Erdoğan CHP’ye niye İmralı’dan yüklenmiyor?
Temmuz başında, AK Parti Kızılcahamam kampında ne demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan:
"Şimdi AK Parti, MHP ve DEM; biz en azından üçlü olarak bu yolu beraber yürümeye kararı verdik..."
Öyleyse CHP'nin İmralı'ya gitmeme kararı tam da istediği şey değil miydi, DEM'i Cumhur İttifakına itiyordu?
İşte buna dayanarak şöyle yorumlayanlardan geçilmiyordu: CHP Erdoğan'a istediğini verdi, elini rahatlattı, muhalefeti bölme planına yardım etti, buna en çok Erdoğan sevinmiştir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da böyle tepki vereceğini, DEM'le aralarını açmak için fırsata çevireceğini, CHP'ye buradan fena yükleneceğini sandılar.
Bekliyorlardı ki CHP'nin gerçek yüzünü görün, dostunuz değil, Terörsüz Türkiye'ye karşı diye DEM tabanına şikayet etsin...
Oysa Erdoğan'ın ilk tepkisi, düşündükleri gibi olmadı.
Güney Afrika'dan dönüş uçağındaki söyleşisi dün yayınlandı. O sırada AK Parti ile MHP ve DEM'den oluşan heyetin İmralı'ya gidişi bekleniyordu.
Yayınlandı ama soru-cevap akışına baktığınızda CHP'nin İmralı'ya gitmemesiyle ilgili soru; Gazze, Netanyahu ve Ukrayna'dan sonra geliyordu.
CHP'nin İmralı'ya gitmeme kararı sorulduğunda da Cumhurbaşkanı, CHP'den ve İmralı'ya gitmekten söz etmeden cevap veriyor. Sadece Komisyon kararı olarak bahsediyor. Süreci MHP ve DEM'le buraya getirdiklerine ve farklı partilerin Komisyon'da bulunmasının önemine vurguları var. Ardından "Komisyon'un aldığı son karar"a destek ifadeleri kullanıyor ve partilerini temsilen Hüseyin Yayman'ı 'görevlendirdikleri'ni anlatıyor. 'Gönderdik' demiyor, İmralı'ya gitmenin lâfı geçmiyor.
Erdoğan'ın dili fazlaca dikkatli ve ince ayarlıyken asıl sert tepkiler DEM'le Kandil'den yükseldi.
DEM'den Hatimoğlulları; CHP'nin gitmemesini eksiklik gördüklerini, gitmesini çok önemsediklerini, mutlaka ama mutlaka bu süreçte yer alması gerektiğini duyurdu.
Kandil'dense Karayılan; İmralı'ya gitmemesinin hata olduğuna, bundan dönmezse zarar göreceğine dair CHP'yi 'uyardı'.
Öcalan'ın olası tepkisini de yansıttıklarına şüphe yok.
Buradan ne çıkar peki?
Daha dünkü seçimlerde "CHP kazanırsa Apo'yu Selo'yu bırakacak, belediyelere teröristleri dolduracak" yaygarası koparanlar, haklı çıkmaz. O kendileri değilmiş gibi, şimdi "CHP'ye kalsa Öcalan'ı da Demirtaş'ı da bırakmayacak" diyorlar.
"Bay Kemal'in Karayılan'la seçim klibi" diye sahte video yapan kıvrak zekâlı arkadaşları hiç haklı çıkarmaz. O kendileri değilmiş gibi, şimdi Kandil'le Öcalan'ın istediğini ikiletmeden yapmıyor diye CHP'yi suçluyorlar.
Fakat şu çıkar...
İmralı'ya gitmemesi, CHP'yle DEM'i uzaklaştırırsa Erdoğan'ı elbette sevindirir. Ancak İmralı'ya gitmemesini köpürtmenin CHP'ye yarama riskini de almak istemediği anlaşılır.
Bir de şu çıkar...
Dışarıda kalırsa milleti kışkırtıp iktidarı zorlar, süreci sabote eder diye Öcalan, CHP'yi masada istiyor.
Bahçeli süreç bozulsun, Erdoğan da ittifak bozulsun istemiyor.
Dolayısıyla... Bahçeli Terörsüz Türkiye'den, ortağı da Bahçeli'den vazgeçmeyeceğine göre... CHP'nin masadan kalkması, sürecin selameti açısından göze alınacak bir şey değil.
Süreç yönetiminde AK Parti ve MHP ile DEM'in, Öcalan'ın kaygıları, talepleri gözetiliyor. CHP ise kendi kaygı ve taleplerinin dikkate alınmamasından rahatsız. Ne söylerlerse peşlerine takılıp yapıyor, kararlara değil bedellere ortak ediliyor, iktidarın üstlenmekten kaçındığı siyasi sorumluluğun altına kendisi sokuluyor gibi edilgen ve savunamayacağı bir katılımı reddediyor.
Muhtemelen Bahçeli de bu krizi gelmeden önlemek için, CHP'nin taleplerine duyarlı davranıyordu. Komisyon'un adına "demokrasi"yi ekletti. Herkes için hukuk sözü verdi. Kayyumsuz, tutuksuz ve TRT'den canlı yargılama taleplerine kapı araladı.
Tabii Bahçeli, önceliği Terörsüz Türkiye'ye verirken ortağı, CHP'siz Türkiye sürecini önceliyor. Birbirine ters süreçler.
Belki şimdi Bahçeli'yi dinler, CHP'ye yönelik davaların uzatmadan bitirilmesi için niye bastırdığını anlarlar.
CHP'yi ikna için hâlâ geç değil.
