Gazeteci Ersoy'un 'hatırlı dostları' nerede?
Habertürk TV yayın yönetmeniyken iki, bilemediniz üç kez şurada, burada karşılaşmışlığımız vardır. Başkaca tanışıklığım yoktu...
Yine de o suçlamalarla gözaltına alınıp tutuklanmasına üzüldüm, şaşırdım, ummazdım. Bir şey yazma, söyleme gereği duyuyor, onun adına esefle, yazıklanarak izliyor, kayıtsız kalamıyorum.
Mehmet Akif Ersoy, hakime "bu bir siyasi operasyondur" diyor. "Çirkin, utanç verici" bulduğu madde kullanımı, tedariki, ortam sunma ve çıkar amaçlı yoz cinsel ilişki ağı örgütleme suçlamalarını reddediyor.
Yetişkinler arası, rızaya dayalı ilişkilerde özel hayat nerede biter, suç nerede başlar? Ersoy'un yasa dışı sayılan eylemlerinin cezası nedir, tutuklama gerektirir mi? Tartışılıyor.
Ayrıca Ersoy; yönetici konumunu kötüye kullanarak, kadın mesai arkadaşlarını mobbing'le, tacizle ilişkiye zorladı mı? Böyle iddialar da dolaşıyor.
Ne yapıp ne yapmadığna kefil olacak yakınlıkta değilim. Suç işlediyse elbet çeksin cezasını, müstahakını bulsun, mağdur ettikleri varsa hakları yerde kalmasın. Ama peşin hükümle yargısız infaz lincine, itibarsızlaştırma karalamalarına da katılamam.
Doğrusu, yanlışı yargılama sürecinde ortaya çıkacaktır. Belki suçluluğu kanıtlanacak, belki masum çıkacak, aklanıp beraat edecek.
Lekelenmeme hakkı; sadece sevdiklerimize değil, sevmediklerimize de lâzım...
Fırsat kollayanlara gün doğdu, düşmeye gör...
Şöhretin başa getirdiği afetlerden, gücün ve makamın ahlâk bozucu etkisinden, paranın ayartıcılığından girip... Muhafazakârlığın ikili hayata ve dolayısıyla ikiyüzlü ahlâkçılığa zorladığından çıkan çıkana...
Hele şu "keşke olmasaydı sonu böyle; kariyeri parlak, önü açıktı, gelecek vaat ediyordu" hayıflanmalarıyla başlayanlar yok mu!
Ersoy; pırıl pırıl ve dindar bir gençken yanlış bir çevreye kapılıp kendisini mahvetmiş, iktidardaki hatırlı dostları sayesinde hızla yükselmiş ve fakat kolay gelen şöhretle de başı dönüp yoldan çıkmış, zararlı alışkanlıklara yenilmesi yıldızını söndürmüş, şeytana uyarak kariyerini imha etmiş... Suret-i haktan görünenler de güya çok üzülüyor buna. İçlerinde ne biriktirdilerse tutamayıp kusuyor ama nasıl da sevindikleri karşıdan belli olmuyor sanıyorlar.
Ders alınacak, kötü biten ibretlik örnekler ne bir siyasi kesime mahsus oysa; ne de bir inanca, bir hayat tarzına yahut bir mesleğe.
Gel gelelim, bu kadarını söylemeye ben dahi kendimi mecbur hissederken Ersoy'un 'hatırlı dostları' ortalarda görünmüyor.
AK Parti'li gazeteci Şamil Tayyar, sağduyusunu koruyarak X'te şöyle yazmıştı:
"Mehmet Akif Ersoy, çok genç yaşta yıldızlaştı.
Devlet ve siyaset içinde özel dostlar edindi.
Sanırım, şöhret ve paranın büyüsüne kapıldı.
Kendisine inanan herkesi çok şaşırttı.
Cezai durumu ne olur bilemem ama mesleki hayatını zor toparlar gibi.
TMSF, Ersoy’u daha önce, uyuşturucu soruşturması başlayınca görevden alacaktı ama ‘hatırlı’ dostları aşamadı..."
Şamil Tayyar'ın bu sözleri, Celal Güzelses'in yanık bir Diyarbakır türküsüne götürdü beni.
Hani şu türkü:
"Üç kardeştik gettik geyik avına/ Geyik çekti bizi kendi dağına/ Tövbeler tövbesi geyik avına/ Arkadaşlar ben vuruldum kalbimden/ Geyik heç getmiyor benim aklımdan..."
Beraber geyik avına gidenler bile kazara vurulmuş arkadaşlarının ardından böyle unutulmaz bir türkü yakarken... Ersoy'un 'hatırlı dostları'nın, diyecek iki sözü de mi yok? İyi gününde ayrılmaz ikili gibi göstere göstere tâ ekrana kadar dostları, zor gününde saklanıp tanımazdan geliyor, insaf.
