Görüşler

Uzaktan eğitimde MEB neye dikkat etmeli?

Uzaktan eğitimde MEB neye dikkat etmeli?

Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Abdulbaki Değer uzaktan eğitim sürecine ilişkin “Milli Eğitim Bakanı’nın kısmen değindiği ‘seyreltme’ işini hem ders hem içerik bazlı yürütmekte fayda var” ifadesini kullanıyor.

Ekim ayının başından itibaren kademeli şekilde yüz yüze eğitime geçme kararı almıştık. Merkezi sınavlara girecek öğrencilerin öncelendiği uygulama peyderpey diğer sınıfları da kapsayacak şekilde genişletildi. Sürecin bu şekilde devam edeceği düşünülürken Kovid-19 salgınına ilişkin veriler ek tedbirler almayı zorunlu kıldı. Nitekim 17 Kasım’da kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ek tedbirlerden birisinin tüm eğitim-öğretim faaliyetlerinin 31 Aralık’a kadar uzaktan eğitim yoluyla devam edilmesi olduğunu açıkladı.

Salgına ilişkin istatistiklerde anlamlı artışların yaşandığı bugünlerde “sağlık” gerekçesiyle alınan kararın yerindeliğini tartışmak şüphesiz gereksiz. Ancak kararın ardından alana ilişkin sürecin nasıl yönetileceği de hayati önemde. Dolayısıyla kamusal ilgi, dikkat ve katkı ile şekillenecek bu süreç yönetimine ilişkin bazı hususlara değinmekte fayda var.  

TECRÜBEMİZDEN  DERS ÇIKARMALIYIZ 

Mart ayının ortasından bu yana yürütüğümüz uzaktan eğitim faaliyetlerinden edindiğimiz tecrübe belirli hususlarla çok net veriler sunuyor. Birincisi uzaktan eğitim faaliyetlerimizle ilgili veri, materyal, içerik anlamında bir sıkıntı yaşamadığımız görülüyor. Zaten dikkat edilirse geç modern toplumların temel özelliği bilgi eksikliği değil tersine bilgi fazlalığıdır.

Önemli olan bilgiye erişim ve bilgiyi aktarmadan ziyade var olan bilginin ne tür bir eleminasyonla, ne tür bir filtreleme sistemiyle işleneceğidir. Yüz yüze eğitimde de uzaktan eğitimde de bugün temel mesele öğrencilere bu becerinin kazandırılmasıdır.  

FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ  DERİNLEŞİYOR 

Diğer taraftan küresel ölçekte eğitim bu yönde bir yapısal dönüşüm geçirmekle birlikte eş zamanlı olarak dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de eğitime erişim anlamında sosyal, ekonomik nedenlerden kaynaklanan ciddi problemler de ayrı bir gerçeklik olarak yaşanıyor.

Özellikle uzaktan eğitim süreci bu problemi derinleştirmekte ve sosyal-ekonomik nedenlerden kaynaklanan eğitimde fırsat eşitsizliği gittikçe derinleşmektedir. Uzaktan eğitime ulaşacak teknik donanım ve beceri eksikliğinin dışında altyapı yetersizlikleri de önemli bir faktör olarak göze çarpıyor. Bir anda çözülemeyecek bu tür sosyo ekonomik düzey ve altyapı kaynaklı problemlerin dışında önemli bir sorun başlığımız da yönetsel zaafiyet veya planlama noktasında yaşadığımız sıkıntılardır.  

YÖNETSEL ZAAFİYETİ GİDERMELİYİZ 

Çok kısa süre içerisinde giderilmesi mümkün olan bu sorun başlığı malesef hem bürokratik genetiğimiz hem de akut durumlarda özenle uzak durmamız gereken abartılı tepkiler nedeniyle bir tür bebeği seveyim derken nefessiz bırakıp öldürmeye dönüşüyor. Bakan ve yardımcılarının beyanatlarına her genel müdürlükten ayrı bir yazı eşlik ediyor, söz konusu beyanatlar ve yazılar yerelde ayrıca şerh edilip yük bindirilen büyük ve karmaşık talimatnamelere dönüştürülüyor.

Bir taraftan TRT üzerinden EBA TRT kanalları yayın yapıyor, bir taraftan öğretmenler-öğrenciler ve veliler eba.gov.tr platformu üzerinden saatleri gün içerisine dağınık şekilde serpiştirilmiş canlı derslere yönlendiriliyor, bir taraftan Zoom, Teams gibi ayrı platformlar üzerinden ders ve etkinlikler yürütülüyor, bir tarfatan anlık mesajlaşma grupları üzerinden yardımcı materyaller, içerikler, yönergeler öğrencilere, öğretmenlere, velilere aktarılıyor vs. Bütün bu emek, bu gayret çok büyük, çok önemli, takdire şayan ancak yukarıda da belirttiği gibi aşırı sevgimizin ölüme yol vermesi gibi bir duruma bizi savurmaması için dikkatli olmakta fayda var. 

Onun için, eğitimin toplumsal hayatın ve ilişki ağının içerisinde dolayısıyla etkilediği gibi hatta daha fazla bu hayat ve ilişki ağından etkilenen niteliğini dikkate almak durumundayız. Öncelikle küresel ölçekte seyreden ve şu ana kadar ciddi sayıda insanın hayatına mal olan bir salgınla boğuşuyoruz. Ehem mühim dengesini oturtmak, gerekli ile şimdilik gereksizi ayrıştırmak durumundayız.

O yüzden değişik vesilelerle dile getirdiğimiz üzere koşulların nezaketini dikkate alarak iş ve işlemlerimizi basitleştirmek, netleştirmek durumundayız. Uzaktan eğitim sürecinin en pedagojik kısmı, en hayati ve terbiye edici kısmı devlet olarak, bakanlık olarak bu sıradışı süreci ne tür bir yetkinlikle yönettiğimizdir.  

NE YAPMALIYIZ? 

Bu temel tespitten hareketle eğitim-öğretim faaliyetlerimizin temel bir sac ayağı olarak varsayılan mekandan yoksun kalmasını ve ne kadar daha yoksun kalacağı belirsizliğini de dikkate alarak yürütmek durumundayız. Ne tür bir çözümleme yapıyordu Carl Schmitt: Topos varsa nomos var! Dolayısıyla mekanı, toposu yitirdiğimiz bir eşikte eski düzenin yeni platformda aynen devam etmesini düşünemeyiz. Birincisi yeni platformla eski düzen arasındaki genetik farklılık var, ikinicisi ise kaotik bir salgın sürecindeyiz normal dönemlerin bir düzenlemesini (o dönemdeki varlığı ve performansı da şüpheli, şaibeli ve tartışmalıdır) aynen sürdürmenin bir anlamı ve gereği bulunmuyor.

O yüzden daha önceki bir süreçte bakanın kısmen değindiği “seyreltme” işini hem ders hem içerik bazlı yürütmekte fayda var. İkincisi öğrencilerin yönlendirildiği uzaktan öğretim platformu olarak merkezden taşraya bütün MEB teşkilatının TRT EBA kanallarını önermesi, öncelemesi gerekiyor. Bu önerme ve öncelenme hem ülkemizde televizyonun yaygınlığından, öğrencilerimizin kahir ekseriyeti açısından erişilebilir olmasından kaynaklanıyor.  

İkincisi de kabul eymeliyiz ki  öğretmen formasyonumuz temel olarak “okul-yüz yüze eğitim” merkezli olduğundan uzaktan eğitim faaliyetlerimizde öğretmenlerimiz spontan bir öğrenme süreci içindeler. Bu açıdan bu spontanlığın getirdiği şey bir çeşitlilikten ziyade daha çok karmaşayı andırmaktadır ve tam da bu yüzden TRT üzerinden profesyonelce çekilen içerikleri ve aktarımlarını önemli kılmaktadır.

Ayrıca EBA, Zoom, Teams gibi diğer platformlar TRT kanallarına paralel olarak canlı derslerin sürdürüldüğü alternatif yerler olmaktan çıkarılmalı, EBA platformu ana platformu gölgelemeyen bir destekleyici bir unsur olarak kullanılmalıdır. Unutmayalım, öğrencilerimizin erişiminde çok ciddi sıkıntılar var, katılım gösterenlerin büyük kısmı (MEB’in verdiği bilgilere göre öğrencilerin %60’dan fazlası akıllı telefonlardan bağlanmakta) çok düşük katılımla sistemi kullanmaktadır. Yeni koşullarla gittkçe dezavantajlı kesimler aleyhine derinleşen fırsat eşitsizliğini de dikkate alarak TRT EBA kanallarının kullanılması, lojistik desteğin bu faaliyeti merkeze alacak şekilde yönetilmesi önem arz ediyor. 

ÖĞRENCİLERE NET BİR AÇIKLAMA YAPILMALI 

Çok önemli bir husus da bu yıl merkezi sınavlara girecek dolayısıyla salgının getirdiği gerilimin yanında ayrıca sınav gerilimi yaşayan öğrencilerin ve ailelerinin durumlarını dikkate alacak adımların atılması gerekliliğidir. Salgının seyri belirsizliğini koruduğundan yapılması gereken bir an önce bu öğrencilere sorumlu tutulacakları konuların net bir şekilde ifade edilmesidir. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl öğrenciler birinci dönem yüz yüze eğitim aldıkları konulardan sorumlu tutulmuşlardı.

Bu yıl da salgının etkileri aynı şekilde devam ettiğine göre öğrencilerimizin önüne basit, net, anlaşılır bir konu ve süreç yönetiminin konulması zaruridir. Yukarıda belirtildiği üzere zor ve kaotik bir süreçten geçiyoruz. Öğrencilerin, ailelerin hatta toplumun en temel ihtiyacı etkin bir kamu diplomasisidir. Hepimiz belirsizliği azaltacak, gerilimi düşürecek etkili bir iletişim bekliyoruz. Sürecin gerektirdiği de bu zaten. 

İlgili Haberler
YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir