“Erdoğan rahatsız vurun Ağbal’a” rüzgârı
Alttan alta şöyle mahcup bir hava estiriliyor: “Başdanışmanı Cemil Ertem bile itiraz ediyor, vergi zamları gereksiz ve sakıncalı diyor, demek ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da rahatsız, ona rağmen arttırıldı vergiler...”
Ama nafile bir çaba. Ne kadar üfürsen de esmez çünkü o rüzgâr, estirmeye çalışanlar bile farkında.
Kim inanır, Erdoğan’a rağmen vergi koyabilecek bir iradenin hükümette var olabileceğine?
Erdoğan karşı olacak, istemeyecek, yanlış ya da sakıncalı bulacak...
Ama Maliye Bakanı Naci Ağbal, ne emrettiğine bakmadan, Cumhurbaşkanı’ndan bağımsız bir kararla vergi paketi hazırlayıp Meclis’e sunacak ha?
Yapmayın yahu...
Değil Erdoğan’ın bir sözü, bir kaş göz işareti bile yetmez miydi Ağbal’ı durdurmaya?
Hal böyleyken dün sabah ‘vurun abalıya’ kontenjanından ‘TT’ olmuştu Bakan Ağbal, sosyal medya kampanyalarının hedefiydi, habire taşlanıyordu.
Tepkileri uzaklaştırıp başka bir tarafa yönlendirmek, sorumluluğu bir kişiye yükleyip Ağbal’la sınırlandırmak, Başbakan Binali Bey’e bile mal ettirmemek için çırpınan gayretkeşler de onu taşlıyordu. Canı yanıp ‘Bu orta sınıf ne etti la size’ diyen vatandaş da, iktidarın seyyarına sabitine dümdüz giden mimli muhalifler de...
Oysa gönül isterdi ki...
Yeni bir vergi paketi açıldığında, önce iktidarın vergi politikasındaki sapmaları tartışalım. Benim dün yaptığım gibi dış politika zikzaklarının bundaki payını da, karar sahibini yanlış yerde aratan algı şaşırtmacalarını da değil.
İHRACAT ARTMAZSA VERGİ ARTAR
Dış ticaretimizi riske sokan her racon kesme, bütçe açığı ve vergi artışı olarak bize geri döner, yaşadığımız bu, kabul.
Dünyaya ferman okutmanın bedeli, vergi cinsinden halka ödettiriliyor. Millet, gücümüzün üstünde dış politikanın kendi sırtından yapıldığını, ancak ucu dokunduğunda hissediyor, kesesine yansıdığında anlıyor, kabul.
Fakat asıl mevzu, vergilendirme adaletinin düzeltileceği yerde daha da bozulmasıdır.
Fahiş oranlarda vergi artışları pratikte ters teper ve kayıtdışına kaymaları çoğaltır.
Yani vergi toplamayı zorlaştırdığı için daha az vergi tahsilatına yol açar.
O ise, kaçan kurtulurken dürüst mükelleflerin sırtına bindirilen yükün biraz daha ağırlaştırılması, devletin tuttuğunu biraz daha ezmesi ve güç yetirdiğinin belini biraz daha bükmesiyle sonuçlanmaz mı?
Vergilendirmede Deli Dumrul yöntemine karşıydı halbuki AK Parti. Vergi kalemlerini azaltarak, vergi ödemeyi kolaylaştıracak ve kayıtdışını önleyecek tedbirler almayı vaat ediyordu.
Ne oldu o kayıtdışı ekonomiyle mücadeleye, kayıp kaçağı kayıt altına alma anlayışına?
ORTA SINIF SAĞ OLSUN DA NEREYE KADAR
İktidar, dezavantajlı dar gelirlileri kayırsın kayırmasına, onlardan daha az vergi alsın tamam da...Vergilendirme adaleti diye bir şey var, onu da gözetmesin mi?
Gelir dilimi brüt 3 bin liranın üstüne çıktıkça kesilen vergi oranı da yukarı çıkarılıyor. Bu mu gelir dağılımında adalet, bu mu vergilendirme adaleti?
Yani giden, hep sabit gelirli orta sınıftan gidiyor. Dışarıda yüksekten uçan devletin, içeride gücü tuttuğuna yetiyor. Nasılsa garantili, ne uğraşacaksın; orta gelirlilerin evine, arabasına, kirasına dik gözü, dolgun maaşlı çalışanlardan kes, yetmezse arttır, ihracat açıklarına yap yama gitsin.
Bakalım orta ücretliler nereye kadar dayanacak bu çarpıklığı taşımaya?