu. Bu durumdan hoşlanmayan Crum, üçüncü seferde patatesleri kağıt inceliğinde kesti ve çörek yapmak için kullanılan yağda kızarttıktan sonra bol tuzla servis etti. müşteri buna bayılmıştı. Işte patates cipsi bu şekilde doğdu.
9/10
Robert Chesebrough, ispermeçet balinası yağından yakıt üreten bir kimyagerdi. Fakat onun döneminde balina yağından yakıt üretmenin sonu geliyordu; çünkü petrol keşfedilmişti. Bunun üzerine petrol işine girmeye karar veren Chesebrough, kendine bir iş fırsatı bulmak için Pensilvanya'da bulunan petrol sahalarına gitti. Genç girişimci, burada petrolün içinde, sondaj cihazlarının bozulmasına neden olan, aynı zamanda yanık ve kesiklere iyi gelen yapışkan bir madde bulunduğunu öğrendi. Incelemek üzere bu maddeden örnekler alan Chesebrough, yapışkanı damıtarak dünyanın en meşhur kremlerinden birini elde etti. bunun adını Vazelin koydu.
10/10
1896 yılında fizikçi Henri Becquerel, uranyumu güneş ışığına maruz bırakarak x ışınları üretmek üzerine bir çalışma yapıyordu. Fakat çalışmaya başladığı hafta boyunca havanın bulutlu ve yağmurlu olmasından dolayı deneyi ertelemek zorunda kalmıştı. En sonunda güneş açtığında bir dolaba koyduğu uranyum taşını almaya gittiğinde, taşın resminin yanında bulunan fotoğraf kağıdına çıkmış olduğunu farketti. Bu, radyoaktivitenin keşfi anlamına geliyordu.