“Muhalefete casusken iktidara değil” çelişkisi

Aziz İhsan Aktaş ikilemi, Hüseyin Gün vakasında da karşımıza çıkıyor.

Suçlamaların uzandığı yere, soruşturmanın kapsama alanına bakılırsa... Aktaş'ın kurup yönettiği iddia edilen çıkar amaçlı suç örgütü, hep CHP'li belediyelerde suç faaliyeti yürütmüş. İktidar belediyeleri ve bakanlıklarla iş yaparken suç örgütü gibi davranmamıştı.

Bu da şöyle eleştiriler getirdi: Muhalefetle değil yolsuzlukla mücadele ediliyor olsa soruşturma, AK Parti'li belediyelerle bakanlıklara da uğrardı...

Aktaş gibi etkin pişmanlıktan yararlanan Hüseyin Gün'le ilgili de benzer bir sorun çıkıyor ortaya. Sınırın bu tarafında casusken öbür tarafında olmama sorunu. İmamoğlu'yla değil casuslukla mücadeleyse böyle mi olur?

İddiaya göre Gün, 2019'da İmamoğlu'nun ikinci seçim kampanyasına İngiliz casusu olarak yanaşmış. Fakat 2010'da AK Parti'li bakanları, yetkilileri Londra'da toplantıya davet edip Lordlar Kamarasında ağırlarken casusluk niyetiyle yaklaşmamış. Yine, 2014'te AK Parti'li Mehmet Sekmen'in isteğiyle Emniyet'e Fuat Avni sunumu yaparken de casus şapkasını takmamış.

Casusluk faaliyetini 2019'daki İmamoğlu kampanyasıyla sınırlayan, 2024 seçimlerine bile bulaşmayan bir İngiliz casusu portresi çiziliyor.

Üstelik hepsi doğru dahi olsa itirafları, açık kaynak istihbaratıyla veri madenciliği yapmak ve dijital veri analizi satmak hakkında. İngiliz casusluğunu itiraf eden bir ifadesi yansımadı henüz.

İfadesindeki şu ilginç ayrıntılar dün Yıldıray Oğur'un yazısındaydı: Gün, organize saldırılara karşı siber güvenlik ihtiyacı duymaları için iş insanları Murat Ülker'le Mehmet Cengiz'in de gözünü korkutmaya çalışmış. Ama yutturamamış, hizmetini satamamış onlara. Casus mu, para kovalayan bir pazarlamacı mı; ne denir şimdi?

BİLGİ ALMAYIP VEREN CASUS DUYDUNUZ MU?

Gün; İmamoğlu'nun kampanyacısı Necati Özkan'dan İBB verisi aldığını değil, açık kaynaklardan toplayarak ona verdiğini söylüyor. Yabancı istihbarata bilgi verme, sızdırma yok. Casusluğa nasıl sokuluyor öyleyse?

Diğer yandan Gün, çiğnemişse kişisel verileri koruma kanununu çiğnemiş olabilir. Devletin güvenlik sırlarını, gizli kalması gereken bilgilerini elde edip verdiği de anlaşılmıyor. Casusluğa girer mi?

Hem güya casusluk faaliyetlerinde çalıştığı İngiliz şirketi, yakınlarda bile iki bakanlığımızdan siber güvenlik ihalesi almış.

Necati Özkan'sa kendilerine satmaya çalıştığı hizmeti Gün'den aldığını yalanlıyor. Ve yalanlamasını çürütecek bir ödeme bulgusu, bir MASAK tespiti paylaşılmadı.

Ayrıca İstanbul Senin uygulamasından veri sızdırıldığı iddiası var. Ama kullanıcıların kişisel verileri bunlar. Devlet sırrı değil. Ve uygulama 2019'da yok, 2021'de yapılıyor. Yapan Kobil Teknoloji şirketi de Bakan elinden daha yeni güvenilirlik ödülü almış. Sahibi bırakıldı zaten.

Gün, 2019 Mart seçimlerinden önce devreye girmemiş, İmamoğlu'nun ilk seçimi kazanmasına bir etki iddiasında bulunmuyor. Yenilenen İBB seçiminin hemen öncesinde Necati Özkan'la temasa geçmiş. Özkan'a vermek için, açık kaynaklardan İBB çıkışlı kişisel seçmen verisi topladığı doğruysa... O veriler sızdığında ya da sızdırıldığında belediye, CHP'de değil. İki hafta kala seçimin sonucunu değiştirecek bir seçmen manipülasyonu da akla yatmıyor.

Dahası CHP lideri Özel, casusluk suçlamasına bizzat iktidarın inanıp inanmadığını da sorguluyor:

Kaybettiği seçime İngilizlerin casusluk yaparak müdahale ettiğine iktidar inansa diplomatik kriz, en azından gerilim çıkmaz mıydı? Tepki göstermek yerine İngiltere'yle stratejik savunma ortaklığını güçlendirir, savaş uçağı almak için Başbakan Starmer'ı Ankara'da güle oynaya ağırlar mıydı?

RİCA ÜZERİNE BIRAKTIĞIMIZ CASUSLAR

Çelişkiler yumağı, bunlarla bitmiyor. Bir de geçmiş örnekler ekleniyor üstüne.

Çamlıca Kulesi'nden cep telefonuyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın evini çekip WhatsApp grubunda paylaşan İsrailli bir çift, MOSSAD ajanlığından yakalanıp 9 gün sonra bırakılmıştı. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, teşekkür etmişti.

İlk kez de olmuyordu. Daha önce Trump'la Macron ve Merkel'den de böyle teşekkürler gelmişti.

Büyükada Casusları Davası'nda deliller sağlam, deniyordu. 'İnsan hakları aktivisti' kılıklı casuslar yakalanmıştı. Fakat yabancılar ilk duruşmayla bırakılırken sonunda hepsi beraat etmişti.

Hatta 2017'de Brüksel'de, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, bazı ülke liderlerinin telefonla ricası üzerine yakaladığımız casusları nasıl bıraktığımızı duyurmuştu. Saklama gereği duymamıştı.

Gazeteci Deniz Yücel, ABD'li Rahip Brunson, insan hakları aktivistleri, en son da İsrailli turistler... Rica üzerine bırakılan casus duydunuz mu, neyle açıklanacaktı?

Sormakta haksız mı muhalefet?

YORUMLAR (48)
48 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.