Ankara’nın Trump’tan beklentisi
Dün, Kudüs krizinde izlenecek yeni yol haritası çıktı bazı gazetelerde. ABD’yi aşacak bir çözüm görünmediği için, Trump’la masaya dönüş havası yansıtılıyor.
Doğu Kudüs’ü, bağımsız Filistin’in başkenti olarak tanıması sağlanırsa mesele kapanacak.
Yani Kudüs’ün tamamını İsrail’in başkenti ilan etme sevdasından vazgeçer, provokatif adımından çarkla kararını ‘sadece Batı Kudüs’ diye düzeltirse tamamdır.
Gerekçeye itirazım yok, realist bir yaklaşım. Ama Trump’ın inadının kırılabileceğine inanmak ne kadar gerçekçi?
Burnunun dibine gitmeme, bildiğini okumama ihtimali varmış gibi, Trump’lı bir çözüm arayışına düşmek...
İkna edilecek olsa, Ankara’nın öncesindeki durdurma çabaları sonuç vermez miydi?
Tesadüfe bakın ki, dünkü gazetelerde Trump yönetimin BM’yi, nasıl cezalandırmayı planladığına dair bir yol haritası da yayınlandı.
Ülkesinin bugüne kadar ki bonkör katkılarına rağmen, Kudüs konusunda yalnız bırakılmayı affedilmez bir nankörlük olarak değerlendiriyor Trump.
Üstüne üstüne gitmiyor, inadım inat demiyor, ilk faturayı masaya koymuyor, BM’ye ayırdıkları fondan 285 milyon dolarlık bir kesintiye gitmiyormuş gibi yapılabilir mi hala?
KONUŞMAMAYA 2 GÜN DAYANAMAZMIŞIZ SANKİ
Nedir Trump’tan bu ‘düzeltme’ beklentisinin kaynağı?
Nornalleşme hazırlığı için çok erken oysa...
Şimdiden arayı toparlama sinyalleri göndermek ancak cüretini azdırmaz mı?
Böylesine bıçak sırtı bir provokasyonun yanına kalacağını düşündürmez mi?
“Trump’la tekrar bismillah, silbaştan başlayalım, kafa kafaya vermeden çözemeyiz, yeni bir başlangıç yapalım” minvalinde aculluklar, kimi köşelerde de sökün etmesin mi!...
Güven tazelemek için karşı taraf bir adım mı attı ki, pozisyonunda bir değişikliğe mi gitti ki, güven arttırıcı şartlar mı oluştu ki demeyen bir acelecilik! Dünden hazır, aportta bekler gibi üstüne atlayan bir tez canlılık!
Trump’la daha selamı sabahı kesmedik ki yeniden yakınlaşalım üstelik.
ABD emperyalizmini cezalandırmak için komple ilişkiyi koparalım, ekonomik ve diplomatik ambargo koyalım, hadlerini bildirelim, dünya kaç bucak görsünler diyen de yoktu ayrıca.
Vardı da kaale alınmayacak herzevekillerin popülist gülünçlükleriyle aklı bir karış havadakilerin emperyalizmle mücadele şenliklerinden ibaretti. Hani şu ‘Trump iyi ama ABD kötü’ saçmalıklarıyla yürütülen anti-emperyalizm goygoylarından...
İkisi illa ayrı tutulacak da biri, ‘kötünün iyisi’ diye yanımıza çekilecekse...Trump’ı ABD’den daha kötü görüp, aklı başında ABD’lilerle Trump’a direnen Amerikan sistemini kazanmaya bakmamız gerekmez mi?
Yok hükmünde saydığımız Kudüs kararıyla birlikte, bir süreliğine Trump’ı da yok saymak, görmezden gelmek sonuç almaya daha çok hizmet etmez mi?
Trump’ın kararını düzeltmesi, aramızın düzelmesine ön şart koşulmasın, o dahi kabul.
Fakat...
Yaptırımı Trump’la ilişkilere uygulama, gerekirse bir süreliğine telefonuna çıkmayarak yalnızlaştırma, geçici olarak ademe mahkum etme önerisi dikkate alınmayacaksa bile...
Hiç değilse kriz soğuyana dek dişimizi sıkıp hemen ortak çalışmaya kapı aralamasak, biraz ağırdan alsak olmaz mı?