Bu paralar kimde?

Aslında muhalefetin işi çok zor olmayacak. Ülkemiz adeta paraya boğulmuş durumda. Sadece iki rakam aktarayım:

2017 sonrası döviz hesapları tam 82 milyar dolar artışla 255 milyar dolara yükseldi. Nerede ise yarıyarıya bir artış var.

İkinci veri ise altın ithalatı: Yani net ithalat... 2003-2016 yılları toplamında net altın ithalatı 15 milyar 047 milyon dolar. Bir bakıma aylık 90 milyon dolar net altın almış bir ülkeyiz. Oysa 2017 sonrası net altın ithalatı 52,4 milyar dolar. Yani ayda 1 milyar dolarlık altın ithal etmişiz.

Altın ithalatımız ticari bir iş için olsa, 2003-2016 arasında olduğu gibi ihracata da yansırdı. Mesela o yıllarda 79,3 milyar dolarlık altın ithalatına karşılık 64,2 milyar dolarlık altın ihracatı yapmışız.

Ama şimdi öyle değil iş. 67,8 milyar dolar ithalata karşılık sadece 15,4 milyar dolarlık ihracatımız var.

Kısaca altınlar bizde... Kasada 52,4 milyar dolarlık altın öylece duruyor.

Bu altınların yanısıra 82 milyar doları Başkanlık Sistemi gelince alınan, toplam 255 milyar dolar döviz de öylece duruyor.

Aslında bu stok durumuna bir de yurtiçinde çıkartıldığı söylenen ve çıkartılacağı için medya vs ne varsa tozpembe tablo çizilen altın madenlerini de eklememiz gerekiyor.

Baksanıza TMSF bile altın keşfetmiş. Yani TMSF yönetimindeki şirketin altın bulması ile ülke adeta bayram etti. Neymiş bu altın rezervi acaba? Çıkartılma masrafı düşünce kasada ne kalacakmış?

Neyse, bu işin parlatma kısmında epey açıklama var zaten. Yiyene afiyet olsun...

***

Gelelim bize...

Ne oluyor da sermaye birikimi olarak bu derece döviz ve altın tercih ediliyor? Hatta bu talebin altın kısmı çok daha ilginç olsa gerek. Çünkü altın aynı zamanda durağan ve reel ekonomiye bir katkısı olmayan yatırım.

Ama bir başka nokta daha var ki o da kayıtlı sistem. Yani altın tasarrufu ile bir nebze sistem dışına çıkma isteği mi oluşuyor?

Ama hepsinden önemlisi ülkemizde sermayenin ekonomik aktiviteden uzaklaşmış olması ile yatırım-istihdam ilişkisinin kopmuş olmasıdır.

Bugün geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyon civarında dolaşırken, en zengin yüzde 5'in gelirden aldığı pay yüzde 22,28'e çıkmıştır. Bir tarafta yoksulluk hızla artarken, diğer yanda müthiş bir sermaye yoğunlaşması yaşanıyor.

Acaba bu derece dövizi ve altını kimler almıştır? diye sorduğumuzda, aslında bunu gelir dağılımından da çıkartabiliyoruz.

Alt gelir grupları kriz ve pandemi etkisi ile gelir kaybı yaşarken, sadece en üst yüzde 10'luk kesim gelirden payını artırdı.

Bankacılık sektöründe mevduat sayısında milyonerlerin artışı da önemli olsa gerek. Lakin ülkemiz adına bunlar iyi şeyler değildir. Normal ülkede sermayedar yatırım yapar ve istihdam sağlar. Ama Türkiye'de özellikle Başkanlık Sistemi gelince sermayedar da artık yatırım yerine tasarrufa ve altın biriktirmeye geçmiş durumda.

Ama bu altın işi keşke sadece sermayedar ile sınırlı kalsa... Burada İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu'nun 2021 bütçe konuşması geliyor aklımıza. Osmangazi Köprüsü bu fiyata yapılıp bu garanti verilmiş ise, o köprünün ayaklarında bilmem kaç ton altın vardır....

Altın nerde sanırız bulduk... Gerisi size kalmıştır.

YORUMLAR (55)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
55 Yorum