Onlar kratus biz demos
Nereye gidiyoruz? Hani adımlar atılacak da nedir bu adımlar? Komisyonda kimin ne dediği gizli. Kimin İmralı’ya gidip kimin gitmediği gizli… Gizliden de beter gidip de gitmedim diye yalan da söyleniyor.
Yok canım, koca koca adamlar hiç yalan söyler mi? Ama buyurun T24’ten aldığım art arda şu iki paragrafı izah edin:
“Ancak İlke TV’ye konuşan AKP’nin komisyondaki heyet üyesi Hüseyin Yayman, iddialara karşı, ‘Bu bilgi yanlış. Ben adaya gitmedim, kimin gittiğini de bilmiyorum. Bilginin doğruluk payı yoktur. Önümüzdeki günlerde belli olacak’ diye konuştu.”
“T24’ün edindiği bilgiye göre ise İmralı’ya giden komisyon heyetinde Feti Yıldız ve Gülistan Kılıç Koçyiğit’in yanı sıra Hüseyin Yayman da yer aldı.”
DEMOS İLE KRATUS BİR GÜN…
Herhâlde yalan söylemiyorlar da başka bir şey söylüyorlar. Acaba ne söylüyorlar? Bir ara Yayman gitti mi gitmedi mi şaşkınlığına Şrödinger’in Kedisi benzetmesi de yapıldı. Hani deneyde kutuda gizli duran kedi yüzde elli ölü bir kediyle yüzde elli diri bir kedinin bileşimidir ya… Yayman Bey de İmralı’ya gitmiş bir vekille gitmemiş bir vekilin lineer kombinezonuydu. Hoş bir benzetme.
İmralı’da fotoğraf ve video çektirmek yasak. Orada ne konuşulduğu ancak sızdırılırsa sızdırılıyor, sızdırılmazsa yok. Kimden gizli değil? Tabiidir ki Öcalan’dan gizli değil. KCK’dan, PKK’dan gizli değil. Kimden gizli? Halktan, yani demostan gizli. Buna demokrasi deniyor. Bize, demokrasi “demos” halk kelimesi ile “kratus” yönetim kelimelerinden yapılmış bir isimdir ve “halk idaresi” demektir diye öğretmişlerdi. Bu giden arkadaşlar da milletvekili. Hani son zamanlarda “millet” antipatikleşmeye başladı, tıpkı “Türk” gibi, hadi gidenlere de halkın vekili diyelim. Demek ki halk asil, onlar vekil. Halk yönetecek, onlar da bu yönetim zincirinin ucunda icra ile yasama ile uğraşacaklar. Yöneten halk.
Bizim demoskratus’umuzda olay galiba tersinden anlaşılıyor. Yunanca kullanırsanız böyle olur işte. Bütün tavırlar, gizlilikler demokrasinin halk idaresi değil, tersinden, halkın idare edilmesi anlamına geldiğine işaret ediyor.
Bir takım büyük adamlar var. Bunlar her ağızlarını açtığında ortaya bomba gibi düşen ve kamuoyunda infilak etkisi yapan sözler söylüyorlar. Sık sık da bu sözler, “… yapmazsam şerefsizim, etmezsem en adiyim!” gibi kuvvetlendiricilerle bitiyor. İşte idare edenler, hükmedenler, karar verenler onlar. Kratus onlar. Biz de ezik demosuz. Demos’un öyle her şeyden haberdar olması, her şeyi bilmesi, her konuda fikir sahibi olması gerekmez. Hatta tehlikelidir. O kadar tehlikelidir ki bir bakmışsınız büyük adamların yaptıklarını beğenmeyiverirler. Hadlerini bilmezler. Onun için olan biteni onlara ancak zamanı geldiğinde söyleriz. Önce değil.
DEMOKRASİ NEYDİ?
Şu demokrasiye yakından bakayım dedim. Sık başvurduğum bir etimoloji sitesi var, etymonline.com. Siz de kullanın. İngilizce olmasına İngilizce de şu Yapay Zekâ çağında artık sitelerin hangi dilde olduğunun önemi kalmadı. Bakın ne diyor Etymonline: “Demos, ‘âdi halk’ (isterseniz reaya, karabudun)… + kratos “hüküm, güç”… Sonra da “cracy” ekine bakın demiş. İngilizceden Fransızcaya, oradan ortaçağ Latincesine, oradan Yunancaya gidiyor. Yunancada kalalım. “Kratia”, güç, iktidar, hüküm, üstünde hâkimiyet, otorite” diye devam edip gidiyor.
Şimdi bizdeki manzaraya bakarsanız siz halk, kendinizi böyle iktidar, güç hâkimiyet, otorite falan sahibi hissediyor musunuz? Hayır. Siz olsa olsa demossunuz, onlar da kratus. Onun için oturun oturduğunuz yerde. Zamanı gelince ne olup bittiğini, size bilmeniz gerektiği kadar anlatırlar. Belki de anlatmazlar. Allah Allah, keyfi misiniz?
ZAMANI GELİNCE SÖYLERLER
Dağıttım. Başka tarafa doğru toplayayım. Besbelli ki şu gidenlerde, gidip de gitmedim diyenlerde, başkalarının da konuşmamasını isteyenlerde bir mahcubiyet var. Mahcubiyet doğru kelime mi? Onlar da siz de ben de biliyorsunuz ki doğru ifade “suçluluk duygusu”. Suçun boyu posu ne kadar büyük? Mesela hapislik suç mu? Daha büyük. Sayın Bahçeli şu ifadeyi kullandı, “Gerekirse dar ağacına giderim!” Demek ki söylenmeyenler bu çapta.
Sonra DEM’li vekil, bir zamanların yasaklı, şimdi açık haber ajansı ve sitesine, Mezopotamya Haber Ajansı’na toplantıyı anlattı. İmralı’ya gitmeyen Yayman’la giden Feti Yıldız Öcalan’a bol bol Suriye’deki SDG ne olacak diye sormuş. Bana ilgi çekici gelen, “Peki süreç sonuca varmazsa ne olur?” sorusuna “Kurucu Önder”in cevabı: “O zaman darbe mekaniği devreye girer.” Bir de ilavesi var, “İsrail İran’la Arap dünyası arasında bir Kürt gücüne dayanmak ister.” Bu iyi mi kötü mü anlamadım. Ama insaflı olun. Bu kadar yoğun sis içinde anlamamı beklemezsiniz değil mi?
Güç sahipleri, iktidar, yani kratus sahipleri zamanı gelince bize açıklarlar; biz de o zaman anlarız. Haddinizi bilin. Susun. Oturun!
